Despotizm ve Can-Mal Güvenliği

Cuma Karaman

Cuma Karaman

06 May 2024 08:17
  • Bir toplumda can ve mal güvenliği yoksa, orada despotizm hakim demektir. Çünkü despot idareciler, halkın can ve mal güvenliğini bazı yöntemlerle kendilerine bağlar ve şartsız teslimiyetlerini bu yollarla sağlarlar. Örneğin, yönetici toplumda etkin rol oynayan kişilerin kusurlarını değişik yollar ve yöntemlerle istihbari bilgileri elde eder ve onlara ağır cezalar ile kendine teslimiyet arasında iki seçenek sunar. Bunu bütün gücüyle uygular. Halk, bu durumdan hükümdarın yaptığı despotluk yerine mahremiyeti ortaya dökülen kişiyi, Hz. İsa döneminde kadını taşa tutanlar gibi, kendileri pırıl pırıl olarak taşa tutarlar ve hükümdarı daha da despot olması için biatlarını gösterirler.

    Böylesi bir toplumda, toplumun ilim, bilim, servet, makam ve mevki sahibi olan kişileri ciddi bir korku sarar. Sahip olduklarını kaybetmemek için boyun eğer, zilleti kabul ederler. Şayet etmeyen olursa, bütün mahremiyetlerini ifşa eder, kimini zindana atar, kimini sürgün eder. Bütün varlıklarına 'halka vereceğim' diye el koyar, aile efradına verir, saltanatını güçlendirmek için kullanır.

    Mala ve cana tecavüz ve tasalluta bulunan bu hükümdar, fert ve toplumu yalanı, hile ve sahtekarlığı, ikiyüzlülüğü, riyakarlığı huy edinmiş insanlara dönüştürür. Hükümdarın yanında olmayı ispatlamak için yalan, iftira, haksızlık, hukuksuzluk mübah görülmekle kalmayıp, dinden dayanaklar bile sunmak için fetva ilanları yaparlar ve televizyon ekranlarında konuşmaya başlarlar. Despotizmi din ve vatan için tek çare olduğunu, buna itiraz eden herkesin hain ve terörist olduğunu savunurlar. Kendi cemaat ve tarikatlarını servet ve itibarlarını korumak için, başkalarının servetlerini ganimet olarak görüp, eşlerini cariye, çocuklarını ileride hak iddia etmemeleri için öldürebilecekleri ve asla bunlara acımayacakları; şayet acıyanlar ve bunlara yardım edenler olursa, onları bu kişilerden daha beter cezalandırmak gerektiğini öne sürerler.

    Artık bu toplumda basiret körelmiş, akıl düşünce ölmüş ve muhakeme yok olmuştur. Toplumda ahlaki yozlaşma her yerde yaşanır hale gelir. Bazı dini ve milli ritüeller öne çıkarılarak, bütün ahlaksızlıklar ve hukuksuzluklar onlarla örtülmeye ve gizlenmeye çalışılır. Bu ahlaksızlık ve hukuksuzluğa karşı çıkanları dinsiz ve vatan hainleri ilan ederek, şeytanlaştırılırlar. Artık kimse kolayca hakkı dillendirmeye cesaret edemez hale gelir. Cesaret edenler ise ya zindanda ya da sürgündedir. 

    Bazılarına ilişmemeleri, onların varlığının kendilerinin hesabına olduğu içindir. Böylesi bir toplumda istibdat olarak despotizm, din ve vatan sevgisinden ileri geldiği anlayışı hakim olur. Her şey bu anlayışın etrafında örgülenir. Despotizm, ülke komşuları ile problemler çıkararak içte yaptığı bütün gayri meşruluğu meşrulaştırmak için kullanır. Kendi ve etrafını dizayn etmek için sürekli içte muhalif olanları ezmek için gücü ve kuvveti gösterir. Dışarıda ise halkının yanında olduğu mesajını verir.

    Sonuç olarak, bir toplumun can ve mal güvenliğinin olmamasının despotizmin habercisi olduğu vurgulanmaktadır. Despot idareciler, halkın güvenliğini tehdit ederek kendilerine bağlamakta ve muhalifleri susturmak için her türlü yöntemi kullanmaktadır. Bu durumda, toplumun ilim, bilim, servet sahibi olan bireyleri bile korku içinde yaşamakta ve zulme boyun eğmektedir. Despotizm, ahlaki yozlaşma ve hukuksuzlukla birlikte yayılarak toplumun tüm kesimlerini etkisi altına almaktadır. Karşı çıkanlar dinsiz ve vatan haini ilan edilerek sindirilmekte ve susturulmaktadır. Basiretin körelmesi ve akıl düşüncesinin ölmesiyle birlikte, toplumda adalet ve hakkın savunucusu olanlar ya zindanda ya da sürgündedir. Despotizm, dışarıya halkın yanında olduğu mesajını verirken, içeride muhalifleri ezmek için güç kullanmaktadır. Bu durumda, toplumda yaşanan bu zulme karşı mücadele etmek her ehli vicdan izan ve iman için kaçınılmaz bir durumdur.
    06 May 2024 08:17
    YAZARIN SON YAZILARI