Gölge gibi süzülürler hukukun sisli koridorlarında, kendini "Adaletin Bekçileri" zanneden bu kişiler. Hukukun en yüce koruyucusu olduğuna kendilerini inandırmış, kariyerlerinin solgun yaprakları arasında bir meşruiyet ararlar. Her durumda hukukun katı prensiplerini uyguladıklarını savunurken, aslında kendi dünya görüşlerinin dar çerçevesine hapsolmuş bir zihniyetin esiri olmuşlardır. Demir gibi ilkeli bir duruş sergilediklerini zannederken, hukuki gerçekleri kendi bakış açılarıyla eğip bükmeleri, onların en büyük kör noktasını oluşturur.
Önemli her hukuki karar veya uluslararası mahkeme yargılaması sahne aldığında, "Adaletin Gölge Bekçileri" perdeyi aralar ve olayları kendi kişisel prizmalarından süzerek yorumlamaya çabalar. Hukukun ve adaletin nesnel yorumcuları olduğunu iddia ederler, fakat gerçekte yorumları subjektif ve tek yönlüdür. Uluslararası mahkeme kararlarını eleştirirken "siyasi" damgası vurur, oysa bu eleştirileri kendi siyasi önyargılarının bir yansıması olduğunu görmezler.
Bu kişiler, hukukun karmaşık dünyasında yolunu kaybetmiş bir gezgin gibidirler. Hukuki yorumlarındaki hatalar ve önyargılar, adalet anlayışlarının dar sınırlarını da çizer aslında. Hukukun kesin ve tarafsız bir savunucusu olduklarını düşünürken, aslında hukuku kendi siyasi ve kişisel amaçları için bir araç olarak kullanırlar. Bu durum, onların hem hukuki hem de etik açıdan ciddi bir çelişki içinde olduklarının işaretidir.
"Adaletin Gölge Bekçileri", her hukuki tartışmada kendilerini sahnenin merkezinde zanneder. Diğerlerinin yorumlarını "algı operasyonu" olarak nitelendirirken, çoğu kez farkında olmadan kendileri de bir algı yaratma ustası haline gelir. Hukuki kararların ‘doğru’ yorumlarına karşı çıkarken, kendi görüşlerini ‘mutlak doğru’ olarak sunarlar ve bu süreçte, kendi yarattıkları algının farkında bile olmazlar.
Eleştirilerinde, karşıt görüşleri ideolojik saplantılar veya siyasi amaçlarla yapılmış olarak görür ve bu yorumların hukuki temellere dayanmadığını iddia ederler. Ancak, bu eleştirilerin kendisi aslında kendi ideolojik bakış açılarının bir yansımasıdır. Kendi hukuki yorumları ve siyasi eleştirileri, gerçekte objektiflikten uzak, subjektif ve önyargılı bir perspektiften kaynaklanır.
Bu karakter, adalet ve hukukun gerçek anlamını anlamaktan uzaktır. Hukuki süreçleri ve kararları değerlendirirken, kendi siyasi ve kişisel görüşlerini en doğru ve tarafsız olarak kabul eder. Bu durum, "Adaletin Gölge Bekçileri"nin aslında kendi algıları ve önyargıları tarafından körleştiğini ve hukukun gerçek ruhunu kavrayamadığını gösterir. Kendi eleştirileriyle aslında hukukun ve adaletin nesnelliğini sorgulayan bu karakter, hukuki süreçlerdeki kişisel önyargıların ve siyasi motivasyonların tehlikelerini temsil eder.
"Adaletin Gölge Bekçileri", diğerlerini mağdurların umutlarıyla oynamakla suçlarken, kendi yaptığı açıklamaların ve eleştirilerinin aslında mağdurlara yönelik umudu nasıl azalttığının farkında değildir. Kendi görüşlerini kesin ve tartışılmaz doğrular olarak sunarken, aslında mağdurların adalet arayışına ve ümit dolu beklentilerine zarar verir. Hukuki süreçleri sadece kendi siyasi bakış açısıyla değerlendiren bu karakter, bu süreçlerin mağdurlar üzerindeki etkisini göz ardı eder.
Hukuki kararların ve süreçlerin karmaşıklığını anlamaktan uzak olan "Adaletin Gölge Bekçileri", kendi kişisel ve siyasi önyargılarıyla hareket eder ve bu süreçte mağdurların adalet arayışını da gölgeler.
Kendi görüşlerini tek doğru olarak kabul eden ve diğerlerini umut kırmakla suçlayan bu kişiler, aslında kendi eylemleriyle umudu kıran ve hukuki süreçlerin nesnellik ve adilliğini tehlikeye atan bir figürdür.
"Adaletin Gölge Bekçileri", diğerlerini "yanlış yola sürüklemek" ve "kandırmak" ile suçlarken, aslında kendileri bu eylemlerin ustasıdır. Kendi hukuki yorumlarını ve siyasi görüşlerini, tarafsız ve nesnel gerçekler olarak sunarlar ve insanları kendi yanlış yorumlarına inandırmaya çalışırlar. Kendi eleştirileriyle, hukuki süreçlerin ve adalet arayışının doğru yönünü gösterdiğini düşünürken, aslında insanları kendi subjektif ve önyargılı düşünceleri doğrultusunda yönlendirirler.
Kendi siyasi ve ideolojik bakış açısını hukukun ve adaletin tek doğru yolu olarak gösterirken, aslında gerçek hukuki süreçleri ve adalet arayışını saptırır. "Adaletin Gölge Bekçileri", kendi görüşlerinin insanları nasıl yanlış yola sevk ettiğinin farkında olmadan, hukukun nesnelliğini ve adaletin tedriciliğini anlamaktan uzak yaklaşımlarıyla, içine düştükleri vartayı mahir bir şekilde gizlerler.
Kendilerini hukukun ve adaletin koruyucusu olarak gören bu karakter, aslında kendi eylemleriyle hukuki süreçlerin ve adaletin gerçek anlamını bulandırır. İnsanları kendi önyargıları ve siyasi görüşleri doğrultusunda yönlendirirken, bu eylemlerin hukuki ve etik sonuçlarını anlamaktan da uzaktırlar.
Ve maalesef "Adaletin Gölge Bekçileri" adalet mücadelesindeki olumsuz pozisyonlarıyla olmaya devam edeceklerdir.