Orta Doğu ve özellikle Suriye, Rusya için hem tarihsel açıdan hem de günümüz jeo-stratejik yönüyle çok önemli olmuştur. Bu bölgede ABD’nin varlığı ve yürüttüğü politikalar, Moskova-Şam ilişkilerini belirleyen unsurlardan bir tanesi. Aslında günümüzde olduğu gibi Suriye, Sovyetler Birliği zamanından itibaren yoğun şekilde silahlandırılmış ve Rus askeri/teknik personel her zaman Suriye’de görev yapmıştır. Bu tarihi birikim ile Vladimir Putin'in devlet başkanı olması sonrası Rusya, Ortadoğu ülkeleriyle daha hızla artan ticaret ve diplomatik temaslar kurdu.
Batı tarafından dışlanan İran, Suriye gibi ülkelere sağlanan askeri ve siyasi destek iki unsura dayanıyordu: gelişen ekonomi ve Rusya'nın Amerika'ya karşı koyması ile ölçülen uluslararası prestiji. Yani bir anlamda Rusya tek kutuplu düzenden çok kutuplu düzene geçildiğini ispatlamak istiyordu. Rusya'nın jeopolitik ve askeri gücünü gösterme ihtiyacı ayrı bir motivasyon kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. On yılı aşkın Suriye krizinde Moskova’nın desteğinde bu motivasyona ilaveten Şam rejimini ayakta tutmak ve Rusya'nın bölgedeki varlığını korumak eklenebilir.
Gelişmelerin gizli kahramanları
Fakat Rusya, Suriye’de devam eden savaşa direkt askeri müdahalede bulunduğu 2015’ten beri Suriye üzerinden elde ettiği neredeyse tüm kazanımlarını son haftada radikal grupların hareketleri sonucunda tamamen kaybetti. Halep, Hama, Humus ve Şam bu radikaller tarafından işgal edildi. Esad başkenti terk etti. İsyancı gruplarda kilit rol, ABD, İngiltere ltere ve Türkiye tarafından desteklenen Özgür Suriye Ordusu ve Hayat Tahrir el-Şam'ın militanları tarafından oynanıyor. Kremlin, beklenmedik bu olay karşısında şoka girdi. Çünkü bahsi geçen radikal gruplar Ankara’nın kontrolündeydi ve Astana görüşmelerinde garantiler verilmişti. Gelişmelerin gizli kahramanı olarak Erdoğan anılmaya başladı.
Şam yönetimi tam manasıyla çaresiz… Esad halen ortalıkta gözükmüyor. Kremlin, çok kez kendisine bazı reformların vakti geldiği uyarısını yapmış ve muhalif gruplarla iletişim tavsiyesinde bulunmuştu. Bu yönüyle Moskova çok kızgın. Suriye’nin diğer destekçisi İran, şaşkınlıkla kenardan seyrediyor. Gelişmelerin gizli kahramanlarından İsrail ise hem İran yanlısı unsurların zayıflamasını alkışlıyor, hem de Suriye rejiminin sallantısını memnuniyetle seyrediyor.
Amerikalılar ve İngilizler ve bazıları bu grupları destekliyor
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir röportaj yapan ABD’li gazeteci Tucker Carlson’un başka bir söyleşisi Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yayınlandı. Lavrov, 27 Kasımda Suriye'de saldırı başlatan HTŞ'yi kimin finanse edip yönlendirdiği sorusuna imalı cevap verdi: "Bu konuda bazı bilgilerimiz var. Kamuya açık bilgilere göre Amerikalılar ve İngilizler ve bazı diğerleri bu grupları destekliyor. Bazı kişiler ise İsrail’in durumu daha da kötüleştirmeye çalıştığını, böylece dikkatlerin Gazze’den başka yere çevrileceğini söylüyor" dedi.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova ise 27 Kasım'dan bu yana Suriye ordusu ile çatışan cihatçı grupların “dış güçlerin desteği ve kışkırtması olmadan saldırıya cesaret edemeyeceklerini” savundu.
Zaharova, “Hiç şüphe yok ki teröristler, Suriye'de yeni bir silahlı çatışmayı kışkırtmayı amaçlayan dış güçlerin kışkırtması ve kapsamlı desteği olmasaydı böylesine cesur bir eyleme girişmezlerdi. Radikallerin şiddeti tırmandırarak ülkede sürdürülebilir barışın tesis edilmesi için yıllardır sarf edilen çabaları baltalamaya çalıştıkları ve siviller için önemli bir güvenlik tehdidi oluşturdukları açıktır” ifadelerini kullandı.
Zaharova bu açıklamasını Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, “Suriye'deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmanın bu aşamada yanlış olacağını" dile getirmesinin ardından yapmıştı.
Fidan, İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi ile Ankara'da görüşmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında, "Suriye'deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmanın bu aşamada yanlış olacağını" dile getirmişti.
Türkiye, Rusya ve ABD ile ilişkilerde bozulma riskiyle karşı karşıya gelecek
Şimdi konuyu biraz daha açmak için 4 Aralıkta, Komersant gazetesinde Nil Kerbelov imzalı, “Türkiye hemde iyi uyarıldı” başlıklı makaleye bakalım.
Makale her ne kadar Tahran’ın yaklaşımlarını anlatsa bile şimdilerde Moskova’nın da tutumu aynı. Makalede, Tahran’ın Ankara'yı üçüncü ülkelerin çıkarları doğrultusunda Suriye'yi istikrarsızlaştırmaktan suçladığı ve teröristlerin kuzeybatı Suriye'den çıkışları nedeniyle Türkiye’yi diplomatik baskıya bıraktığını anlatıyor. Yazıda, “Tahran, Ankara'ya yönelik açıklamalarının tonunu önemli ölçüde sertleştirdi: Arap medyasının bildirdiğine göre, son temaslarda İranlı yetkililer açık bir şekilde Türk tarafını çatışmayı kışkırtmakla ve hükümet karşıtı güçleri desteklemekle suçladı.” deniliyor.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi’nın geçen hafta başında Türkiye'ye yaptığı ziyaretin son derece gergin bir ortamda gerçekleştiğini belirten müzakerelerin içeriğine aşina kaynaklar, The Middle East Eye (MEE) portalıyla paylaştı. Onlara göre Abbas Erakçi, Türk meslektaşı Hakan Fidan ile temasları sırasında Ankara'yı 27 Kasım'da Suriye'nin kuzeybatısında topyekün bir saldırı başlatan militanları desteklemekle suçladı. Erakçi ayrıca İran’ın Şam'a gerekli askeri desteği sağlayacağı konusunda da uyardı. Aynı zamanda, MEE'nin muhataplarının üzüntüyle belirttiği gibi, daha önce Suriye'yi ziyaret eden İranlı bakan, Türkiye ile müzakereye hazır olduğuna dair herhangi bir işaret vermedi.
Komersant makalesinde, “Ankara'ya yönelik en sert açıklamalar İran Dini Lideri Ali Hamaney'in danışmanı Ali Ekber Velayeti tarafından yapıldı.” diyor. İran haber ajansı Tasnim ile yaptığı görüşmede, Türkiye'nin Suriye arenasında Tahran ve müttefiklerinin resmi olarak şiddet olaylarından sorumlu tuttuğu ABD ve İsrail'in "tuzağına düşmesine" şaşırdığını ifade etti. Son dönemde Gazze Şeridi'ndeki savaş nedeniyle Ankara ile Tahran arasındaki gerginlikler sıklıkla gündeme geliyor. Arap basınına göre İran hükümeti, Filistin bölgesindeki yıkım ve kayıplara misilleme olarak Türkiye'yi İsrail ile tüm ticari ve diplomatik kanalların kesilmesi gerektiğine ikna etmeye çalıştı, ancak Ankara'nın bu konuda pek istekli olmadığı iddia edildi.
Rusya için sonuçları:
1- Son yıllarda Suriye, Rus generallerin hızla kariyer yaptığı bir eyalete dönüşmüştü. Rusya’nın Akdeniz'de, Karadeniz'de, Kızıldeniz'de, Hint Okyanusu'nda seyreden gemilerinin yakıt ve gıda ikmal yeri Suriye limanlarıydı. Burada bulunan donanımlı hastane ile bölgede bulunan bütün Rus görevlilere hizmet veriliyordu. Günümüz jeopolitik kazanım açısından Rusya için çok değerli bir stratejik konum haline dönüşmüş Suriye kazanımlarını Rusya kaybetmek istemiyecektir.
2- Bu nedenle bu gelişmelerin arkasında bulunan “dış güçlerin” elbet üzerine düşecektir. Zaten Şam rejimi, Moskova ve İran gibi ülkelerinin yardımı olmadan tek başına bu kaosla başa çıkamaz.
3- On yıldır Suriye’de kaynaklarını harcayan Türkiye ve Erdoğan yönetimi ise aynı şekilde sonuçsuz kalacağı kanaatindeyim. Hatta Türkiye açısından durum, sınırına yeni mülteci akınının gelmesine ilaveten, Rusya ve ABD ile ilişkilerde bozulma riskiyle karşı karşıya gelecektir.
4- Moskova, Suriye olaylarında kaybedenler safında. Fakat Erdoğan konusunda şimdi Kremlin’in gözleri tam açılmış olmalı.
5- Suriye muhaliflerinin Ankara tarafından desteklenmesi hiç bir zaman durmadı ve Erdoğan ABD-İsrail çıkarları dışına hiç bir zaman çıkmadı.
6- Dün, Rus savaş gemilerinin tümü güya tatbikat için Akdeniz'in tarafsız sularına doğru Tartus üssünden ayrıldı. Filo (para açısından) en pahalı silahtır. Yani Rusya için büyük ekonomik kayıp.
7- Rusya açısından iki seçenek var: Ya Suriye'den bu vakitten sonra tamamen vazgeçer. Ya da Kremlin büyük riskler alarak cepheyi genişletir.
8- Anglo-Saksonlar boşuna konuşmuyor, sessiz eyleme geçiyor. Unun hazırlık yaptıkları bir gerçek. Herkes için sürpriz oldu. Erdoğan bütün detaylar için bilgilendirilmiş ve teminat verilmiş anlaşılan.
9- Rusya’nın istihbarat olarak yine bişeyler kaçırdığı gerçek
10- Eğer Rusya bu vakitten sonra tamamen vazgeçerse, ekonomik olarak zayıf olduğu ve iki cephede savaş yürütmenin her zaman Rusya için çok zor olduğu anlamına gelecek.