Kurban Çeşitleri
Kurban deyince herhangi bir kayıt olmadıkça akla kurban bayramı günlerinde kesilen (vacip veya sünnet-i müekkede) olan gelir. “Eyyamu’n-nahr” denilen kurban bayramı günlerinde kesilen kurbanın arapçası “udhiye”dir. Bununla birlikte nezr, akika, hedy ve Allah’ın nimetine şükür, bela ve musibetlerin def edilmesi ve hastalıklardan şifa vesilesi olarak da kesilen kurbanlar vardır. Kurban çeşitleri hakkında kısaca durmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz.
a. Nezir (Adak) kurbanı: Bir kimsenin Allah için kurban kesmeyi adaması durumunda kesmesi gereken kurbandır. Bu kimse ister zengin isterse fakir olsun adadığı kurbanı kesmesi gerekir. Zira nezr etmek suretiyle kendi üzerine vecibe haline getirmiştir. Nezr kurbanı her şeyi ile Allah rızası için adandığı için onun etinden kesen kimse ve onun usûl (babası, dedesi, vs.) ve furuu (oğlu, torunu vs.) yiyemez. Yerlerse bedelini sadaka olarak vermeleri gerekir.
b. Akika Kurbanı: Allah’ın verdiği evlad nimetine karşı şükür olarak kesilen kurbandır. Şafiî ve Hanbeli mezhebine göre sünnet-i müekkede (Nevevî, el-Mecmu, 8/435), Hanefîlere göre ise mübah veya tetavvudur. (İbn-i Abidin, 5/213) Peygamber Efendimiz, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için akika kurbanı kesmiş ve kesilen bu kurbanın çocuğunu bela ve musibetlerden korunmasına bir vesile olduğuna dikkat çekmiştir:
“Doğan çocuk kendisi için kesilecek akika ile ipotek edilmiştir. Çocuğun doğumunun yedinci gününde kesilir, isim verilir ve başı tıraş edilir.” (Tirmizî, 1522; İbn-i Mace, 3165) buyurmuştur. Bu itibarla imkanı olanların Allah’ın izniyle çocuklarının muhafazasına paratoner kılınan akika kurbanını kesmeleri yerinde bir davranış olur.
c. Hedy: Hac veya umrede kesilen kurbanlardır. Haremde, eyyam-ı nahırda kıran veya temettu haccı yapanların, haccın vaciplerinden birini terk eden veya hac veya umre yaparken mahzurlu bir fiil işleyen kimsenin veya sırf Allah rızası için enamdan (deve, inek, koyun) kesilen kurbana denir.
Kurban çeşitlerine kısaca temas ettikten sonra kurban bayramı günlerinde kesilen kurbana geçiyoruz.
Kurban Bayramında Kesilen Kurban
Kurban denince aksine bir kayıt olmadığı sürece genelde Kurban Bayramında kesilen kurban ve onun hükmü anlaşılır. Kurban kesmek, mali bir ibadettir. Kurban bayramında imkanı olan Müslümanların (nisap miktarı: 20 miskal altın (85 gr.) 200 dirhem gümüş (672 gr.) kurban kesmeleri Hanefî ve bir görüşe göre Malikî mezhebine, Evzaî, Leys b. Sa’d gibi müçtehidlere göre vaciptir. Şafii ve Malikî mezheplerinde ise terk edilmesi istenmeyen müekked sünnettir. (Tahavi, Muhtasaru İhtilafi'l-Fukaha, 3/220; Nevevî, el-Mecmu, 8/275) Burada Hanefî mezhebinin dışındaki diğer mezheplerde terki hoş karşılanmayan bir sünnet-i müekkede olduğunun altının çizilmesi gerekir. Zaten Şafii mezhebinde Hanefî mezhebindeki manayı ifade eden bir "vacip" kavramı yoktur. Hanefilerdeki “vacip” ise ameli farz manasınadır. (İbn-i Abidin, 6/314) Şafii ve diğer mezheplerde ise vacip itikadi ve ameli farz demektir. Dolayısıyla Şafiilerdeki terkinden hoşlanılmayan sünnet-i müekkede yaklaşımı Hanefilerdeki vacibe yakındır, denilebilir. Nitekim İmam Şafii, imkanı olanların bu ibadeti terk etmeyip devam etmelerine vurgu yapmaktadır.
Şimdi Kurban bayramı günlerinde kurban kesmenin hükmünü belirleyen ayet ve hadislerden kısaca bahsetmek istiyoruz.
Kur’ân’ı Kerim’de Hz. Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve sellem) hitaben şöyle buyurulmuştur: “Rabbin için namaz kıl ve kurban kesiver” (Kevser, 108/2) Ayette Peygamber Efendimiz’e kurban kesmesi emredilmektedir. Bu itibarla Allah Resulü’nün kurban kesmesi farzdı. Birinci derecede Peygamber Efendimiz’e yönelik olan bu emir ümmetine de hitap etmektedir. Hanefi mezhebine göre ümmete dolaylı olarak delalet ettiğinden teknik ifadesi ile delil kat’i delalet zannî olduğu için bu ayete göre ümmetinin kurban kesmesi vaciptir. Peygamberimize farz olan ümmetini de kapsar, onların da kurban kesmeleri gerekir zira peygamber ümmeti için bir kudvedir, rehberdir. (Kasanî, Bedaiü’s-Sanai, 6/277; el-Mevsuatu'l-Fıkhiyye, 77) Ayrıca Kevser suresinde geçen: “Venhar” emri, İslâm alimlerine göre, kurban kesmek anlamındadır. Diğer taraftan bu manayı destekleyen pek çok hadis-i şerif vardır. Diğer mezhepler ayette geçen kurban kesme emrini Peygamberimiz’e farz ümmetine ise sünnet olduğu şeklinde yorumlamışlardır.
"Venhar" kelimesinin namazda ellerin boğaza kadar kaldırılması şeklinde bir manaya geldiğini söyleyenler olsa da böyle bir görüş gerek Arapça dil tekniği gerekse ayetin siyak-sibakı (konteksi) açısından şaz ve marjinal kabul edilmiştir. Zaten öncesinde namaz zikredilmektedir. Namaz içinde zaten bu hareketler vardır. Bu itibarla ayrıca ellerin kaldırılmasının zikredilmesine gerek yoktur. Ayetteki kurban kesme ifadesine böyle marjinal bir mana verilmesini Peygamber Efendimizin uygulamasıyla, alimlerin bu konudaki ittifakıyla ve asırlardır süregelen İslâmî gelenekle telif etmek mümkün değildir.
Kevser suresinde kurban kesmenin vacip olduğuna delalet eden bu ayetin yanında Peygamber Efendimiz kendisi bizzat semiz, çift boynuzlu ve alacalı (çoğunluğu beyaz ve siyah karışımı) iki koçu kurban etmiş (Buhari, 1714; Müslim, 1966) ve birçok hadis-i şerifte de hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi gerektiğini bildirmiştir.
"Kurban kesecek imkana sahip olup da, kesmeyen namazgâhımıza yaklaşmasın!” (İbn Mace, 3123; Ahmet b. Hanbel, Müsned, 2/321) Bu ifade üslup olarak belli bir tehdit ihtiva etmektedir. Bu tarz ifadeler vacip veya farzın terkinde söz konusudur. (Serahsi, el-Mebsut, 12/8; Kasanî, Bedaiü’s-Sanai, 6/279)
Bu konudaki diğer bir delil de Bayram namazından önce kurbanını kesen birisine Peygambrer Efendimiz’in yeniden kurban kesmesini emretmiş olmasıdır:“Bayram namazından önce kurban kesen onun yerine bir başka hayvanı kurban etsin.” (Buhârî, 954; Müslim, 1960) Peygamberimizin yeniden kesmesini emretmesi, kurban kesmenin vacip olduğunu gösterir. (Kasanî, Bedaiü’s-Sanai, 6/280)
Diğer taraftan aldıkları kurbanlığı kurban bayramı günlerinde kesemeyenlerin veya kurban bayramı günlerinde kurban kesme imkanına sahip oldukları halde kesmeyen veya kesemeyenlerin daha sonra bir kurbanlık koyun parasını sadaka olarak vermelerinin gerekmesi de bu ibadetin vacip olduğunu gösteren delillerdendir. (İbn-i Abidin, 6/320-321)
Netice itibariyle kurbanını kesen kimse hem mesuliyetten kurtulur hem de niyetinin derecesine göre ahirette sevaba nail olur. (İbn Abidin, 6/313)
Kimler Kurban Kesmekle Yükümlüdür?
Kurban ibadetiyle müslüman, akıl-bâliğ, hür, belli bir mali imkana sahip (nisap miktarı) kimseler yükümlüdür. Mali yeterlilik nisap miktarı yani yirmi miskal 85 gr. altın veya 200 dirhem (672) gram gümüştür. Genellikle kurbanda gümüş nisabının esas alınması tavsiye edilmiştir. Mali ibadetlerde ihtiyaç sahiplerine bakan yöne ağırlık verilmesi, Allah’ın nimetlerine şükür, bela ve musibetlerin def’ine paratoner olması vs. açılarından bakıldığında kesebilecek imkanı olanların kesmesi yerinde bir tutumdur. Taksitle de kurban alınıp kesilebilir. İmam A’zam ve Ebu Yusuf’a göre akıl ve bulûğ kurbanın vacip olması için şart olmadığından çocuk veya mecnun gerekli olan mali imkanlara sahip olduklarında kurban kesmeleri gerekir. Zira kurbanda emredilen hayvanın kesilip kanının akıtılmasıdır. Bu da akıl ve büluğa bağlı değildir. (Kasani, Bedai, 5/64) Mali ibadetlerde ihtiyaç sahiplerine öncelik verilmesinin daha faziletli olması açısından bu yaklaşımın da değerlendirilmesi gerekir. Hanefi mezhebinde seferî olanların kurban ile mükellef olmadığı yönünde bir yaklaşım vardır. Bu yaklaşımın gerekçesi de kurbanı yanında taşıma, kesme vs. gibi meşakkatlerden ötürü zaruret ile amel edilerek böyle bir yaklaşımın ortaya konulduğu anlaşılmaktadır. (Serahsî, Mebsut, 12/8; Kâsânî, Bedai’, 5/62) Günümüze gelindiğinde ise pek çok yerde bu tür meşakkatler olmadan kolay bir şekilde kurban kesme söz konusu olabilmektedir.
Hanefi mezhebine göre imkanı olan her ferdin kurban kesmesi gerekir. Şafii mezhebine göre kurban, münferit bir kimse hakkında aynî, ev halkı için ise kifaî bir sünnettir. Bunun manası ise; aile fertlerinden birinin kesmesi ile diğerlerinden bu yükümlülük düşer. Bununla birlikte aile fertlerinin kifaî olarak kesilen kurbandan sevap almaları ise kurbanı kesen kimsenin onları da niyet etmesine bağlıdır. (Nevevî, el-Mecmu, 8/383, 386)
Bir sonraki yazımızda “Peygamber Efendimiz’e kurban”, “Kurban etinden gayr-i müslimlere ikram” ve “Kıtlık yıllarında kurban” konularını kısaca ele almaya çalışacağız.