15 Temmuz’u planlayan politikacı, asker ve istihbaratçılar, işledikleri bu büyük suçu, kurdukları bu tuzağı, yalan ve iftira şenlikleriyle masum bir cemaatin ve mensuplarının üzerine yıkmanın peşinde. Fethullah Gülen Hocaefendi, ilk günden itibaren darbe kalkışmasıyla asla bir ilgisinin olmadığını açıkladı. Üstelik bununla yetinmedi. “Uluslararası bağımsız bir mahkemede yargılanmaya hazırım.” dedi ve bu iftiralara meydan okudu. Ancak böyle bir mahkemenin kurdukları tuzağı boşa çıkaracağını çok iyi bilen sağır kulaklar duymadı, duymak istemedi.
Utanmadan ve hiç sıkılmadan yalan ve iftira şenlikleri düzenleyerek 15 Temmuz ve sonrasında işledikleri bütün suçları cemaat mensuplarının üzerine yıkmaya devam ettiler ve ediyorlar. Zira bu sahte kahramanlara, milletimizin kutladığı mübarek gün ve gecelere ya da Kurtuluş savaşına ve Çanakkale zaferine bedel yalancı bir zafer lazımdı. Şimdi de her 15 Temmuz’da büyük zafer kazandık ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden kurduk diye utanmadan sevinç gösterileri yapıyorlar.
Hey yalancı ve iftiracılar! Yalan ve iftira üzerine devlet ve medeniyet kurulmaz. Mülkün temeli, zulüm değil adalettir. İnsanlığın esası, yalan değil sıdktır/doğruluktur. Milletin geleceği yalan ve içi boş kutlamalarda değil, gerçeklerin ortaya çıkmasındadır. Gücünü yalan ve iftiradan/komplodan alanların mumu yatsıya kadar yanar. Onların şenlikleri mum sönene, ampul patlayana kadardır. Fakat “Biz de böyle!” diyorsanız sizi Kur’an ve Sünnetle baş başa bırakıyorum:
Suçu Başkasına Yıkanlar
İnsan hataya/suç işlemeye açık bir tabiata sahiptir. İnsan, sürçer, düşer fakat neden sonra yanlış yaptığını anlar ve iradesini ortaya koyarak tövbe eder ve Rabbine bir kez daha yönelebilir. Fakat bir suç işlemek var bir de işlediği suçu başkasının üzerine yıkma küstahlığı yani masumlara iftira var. İşte Kur’ân bu büyük hayasızlığı açıkça yasaklar: “Kim de bir hata yapar veya günah işler de sonra onu suçsuz birinin/kimselerin üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.” (Nisâ, 4/112)
Siz, ey işledikleri suçları, kurdukları tuzakları masumlara yıkan hayasızlar!
Gazeteci Adem Yavuz Aslan, 15 Temmuz’un ipini pazara çıkardı; nasıl bir kumpas olduğunu mahkeme dosyalarına dayalı açıkladı. Onu dinleyip aydınlanabilir, kurduğunuz tuzağın bütün detaylarını oradan dinleyebilirsiniz. Bana sorarsanız ben de size gerçek failleri kesin olarak açıklayayım: “15 Temmuz soruşturmasını apar topar rafa kaldıranlar, silahların balistik incelemesini yaptırmayanlar gerçek failler. Hala yargıya hesap vermekten kaçan Genel Kurmay başkanı, kuvvet komutanları ve dönemin Mit başkanı gerçek katiller. “Darbe haberini eniştemden öğrendim.” diyen adam büyük tezgahtar. Başka isme ve açıklama yapmama gerek var mı?
Siz yalancı ve iftiracısınız! Yoksa hodri meydan! Canlı canlı yayınlanacak bir mahkeme düzenlensin ve siz de azıcık cesaretiniz varsa, bugüne kadar yalan ve iftiralarla uyuttuğunuz halkın karşısına çıkın ve bağımsız bir yargıya hesap verin de görelim kahramanlığınızı.
Boğaz Köprüsünden Sırat Köprüsüne!
15 Temmuz’a fail arıyor ve 50 yıllık tarihinde en küçük bir şiddet hareketine bulaşmayan tertemiz bir cemaati suçluyorsunuz. Siz bu komedi-gerilim filmini bahane ederek binlerce masum insana iftira attınız, milyonların hayatını kararttınız. Şunu iyi bilin: Siz mağdur ya da mazlum değil zalimlerin, katillerin ve günahkârların şahısınız. Bakın sürüklendiğiniz Cehenneminizde gerçek 15 Temmuz köprüsü sizi nerede ve nasıl bir sürprizle bekliyor: “Kim, bir Müslümanı kötülemek için iftira atarsa, Allah onu kıyamet günü, Cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediklerinin/yaptıklarının vebalinden kurtuluncaya kadar hapseder.” (Ebû Dâvud, Edeb 41 (4883) Mini minnacık olsun imanınız varsa hiç düşündünüz mü boğaz köprüsünde boğazlarını kestirdiğiniz, canlarına kıydığınız masumlar ve yakınları sizi orada affeder mi? Evet köprüde o gece başarılı bir tiyatro sergilediniz. Ancak ötelerde bahsedilen bu köprüde daha başarılı bir tiyatro çevirebilecek misiniz?
Yalan, İftira ve Putperestlik!
Evet yalan ve iftira Allah katında büyük günahlardan ve ağır kul haklarından. Kur’ân, bir ayetinde putperestlikle yalanı terazinin aynı kefesine kor ve “… O halde artık hem o iğrenç/pis putlardan kaçının ve hem de yalan sözden uzak durun.” (Hac, 30) Demek ki putlara tapmak/tapınmak pisletiyor insanın zihin ve gönül dünyasını. Yalancılık da ona denk pisletiyor; geri kalan bir tarafı yok. Bir diğer ifadeyle yalan söyleyip başkasını mağdur etmenin ve haklarını gasp etmenin puta tapınmaktan farkı yok. Sadece Müslüman olduğunuzu iddia ettiğiniz için hatırlatmak istedim.
Bir de kendi uydurduğu yalana inanmak ve yalanı/yalancılığı meslek ve meşrep haline getirmek var. Kur’ân bunu ifade ederken açıkça “Yalan ve iftirâyı meslek hâline getiren ve günaha düşkün olan herkesin vay hâline!” (Câsiye, 7) buyurur. Hayatı/siyaseti yalan ve dolan olan ve bunu yol/yöntem olarak benimsemiş herkesin cehennemdeki “veyl vadisine” doğru adım adım ilerlediğini belirtir. Zira Allah Resûlünün teyidiyle de yalan ve iftira büyük günahların en büyüğü: “Kişinin haksız yere bir insanın şeref ve namusuna dil uzatması, büyük günahların en büyüklerindendir.” (Ebû Dâvud, Edeb 35 (4877)) “Ceza amelin cinsindendir.” hükmünce büyük günaha, azabı çetin en derin vadiler.
Yalancının Şahidi/Savunucusu Olmak
Bir de yalan yere şahitlik yapmak, yalanın ve yalancıların şahidi kesilmek var ki Kur’ân bu büyük günahı da yasaklar: “Rahmanın has kulları yalancı şâhitlik etmezler. Boş/yalan bir söz ve davranışa rastladıklarında ise yüz çevirip vakar içinde oradan geçip giderler.” (Furkân, 72) Şeytanın/liderin has kulları ise yalanı meslek haline getirenlerin şahidi/bozacısı kesilir, yalan söz ve iddialara kulak kabartır bir de iftiracıların savunuculuğuna soyunurlar.
Evet, Allah’a şirk koşmak, sihir/büyü yapmak, faiz/rüşvet alıp-vermek vs gibi büyük günahlar var. Ancak bir de büyük günahların da en büyüğü var. İşte büyük günahların en büyüğü: Yalan yere şahitlik ya da yalana doğruymuş gibi şahitlik yapmak:
“Bir defasında Allah Resûlü, etrafında bulunan sahabilere üç kere, ‘Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?’ diye sorar. Onlar ‘Evet söyle yâ Resûlallah!’ der. Bunun üzerine Efendimiz ‘Allah'a ortak koşmak ve anne-babaya saygısızlık/kötülük yapmaktır.’ buyurur. Ancak O, sözlerini burada bırakmaz. Arkasına yaslanmış hâldeyken doğrulur ve şöyle buyurur: ‘Dikkat edin bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmaktır. Dikkat edin bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmaktır.’ O, bu cümleyi o kadar çok tekrarlar ki vakayı rivayet eden sahabi 'Hiç susmayacak, zannettim.’ der.” (Buhârî, Edeb, 6 (5976))
Ey 15 Temmuz tiyatrosuyla masumlara iftira atanlar! Azıcık kalbinizde iman ve Allah Resûlüne karşı saygı varsa artık susmalı ve Allah’tan haya etmeli değil misiniz? Size Hz. Ali’nin “Dilsiz ol fakat yalancı/iftiracı olma” sözünü hatırlatır Allah Resûlünün yukarıdaki ikazlarıyla da baş başa bırakırım.
Yalan ve İftirayı Camide Kutsamak!
Şimdi bir yalan söylemek ve iftira atmak var bir de o yalan ve iftiraları hutbelerde konu yapıp yalanı/tuzağı mabette kutsamak var. Ey Diyanet mensupları! Koca bir yalanı mabede taşıyınca yalancıları/iftiracıları tüm günahlarından akladığınızı, 15 Temmuz günü ve sonrasında öldürülen masumların katillerini -keskin nişancıları- Allah katında temize çıkardığınızı mı düşünüyorsunuz?
Hayır! Hayır! Ey din bezirganları! Siz yalana hem şahitlik hem de borazanlık yapıyorsunuz. Camiye Cuma namazı için gelen milyonlarca insanı aldatıyor ve yanıltıyorsunuz. Onları da kendiniz gibi yalanın şahitleri haline getirmeye çalışıyor suçunuzu katlıyorsunuz. Daha ne zamana kadar Allah Resûlünün minberini yalanın ve iftiranın kürsüsü olarak kullanmaya devam edeceksiniz? Soruyorum size siz bu vebalin altından kalkabilecek misiniz?
Yalanı Ekranlarda Seslendirmek!
Bir yalan söylemek ve iftira atmak var bir de bu yalanı/iftirayı televizyon ekranlarında on milyonlarca insanın duyabileceği farklı platformlarda utanmadan/sıkılmadan seslendirmek var. Bunu yapan kimse ya da kişiler, yalanı duyurduğu insan sayısınca ve verdiği mağduriyet nispetinde “yalan söyleme ve iftira atma” günahını katlar. Böyle bir kimse, tövbe edip hakkına girdiği milyonlarca insanla teke tek helalleşmedikçe, bir değil bin kere hacca da gitse, bin İmam-Hatip Lisesi değil bir milyon Kur’ân kursu açsa, bir değil bin Ayasofya camii de inşa edip açsa, kur-tu-la-maz.
Yalana/İftiraya Yıldönümü
Bir de 15 Temmuz’da millete ve cemaate kurdukları tuzağın deşifre olmaması için onu bir kahramanlık destanı olarak her yıl takdim etmeleri var ki Koca Ragıp Paşa onların bu yüzsüzlüğünü çok veciz ifade eder: “Şecaat arz ederken merd-i Kıpti sirkatin söyler.” Yani Kıptî, cesaretini/kahramanlığını anlatırken hırsızlığını/yolsuzluğunu dile getirir. Bu zokayı yutanların ayılmaması için de bir diğer ifadeyle tuzağın sonuçlarını her dönem devşirebilmek için isim olarak onu yollara/köprülere koyar, bir de adına kahramanlığın yıl dönümü derler.
İnsan, millete kurduğu tuzağa, masumlara attığı iftiraya yıl dönümü düzenler mi? Doğum günü kutlar gibi “işlediği büyük günahının” her yıl doğum gününü kutlar mı? Bu nasıl bir ruh hali diye içinizde merak eden var mı? İşte bu suçluluk psikolojisi. Bu günahını topluma yansıtıp/mal edip kendini rahatlatma hali. Bu suçlarına başkalarını da ortak edip işlediği büyük günahları/cinayetleri hafifletme ve kendini bunun üzerinden iyileştirme gayreti. Bu, dünden bugüne bütün sahte kahramanların asıl foyalarının ortaya çıkmaması için kullandığı kadim bir teknik. Yığınların zihnini iğdiş etmenin ve onları sürü gibi güdebilmenin mücerreb bir yolu.
Yalanı ve İftirayı Meslek Edinmiş Hasta Ruhlar
Yalan ve iftira zihin ve kalpteki hastalıklardan/pisliklerden kaynaklanır. Onun için Kur’an münafıkları anlatırken “Onların kalplerinde hastalık vardır.” (Bakara, 2/10) buyurur. Yine Kur’an bu hasta ruhların yalan ve iftiralarla dolu iddialarını tekrarladıkça güçleneceklerini zannettiğini söyler. Halbuki onların yalanlarını tekrar edip durması, bir bozuk plak gibi iftiralarını yinelemeleri ancak içlerindeki hastalıkları arttırır/büyütür. “… Allah da hastalıklarını arttırır/büyütür. Hem yalan söylediklerinden hem de yalan söylemeye devam ettiklerin dolayı onlar için acı bir azap vardır.” (Bakara, 2/10)
Dolayısıyla Ey 15 Temmuz yalanını temcid pilavı gibi her sene toplumun gündemine getiren sözde yetkililer! Günahın, tuzağın yıldönümü olmaz. Ne yaparsanız yapın bu yalan ve iftiralarınızın acı sonu sizi bulacak, kıskıvrak yakalayacak. Vicdanınızdan kaçsanız Allah’tan kaçamayacaksınız. Dünyada hukuktan kaçsanız mahkeme-i kübrada adl-i ilahiden ka-ça-ma-ya-cak-sınız.
Yoksa bu yıldönümlerinde siz 15 Temmuz ve sonrasında işlediğiniz cinayetleri mi kutluyorsunuz? Boğaz köprüsünde, akıncılar üssünde, bazı askeri birliklerde ya da Mit’in merkezinde öldürdüğünüz mazlumların katlini mi kutluyorsunuz? Evet narsist ve pisikopat ruhların bu çeşit bir kutlamaya ihtiyacı olduğu kesin. Zira bu hasta ruhlar için terapi etkisi yapabilir.
On yıl değil, bin yıl yıldönümleri düzenleseniz köprüde boğazını keserek öldürdüğünüz 21 yaşında Hava Harp Okulu öğrencisi masum Murat Tekin’in yere düşen kanını temizleyemezsiniz. Murat Tekin ve ailesi mahşerde yakanıza yapışacak. Yine köprüde şehit ettiğiniz baba Erol Olçak ve 16 yaşındaki oğlu Abdullah Olçak annesiyle birlikte boğazınıza yapışacak. 15 Temmuz tuzağıyla o gün ve sonrasında kıydığınız nice Murat ve Abdullahlar… Nice Ayşeler, Nilgünler ve Haticeler, sizi bekliyor. Vallahi sizi ne diyanet mensuplarının sala ve hutbelerle kutsaması ne de sizin kutlamalarınız kur-ta-ra-ma-ya-cak. Asıl yıl dönümünü mahşerde yaşayacaksınız.
Yalan Söylemeye Devam Ederseniz
Ey yalancı ve iftiracılar! Siz, 15 Temmuz tarihine kadar elli yıllık geçmişinde en küçük bir terör olayına karışmamış Türkiye’nin en temiz ve barışçıl hareketini terör örgütü ilan etmek için var gücünüzle çalışıyorsunuz. “Müslüman terörist olamaz, hiçbir terörist de Müslüman olamaz.” diyerek terör faaliyetlerinin karşısında dimdik durmuş bir cemaati ve bütün mensuplarını terörist olarak yaftalıyor bunun için her türlü yalan ve iftiralarınıza devam ediyorsunuz. Bu zulme devam ederseniz varacağınız yeri Allah Resûlü net olarak ifade eder: “Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.” (Muvatta, Kelam, 18, (2990))
Evet size muştular olsun! Söylediğiniz yalanlar, masum cemaat mensuplarına attığınız iftiralar kalbinizin karalarından geliyor. Allah katında ‘yalancı ve iftiracılar’ listesindesiniz. Katiller, gasıplar ve müflisler listesindesiniz. İşkenceciler, tecavüzcüler listesindesiniz. Hırsızlar, uyuşturucular listesindesiniz. Birlikte haşrolacağınız bütün zalimler ve suçlular sizi hasretle bekliyor.