Devlet mi büyük, idareci mi?

Bahattin Karataş

Bahattin Karataş

18 Eyl 2017 13:22
  • Büyük devletler mi? Büyük idareciler ve devlet adamları mı? Kim büyük?

    Milletler mi büyük? Yoksa her bir ferdinin himmeti milleti olup her birinin tek başına bir millet olduğu kahraman yiğitleri ve adanmış ruhları mı? Hangisi büyük? Ve hangisi daha önemli?
     
    Tarih hep bu tekerrürlerle doludur.. Bu dengelerin deveranı ile devretmekte.. İnkilaplar bu mecrada birbirini takip edegelmektedir.
          
    Kuranımız, 3/140. Ayette " O günleri.. onları biz insanlar arasında döndürür dururuz.( kâh bir millete, kâh ötekine üstünlük veririz. Bir topluma, bazen ötekine iyi veya kötü günler gösteririz.) buyuruyor..

    Tarihte bazen adanmış fedakar ruhlu, hayatını milletine adamış nesiller gelir, şahsi ikbal ve istikballerini ülkesine, milletine feda eder, milletini ülkesini zirveden zirveye taşır, sonra da yoz yobaz nobran, ilim irfandan yoksun, cahil, miras yedi yaramaz bir kuşak gelir, har vurur harman savurur. Hatta bazen milletlerini devletlerini tarih sahnesinden silip süpürürler...Ülkelerini çıkarlarına, zaaflarına ve küçük küçük hesaplarına kurban ederler...

    Bu talihsiz ve de tarihsizler bir milletin ruhunun heykelinin dikilişinde hiç mi hiç acı ve çileleri olmaz. Bu ham ruhlar tarihte hiç bir medeniyet kuramamışlar, ama hep yapılanları yıkmışlardır..

    Milli kahramanlar, sıkıntılı, bunalımlı, her şeyin adeta bitip tükendiği dönemlerde doğar.. Evet milletleri taşıyan, yön veren adanmış ruhlar, hep milletlerin bu tip kış mevsimlerinde doğarlar..

    Bir yiğit oğlu yiğidin bayrak açmayla etrafında birikirler.. Kandan irinden deryalar, yardan serden, şahsi menfaat ve sevdalardan geçerler..Milletlerinin kâf dağının arkasındaki ikballerini yakalar getirir. ve onları zirvelere taşırlar. Bir millete bayrak olur, sancak olurlar..

    Tarihin tabii seleksiyonu hep bu minval üzre cereyan etmiştir..    

    Himmeti milleti olan nesiller yetiştiren toplumlar büyük devletler kurmuşlar... Asırlar boyu yaşama şansı elde etmişler. Osmanlı gibi devlet, ebed müddetli yani ukba yörüngeli ve eksenli olmuştur..

    Adanmış ruhlardan yoksun kahtı rical yaşayan toplumlar, yaşama şansını da kaybetmiş ve tarihin mezarlıklarına gömülmüş, enkaz olup gitmişlerdir..

    Allah c.c. ikbâl ve idbârı, yükseliş ve çöküşleri milletler ve devlet ler arasında işte böyle döndürmüş, evirip çevirmiştir. Bu gün birine bayramsa, yarın bir başkasına bayram olmuştur..

    Üstad, böyle adamın olmadığı, cisimleri o günde akılları, mazide olup, geleceğe dair hiç bir ümidi olmayan ümitsiz, kurak ve çorak bir dönemde, asrındakileri geçmiş ve geleceğin şahit olduğu bir mahkemeye hayalen çağırır..Mazideki ecdad," Onlara Ey mirasyedi yaramaz çocuklar! Siz misiniz hayatımızın neticesi? Bizi akim kısır bıraktınız..gelecek nesil ise, size "Ey tenbel pederler! Siz misiniz? Hayatımızın suğra ve kübrası! Şu şanlı ecdadımızla bizi bağlayan bağımız! Heyhat! Bizi Hakikatsiz bir karşılaştırmayla karıştırdınız..!

    İşte bu gün de medeniyetler kurmuş ve medeni milletlere ilim irfanda rehberlik ve rehnümalık yapmış milletimiz ne yazık ki böyle talihsiz bir süreçten geçiyor.. Geçmiş, 'yuh yazıklar olsun size', gelecek altın nesil ise 'yazıklar olsun yuh size diyecek', lanet okuyacak..

    Büyük fedakarlıklarla, göz yaşı ve emeklerle bütün medeni bir dünyanın kabul ettiği ve gençliğine faydalı gördüğü hizmet hareketini, ülke ve millete zerre miskal bir hayrı dokunmamış sadece hırsızlık ve yolsuzluklarla menfaatlerine yağma ve talan eden namusunu ve mefahirini kirleten bir güruh kıymet bilmezler... Takdir etmediler..

    Başarı ve güvenle milletimizi dünyada tam temsil ettiği bir anda, güzelim hizmet hareketi bu ham ruhlar ve gulyabaniler tarafından bir tehcir ve tenkile maruz bırakıldı, müesseselerine el konulup kapatıldı.. Ve o yolun yolcuları da tarihte emsali görülmedik bir mahkumiyet ve mağduriyete, anne kucağındaki bebeklerle mahkum edildi. Ülke felaketten felakete sürüklendi.. Dünyanın en iyileri arasındaki ülke, her alanda seviye düştü, en gerilerde sayıldı..

    Hayatın çeşitli alanlarında ilim, ticaret, beşeri diyalog ve ilişkiler de sulh, emniyet ve asayişin sembolü olan hareket ve ülkesi; anarşi ve terörle zikredilir hale geldi...

    Ne yazık ki şimdilerde hayırsız, talihsiz ve de tarihsiz idareciler, devlet-i aliyi, bin yıllık şanlı mazisi ve devletler dengesindeki tartışmasız hakem rolünü pis, pes, dun ve süfli emellerine peşkeş çekmiş zaaflarına ve çıkarlarına kurban etmiş, hiç bir masada ve hiç bir platform ve dengede yeri olmadık aciz, felç mefluç ve bedbaht bir devlet haline, kendi seviyesizliklerine düşürmüşlerdir..

    Evet sözümüzün başında devlet mi büyük, yoksa idareci mi demiştik..

    Demek baba zengin olmuş, çok servet bırakmış mesele değil, önemli olan hayırlı evlat bırakmasıdır. Yoksa ömür boyu kazanılan bir serveti, hayırsız bir velet kısa bir zamanda çar çur edip aileyi dilenci duruma düşürebilir...

    Demek büyük olan devlet değil, devleti büyütecek inançlı,hayırlı iyi yöneticilerdir...
    Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendinin "MİLLET RUHU" şiiri, bugün ülkemiz başındaki miras yedi yaramaz, beceriksiz, harami idarecilerinin yüzüne çarpılmaya ne kadar da layıktır...

    MİLLET RUHU
    Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra
    Arkadan kefenini, gömleğini soydular.
    "Aman kalkar!" deyip üstüne taşlar koydular,
    Bir yiğit vardı; gömdüler şu karşı bayıra.
    Yiğidim, hele anlatıver olup biteni!
    Sen dertli, vatan dertli, oturup ağlayalım...
    Ağlayıp da sinelerimizi dağlayalım,
    Yiğidim, hele anlatıver olup biteni.
    Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?
    Yıllar var ki hep hayalinle oynaşıyorum,
    Kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum...
    Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?!
    Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali.
    Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram, 
    Köprüler bir bir yıkılmış ve yollar yolcusuz,
    Gelip uğrayanı kalmamış çeşmeler, susuz...
    Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram.
    İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok,
    Tarihi yağmaladı bir düzine tarihsiz;
    Değerler altüst oldu, mukaddesat sahipsiz,
    İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok.
    Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!
    Beyaz atının üstünde bir sabah erken;
    Gözlerim kapalı ruhumda seni süzerken
    Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!
    M. FETHULLAH GÜLEN

    Bahattin Karataş
    18 Eyl 2017 13:22
    YAZARIN SON YAZILARI