Hadis-i Şerifte buyuruluyor ki, “Her bir âyetin zâhirî (sarih, açık), batınî (ehlinin anlayacağı mânâ), haddi (kapsamı) ve muttalaı (mâna çercesi, muttali olunabilecek sınır) vardır. (Bu dört mâna tabakalarından ) Her birinin de füruâtı (detayları) dalları ve fünunu (ayrıntıları) vardır.” Yani 12 mâna tabaka ve derecesi vardır. Fıkha dair âyetler için bile usul-i fıkıhta: 1-İbarenin delâlet ettiği mâna, 2-İşaretin delalet ettiği mâna, 3-İktizanın ifade ettiği mâna, 4-Delâletin gösterdiği mâna olarak dört çeşit mâna tabakası bulunmaktadır…. Bunların bazıları da küllî ve cüz’î olarak kısımlara ayrılır…
Bu bakımdan Kur’an-ı Kerimin her asra, her sınıf insana hatta her şahsa bakan yönleri vardır. Hayatını Kur’anileştiren, Kur’an ile irtibatını derinleştiren herkese her zaman hitapları, irşadları vardır. Kur’an, insan olan her insanı bizzat takip eder.
Muhammed Esed’in Müslüman olmasına sebep Berlin’deki tren yolculuğunda, insanların “çokluk” içinde boğuluşunu görüp eve geldiğinde masa üzerinde açık şekilde duran Kur’an’ın Tekâsür Suresinin âyetleridir: “Çokluk, dünyalıkla böbürlenmek oyaladı, aldattı sizi… Tâ varıncaya kadar kabirlere…”
Şimdi bir de El-Bakara Suresinin âyetlerine bakalım. Yalnız mesela 204. Âyetin meâlini okurken 2014’de olanları, 216. Âyeti okurken de 2016’da olanları da hatırlayarak, bu âyetin hatırımıza getirdiklerini de bir düşünelim:
204 –“İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider. Üstelik sözünün özüne uyduğuna Allah’ı da şâhit gösterir. Halbuki gerçekten o, düşmanların en yamanıdır.
205-“Senin yanından ayrılınca arzda (ülkede) fesat çıkarmaya çalışır. Ekinleri (ürünleri ve kültürü) ve nesilleri mahvetmek için uğraşır. Allah, elbette fesadı (bozgunculuğu) sevmez.
206-“O adama: ‘Allah’tan kork da fesat çıkarma!’ denildiğinde, kendini benlik ve gurur kaplar ve bu, onu daha fazla günaha sürükler. Böylesinin hakkından Cehennem gelir. Gerçekten ne fena yataktır o Cehennem!
207-“İnsanlardan öyle de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini fedâ eder. Allah da kullarına pek merhametlidir.
208-“Ey iman edenler! Hepiniz toptan barış ve selâmete girin de şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin aranızı açan belli bir düşmandır.
209-“Eğer size bunca gerçekler, açık deliller geldikten sonra haktan ayrılırsanız, iyi bilin ki, Allah Aziz ve Hakîmdir.
210-“Şeytanın peşinden gidenler ne bekliyorlar? Onlar akılları sıra, buluttan gölgelikler içinde Allah’ın ve meleklerin gelip, haklarındaki hükmün verilmesini mi bekliyorlar? Bütün işler ve hükümler Allah’a aittir.
211-“İsrailoğullarına sor, onlara nice açık belgeler verdik! Her kim, Allah’ın kendisine lütfetmiş olduğu nimeti değiştirişe, iyice bilsin ki, Allah’ın cezası pek şiddetlidir.
212-“Kâfirlere dünya hayatı süslü gösterildi. Bu yüzden iman edenlerle eğlenirler. Halbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar kıyamet günü öbürlerinin üstündedir. Allah dilediğine hesapsız nimetler verir.
213-“Bütün insanlar bir tek ümmet teşkil ediyorlardı. Aralarında ihtilaflar başlayınca, Allah onlara içlerinden müjdeleyici ve uyarıcı olarak nebiler, elçiler gönderdi. Onların beraberinde, insanlar arasında hükmetmek için, kitap ve hikmeti gönderdi ki, ihtilaf ettikleri, konularda aralarında hükmetsin. Halbuki, o meselelerde anlaşmazlığa düşenler, kendilerine apaçık âyetlerimiz geldikten sonra sırf aralarındaki haset yüzünden ihtilafa düşen kitap ehlinden başkası değildi. Allah da, onların hakkında ihtilaf ettiği gerçeği, Kendi izniyle bu iman edenlere bildirdi. Allah dilediğini doğru yola eriştirir.
214-“ Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara maruz kalmadan Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara düçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki; Peygamber ile yanındaki müminler bile ‘Allah’ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?’ diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.
215-“Sana Allah yolunda kimlere ve ne harcayacaklarını sorarlar. De ki: ‘İnfak edeceğiniz mal, anne baba, akrabalar, yetimler, yoksullar ve YOLDA KALMIŞ GARİPLERE gidecektir. Hayır olarak daha ne yaparsanız, Muhakkak Allah onu bilir.
216-“Hoşlanmasanız da savaş size farz kılındı. Olur ki, hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Olur ki, sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olur. Gerçeği Allah bilir siz bilmezsiniz.
217-“Sana hürmetli ayı ve bu ayda savaşmanın hükmünü sorarlar, de ki: ‘O ayda savaşmak büyük günahtır. Fakat insanları Allah yolundan engellemek, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ı ziyareti yasaklamak, o Mescidin cemaatini yani Müslümanları oradan çıkarmak ise, Allah nazarında daha büyük günahtır. Dinden döndürmek içi işkence, öldürmekten beterdir. Kâfirler, ellerinden gelse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri durmazlar. Sizden her kim dininden dönerse ve kâfirlikte devam ederek ölürse, işte onların dünyada da, âhirette yaptıkları boşa gider. Bunlar, Cehennemlik olup orada ebedî kalacaklardır.
218-“Onlar ki, iman ettiler, sonra HİCRET ETTİLER ve onlar ki, Allah yolunda cihad ettiler, işte onlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur.”
Ebu Abdurrahman