Asırlık çınar derler ya hani, durmadan yılmadan yorulmadan dimdik ayakta, bir yiğit gibi koşturan abide şahsiyetlerden biri daha aramızdan ayrıldı. Şıh Mehmet Nakıboğlu..
Himmeti milleti olanlardandı. Kendisi için değil, milleti adına yaşadı.. Gaziantep’in manevi dinamiklerindendi o.. Hayatı boyunca bir topluma hayat olmuş, can vermiş,temiz damarlardan biri..Fakir fukaraya baba, düşmüşe, yolda kalmışa penah, iş ticaret yapacaklara güvenilir bir rehber ve ahi ocağının canlı temsilcisi ve son piriydi...Hasılı yıldız ve bereketli bir insandı.
Evlenmeye gücü yetmeyenlere güçtü. Yokluktan evlenemeyenler, ev eşyası temin edemeyenler şimdi kime gidecekler? Hacı baba yok artık!.
Cemaat farkı gözetmeksizin yurt yuvalara kamyonlarla erzak gönderirdi.. Bunu söylemeden geçemeyeceğim.. Bir insan malından çalar mı? Merhum vermeye doymayan ve doyamayan bir hayırseverdi. Adeta çocuklarından çalar çırparcasına dağıtırdı.
Meşhur okuma salonlarına aklı iyi sarmıştı. Ülkenin birlik beraberliğine her şeyini koymuştu. Ülkedeki anarşi ve terörün bitmesini çok istiyordu. Projeye heyecanla o da katıldı. Hemen 250 kişilik yurt yaptırdı. 8000 kişi olmuştu varoşlardan gelen ve çaresizlikten okuyamayan çocuklar. On beş günde bir 250 çocuk münavebeyle yurda alınıyor, hem dinlerini hem derslerini öğreniyorlardı bu çocuklar.. Aynı zamanda hijyen, usul, adap ve ahlakta öğreniyorlardı.
Cehaletle savaşılınca işsizlik ve açlığa çare bulunuyor, dağa çıkmaya da set olunuyordu...anarşi ve teröre engel olmasına benim de bir katkım olsun diye herkese yardım ediyordu. İşte Hacı baba bu hayırlı işe de rehberlik yaptı.
Kısa zamanda meyvesi görüldü. Kaliteli fakülteler, branş ve bölümler kazanıldı..Kazanamayanlar da sekiz aylık yetiştirme kurslarıyla kalifiye ara eleman olarak sanayi ve organizeye işe giriyorlardı. Boşta kimse kalmıyordu. İşe girenler ailesine bakabiliyorlardı..
Belediyenin aşhanesinden çocukların evlerine sıcak etli yemek de verilirdi. Hacı babanın önderliğinde zenginler zekatlarını buraya seve seve verirlerdi.
Asaleti belki de Nakibül Eşraflığından geliyordu Hacı Baba'nın.. Yani birçok görevlerinin yanında Osmanlı’da özellikle Hz.Peygamber'in (as) soyuna yabancı soylar karışmasın veya o sülaleden gelenler onlara yakışmayan işlere bulaşmasınlar diye görevlendirilenlere seyit ve şeriflere tutanak tutan katiplere Nakib-ül Eşraf denirdi.
Büyük ihtimal kız alıp vermeklerle bunlar da o temiz soydandırlar diye büyüğümüzden duymuştum.
Gaziantep'te okulların %90'ını, hastanelerin çoğunu bu gibi zatlar yapmıştır. Devletin sanayi ve ticarete katkısı olmayan belki de tek ildir Gaziantep.. Fabrikaların ve sanayinin %100'ü bu gibi zatların teşebbüsüdür.
Bu hayır fabrikaları hayatta iken ne mümkün bir milletin çökmesi.. Ama bunlar ölünce yalnız evlatları değil belki tüm toplum öksüz kalır, yetim kalır..
Bunlardan biri de merhum Hacı Mehmet Tekerlek'ti.. Ev ev dolaşır 'evinde aç kalan kimse var mı' diye arar sorar.. Hızır'dan ders almıştı sanki.. Hz. Ömer gibi sırtına torbasını alır sabahın er vaktinde herkes sıcak yatağında iken o dağıtımdaydı.. Antep geçen yıllarda bu zatı da kaybetti.
Yine Hacı Baba'nın hayırlı teşebbüslerinden biri de holdingin her sene birçok işçisini küçük tasarruflarla ev sahibi yapmaktı. Hatta TOKİ fikri belki de buradan alındı.
Hacı Baba Kur'an ve Kur'ana ait tüm hizmetlere sahip çıktı. Vefatından bir hafta önce bir rüya görür. Vefat etmiş, onu melekler almış, çok uzaklara cennet gibi bahçelere saraylara götürmüşler. Bunlar senin demişler. Ama ben bunları hak edecek bir şey yapmadım ki, nasıl benim olur? İstemem der. ''Hayır sen dünyada iken Kur'an Kursu yaptırdın. Kur'ana imana hizmet ettin. Çokça Kur'an dağıttın bu vesileyle çok insanlar Kur'an öğrendiler. Bundan dolayı Rabb'in sana bunları verdi'' derler.
Evet toplumların felaketleri bu dinamiklerin yokluğuyladır. Kolay kolay yetişmiyor bunlar. 97 sene dile kolay bir asırlık bir ömür. Bence aile değil Antep kaybetti. Antep'in de çatısı çöktü.
Acı olan Hacı Baba'nın vefatı değil. Bana göre en büyük kayıp, Antep vefasını kaybetti. Antep Fransızlar'a karşı savaşta kazandığı onurunu kaybetti. Antep mürüvvetini kaybetti. Fransızları yendi ama vefasızlığı yenemedi. Fransız'dan korkmadı ama bir asaletsizliğe boyun eğdi.
Ayıp oldu sana gaziler şehri!. Ayıp oldu, nankörlük sana yakışmadı.. Nakıboğlu Şıh Mehmet yok artık! Sana gazilik kazandıran yiğitler bitti. Bu son er oğlu erdi. Kusura bakma madalyayı onlar almıştı o da madalyasını aldı ve gitti! Sen bundan böyle madalyasızsın, gazi değilsin artık vesselam..
Bahattin Karataş