Bu haftaki yazımda, uzun yıllar önce tanıma fırsatını bulduğum Hizmet Hareketi'’yle ilgili bir hatıramı sizinle paylaşmak istiyorum. 1986 yılında bu hareketle tanışmam, hayatımda derin izler bırakan, beni şekillendiren bir ruh oldu. Hizmet insanlarının fedakârlığı, güvenilirliği ve samimiyeti, yıllar içinde benim için sadece bir ideal değil, bir yaşam biçimi haline geldi. Bu yazımda, Hizmet Hareketi'’nin ruhunu ve öğrettiklerini, tanıdığım insanların güzel ahlakını anlatmak istiyorum. Bu değerleri yaşamak ve paylaşmak, hayatımı anlamlandıran en önemli unsurlardan biri oldu.
1986 yılında Hizmet Hareketi'ni tanıma bahtiyarlığına erdim. Eğer bir daha dünyaya gelsem, yine bu hareketin içinde olmayı ilk isteğim olarak seçerdim. Neden derseniz, kısaca cevap vereyim: Hizmet’teki arkadaşlardan daha iyi arkadaşlık eden bir grup görmedim. Bana göre, mevcutlar içinde en seçkinleri onlardı. Onlardan iyilik tavsiyesinden başka bir şey görmedim, duymadım.
En sevdiğim yanları, herkese sevgiyle bakmalarıydı. “Sana kötülük yapana sen iyilik yap” derlerdi. Elbette melek değillerdi, onlar da birer insandı. Ancak başkalarına göre adeta birer melek gibiydiler. Paylaşmak, en önemli vasıflarıydı; îsâr (başkalarını kendilerine tercih etme) onların ahlakıydı. Yorgunluk nedir bilmez, gece gündüz koştururlardı. Söz ve davranışlarında her zaman nazik ve kibar olurlardı. Saygı ve edep onlar için birer şiar olmuştu.
Hüsnüzan esastı. Liyakat ve sadakat, adeta iki kardeş gibiydi. Uhuvvet (kardeşlik) ihlasla, ihlas ise uhuvvetle iç içeydi. Kendilerini unutmuş, Allah ve Resulü’nün aşkını her şeyden üstün tutmuşlardı. İnsanlara hizmet etmek, en büyük idealleriydi. Meşveret (istişare) onlar için bir esas olmuştu.
En önemlisi de güvenilir ve emin insanlardı. Yalan ve hile nedir, içlerinde bilinmezdi; hatta akıllarına bile gelmezdi. Kısaca şöyle ifade edeyim: Tatmayan bilmez. Hainler ise bu sofradan tat ve lezzet almazlar, çünkü nasipleri yoktur.
Her biri adeta bir sevgi ve fedakârlık timsaliydi
Onlarla bir arada olmak, insanın ruhunu arındıran bir iklimde nefes almak gibiydi. Her biri adeta bir sevgi ve fedakârlık timsaliydi. Küçük büyük demeden herkese karşı aynı nezaket ve incelikle muamele ederlerdi. Kimseyi dışlamaz, herkesi olduğu gibi kabul eder, hataları affetmeyi esas alırlardı.
İçlerinde kin, nefret, haset gibi kötü duygulara yer yoktu. Başkalarının eksiklerini örtmek, onların yükünü hafifletmek için yarışırlardı. Menfaat peşinde koşanları anlamakta zorlanır, samimiyet ve fedakârlık dışında bir hayat düşünemezlerdi.
Onların en büyük sermayesi güvenilir olmalarıydı. Emanete hıyanet etmez, verilen sözü asla çiğnemezlerdi. Samimiyet, ihlas ve vefa onların karakterinin bir parçasıydı. Dostlukları menfaat üzerine değil, gönül bağı üzerine kuruluydu.
Bu hareketin içinde geçirdiğim yıllar, hayatımın en değerli hatıralarıyla doludur. Ne zaman onlarla bir araya gelsem, insanlığın özlediği o safiyane güzellikleri tekrar yaşarım. Kalplerinde Allah sevgisi, dillerinde dua, gözlerinde hizmet aşkı hiç eksik olmazdı.
Belki de bu yüzden, bir daha dünyaya gelsem yine bu hareketin içinde olmak isterim. Çünkü burada öğrendiğim en önemli şey, insan olmanın gerçek anlamıdır. Hizmet’in ruhunu tatmayan, onun ne demek olduğunu anlayamaz. Ve elbette, kalbinde hainlik olanlar bu sofradan lezzet alamazlar; çünkü nasipleri yoktur.
Hizmet insanı, kendisini bir bütünün parçası olarak görüp, toplumun ortak iyiliği için çalışıyordu. Bu gayret ve samimiyet, hayata bakışımı değiştirdi ve bana gerçek mutluluğun, başkalarının yükünü hafifletmekte ve onlara faydalı olmakta olduğunu gösterdi.
İçinde bulunduğum bu hareketin bana kattığı en büyük miras, ne olursa olsun insanlık adına bir şeyler yapma azmi ve kararlılığıdır. İşte bu yüzden, Hizmet’le tanıştığımda hissettiğim o iç huzur ve derin anlamı, bir ömür boyu taşımak ve her anı o güzelliklerle dolu yaşamak istiyorum. Hizmet Hareketi, sadece bir ideal değil, bir yaşam biçimi; gönlümde her zaman kalacak, yönümü belirleyen bir pusula olarak devam edecek inşallah…