Gülen: Suriye’de daha fazla insan kaybına ve mağduriyete sebebiyet vermeden çok katılımlı mutabakata varmak lazım

Arif Asalıoğlu

Arif Asalıoğlu

20 Oca 2025 10:29
  • Esad rejiminin HTŞ tarafından sonlandırılması Suriye’nin yeniden inşa sürecini başlattı. Türkiye, ABD ve İsrail başta olmak üzere çok sayıda ülke yeni yönetim ile temasa geçerek ve irtibatta oldukları grupları kullanarak pastadan pay kapmaya çalışıyor. Mesela Ankara geçen hafta Şam’dan bir heyet bile ağırladı. Suriye krizinde 2011 yılında, en baştan düğmeyi yanlış ilikleyen AKP aynı yanlışında ısrarla devam ediyor. 

    Bir önceki yazımızda, Fetullah Gülen Hocaefendi’nin Rus gazetecilere, bu konuya ilişkin açıklamalarını, “siyasi bir analiz olarak değil, alim, mütefekkir ve bilge bir insanın, vicdani ve ahlaki bir bakış açısıyla” vermiştik. Hocaefendi, “Ortadoğu’da ve Türkiye’de ki gelişmelere bakınca 3. Dünya Savaşı endişesini taşırıyorum”, demiş ve problemin sebebini şu şekilde açıklamıştı: “Suriye’de başlangıç itibariyle esasen bir demokrasi, temel insan hak ve hürriyetleri arayışı olarak bir hareket başladı ancak Suriye gerçeklerini ve uluslararası ittifakları görmezden gelerek yapılan dış müdahaleler sonrasında maalesef bir çıkmaza girildi. Problemi yerinde çözmeyince, iş büyüdü ve kangren oldu  ve yirmi milyonluk ülkenin sıkıntısı bugün bir dünya krizi haline geldi.”

    Ankara, kesinlikle altını dolduramayacağı büyüklükte bir işe girişti

    Ankara, kesinlikle altını dolduramayacağı büyüklükte bir işe, ABD ve İsrail perspektifinden girişmiş olarak, belli seviyede Rusya’yı ve İran’ı da rahatsız etmiş oldu. Geçen hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İranlı mevkidaşı Masud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada, (Hocaefendi’nin yaklaşımını teyid edercesine) Ankara ve Washington’un tutumuna eleştiri babından “Suriye’nin geleceğini yalnızca Suriyelilerin belirlemesi gerektiğini”vurguladı. Moskova daha önce de bu tutumunu dile getirmiş, Suriye’nin geleceğini belirlemenin yalnızca Suriyelilere ait bir hak olduğunu söylemişti. 

    Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’da aynı şekilde, Rus diplomasisinin 2024 yılındaki faaliyetlerini değerlendirdiği toplantısında, “Orta Doğu’dan ayrılmıyoruz. Suriye’de bazı olaylar yaşandı. Bu olayların nedeni 10 yıl içinde Batı’nın siyasi süreci frenlenmesi. Ülkenin gelişimi adına bir şey değiştirmeme isteği vardı" değerlendirmesi yaptı. Lavrov şu ifadeleriyle  Şam rejimine de eleştiride bulunuyor: “Şam yönetimi, açılım ve reform komitesinin çalışmasını ve bazı anlaşmalara varmasını pek istemedi. İktidar paylaşımı konusunda anlaşma sağlanabilirdi. Terörist olmayan muhalif güçlerle iktidarın paylaşım yapılmasını istemediler. Siyasi süreçte yavaşlama yaşandı. Bununla birlikte sosyal sorunlar yaşanmaya başladı ve durum kötüleşti. ABD’nin yaptırımları Suriye’nin ekonomisini boğdu.”

    ABD'nin Suriye'nin doğusundaki toprakları işgal ettiğini söyleyen Lavrov, "Bu bölgede petrol yatakları bulunuyor. Bu bölgede elde edilen kaynaklar, Suriye’nin kuzey doğusundaki ayrılıkçı unsurları desteklemek için kullanılıyor” dedi. Suriye'deki Kürtlere 'Şam ile köprü kurulması' konusunda teklif yaptıklarını hatırlatarak, şunları kaydetti:
    "Onlar bunu istemedi. Onlar, orada Amerikalıların olacağını ve yarı devlet kuracağını söylüyordu. Onlara şunu hep anlatmaya çalıştık: Türkiye ve Irak, Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyecek. Kürtlerin haklarının Suriye, Irak, İran ve Türkiye’de istişare edilmesinden ve korunmasından yana yaklaşım sergiledik. Bir taraftan Şam, diğer yandan Kürtler müzakere etmek istemiyordu. Böylece boşluk oluştu ve patlama yaşandı. Gerçekleri kabul etmek lazım" dedi. 

    Suriye özelinde Orta Doğu’da barışçıl bir yol izlenmesi nasıl mümkün?

    31 Ocak 2019’da Rus gazeteci ve yazar Modest Kolerov, Fethullah Gülen Hocaefendi ile başka bir röportaj yapmıştı. Hocaefendi verdiği cevapta, Lavrov’un günün sonunda yaptığı değerlendirmelerin aynısını yıllar önce ortaya koyduğunu görmekteyiz. Yani Modest Kolerov o gün, “Kürtlere hak verici yaklaşım ve Suriye’nin reformları yaparak ülkenin önünü açmalı” şeklinde cevaplar almıştı. 

    Kolerov: Sayın Gülen, yoğun çalışma grafiğinize ve sağlık şartlarının olumsuzluğuna rağmen kısa röportajımızı kabul ettiğiniz için müteşekkiriz dedikten sonra ilk sorusunda şunu sormuştu: Türkiye’nin dahil olduğu Orta Doğu olaylarında iyileşmeler söz konusu olsa bile halen zorluklar var. Suriye özelinde Orta Doğu’da barışçıl bir yol izlenmesi sizce nasıl mümkün?
     
    Hocaefendi verdiği cevabında, “Suriye ile alakalı mülahazalarımı bundan yıllar önce beni ziyarete gelen AKP bakanlarına arz etmiştim. O zaman onlara, Suriye’nin hür iradesiyle zamana yayılarak demokratikleşmesine ve gelişmesine destek olunmalı. Esat’a bir dönem, belki iki dönem daha başta kalması için destek olunmalı, siyasi ve maddi olarak imkan verilmeli ki Suriye gerçek modernizasyona ve çok katılımlı yola girsin. Orada Kürtler, Türkmenler, Araplar, Nusayriler, Hristiyanlar ve diğer gruplar hepsinin kendini ifade edebileceği, hepsinin temsil edilebileceği bir idare ortamı olsun. Hepsine aynı haklar verilsin... Bu düşüncelerime ne yazıkki iltifat etmediler, tabiri yerindeyse senin aklın ermez o işlere dediler, biz cami imamından tavsiye mi alacağız demek istediler” ifadelerini kullanıyor.
     
    Hocaefendi devamında, “bugün mesele çok daha kompleks hale geldi. Belli konularda Rusya çözücü rol oynadı. Bundan sonrası için Rusya ve Amerika’nın daha fazla insan kaybına ve mağduriyete sebebiyet vermeden çok katılımlı, her halkı kucaklayan bir Suriye’ye geçiş konusunda mutabakata varıp destek olmaları elzemdir. Suriye için zikrettiğim tespit bazı farklarla birçok bölge ülkesi için de geçerlidir. Gayri mütecanis halkları bünyesinde barındıran bu ülkeler için uzun vadeli tek çözüm, bu halkların kendilerinin temsil edildiklerini hissettikleri, vatandaşların dinine ve etnik kimliğine bakılmaksızın temel hak ve hürriyetlerinin garanti altına alındığı katılımcı bir sistemde yaşamalarıdır” diyor.

    Ankara’nın iç siyasi hesapları

    Modest Kolerov ikinci sorusunda Erdoğan’ın Hocaefendi’ye karşı tutumlarını sordu: Türkiye ve ABD devletler arası heyetler görüşmelerinde sürekli gündemde oluyorsunuz. Türk hükümeti sizin iade edilmenizi istiyor. Böyle bir iade durumundan endişeniz var mı? Alternatif başka bir ülkeye gitmeyi düşündünüz mü? Türk hükümeti neden sizin hakkınızda bu şekilde ısrarcı?
     
    “Türkiye’ye iade talebi mevzuunda kendi adıma bir endişem yok” diyen Hocaefendi şu şekilde devam ediyor: Hayatımın son günlerini yaşıyorum, ister burada ölürüm ister Türkiye’de ister başka bir yerde. Ahireti kazanma ve Rabbimin rızasını kazanmadan başka bir mülahazam olmadı. Yaklaşık 20 yıldır buradayım. Şimdiye kadar gerek yaşadığım bu küçük kasabadaki komşularımızdan gerekse devlet makamlarından centilmence bir tavırdan başka bir şey görmedim. Başka bir yere gitmeyi de düşünmedim. Türkiye’nin talebine karşı Amerikan devletinin Türkiye ile kendi aralarındaki iade anlaşması ve hukukun gereği neyse onu yapacaklarına inanıyorum. 
     
    Erdoğan hükümetinin bu mevzuda neden ısrarcı olduklarına gelince bu onların iç siyasi hesaplarıyla ilgili kanaatimce. Bütün gücü bir sahşın elinde toplayabilmek için bir günah keçisine ihtiyaçları vardı, onun için bu hareketi seçtiler. Şimdi onun gereğini yapıyorlar. 2013 Aralık ayına gelene kadar hizmet hareketini takdir konusunda iktidar partisi yetkilileri birbiriyle yarışıyordu. 2014’den itibaren 180 derece dönerek nefret diliyle karalamaya ve devlet gücünü kullanarak ezmeye başladılar. Böyle milyonlara baliğ Hizmet Hareketi insanları bir anda değişmeyeceğine göre demek ki degişen onlar. Bu tavırları bir siyasi planın gereği şeklinde düşünüyorum.

    O dönemin başbakanı emri kendisinin verdiğini ilan etmişti

    Kolerov son sorusunda Hizmet hareketine atılmak istenen iftiraları soruyor: Türkiye Rusya ilişkilerinde önemli aşamalardan olan Rusya uçağının düşürülmesi ve Büyükelçi Karlov suikasti olaylarında Hizmet Hareketi’nin dahli konuşuluyor. Bu iddialara nasıl cevap verirsiniz?
     
    Hocaefendi, Hizmete atılmak istenen bu iftiralara gayet açık ve net şekilde cevap veriyor: “Baştan şunu ifade edeyim ki her iki suçlamayı da kesinlikle reddediyorum. Bunlar bir cevabı dahi hak etmeyen seviyesiz iftiralardır. Büyükelçi Karlov’un bir suikasta kurban edilmesiyle alakalı Rus halkına bir video mesajı yayınlamıştım. Tekrar baş sağlığı diliyorum. Bu hunhar katliamı tekrar lanetliyorum. Erdoğan hükümetinin bunu hizmet hareketine fatura etmeye çalışması sadece gülünçtür. Kendi emniyet tedbirlerindeki zaafları araştırmak ve mesuliyet almak yerine suçu başkasına fatura etmeye çalışıyorlar.”
     
    “Rusya uçağının düşürülmesi meselesine gelince, sanıyorum Rus akademisyen Prof. Naumkin’le yaptığımız görüşmede bunun büyük bir hata olduğunu, Türkiye Rusya ilişkilerinin önemli olduğunu ve korunması gerektiğini ifade etmiştim. Hadise olduğu zaman o dönemin başbakanı emri kendisinin verdiğini ilan etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘yine ihlal olursa yine düşürürüz’ demişti. Sonra Rusya bu konuda tavır koyunca bunlar hiç söylenmemiş gibi suçu yine günah keçisi olarak seçtikleri Hizmet hareketine yıkmaya çalıştılar. Türk ordusu dünyada disipliniyle bilinen bir ordudur. Başka bir ülkenin uçağıyla çatışmaya girme gibi ciddi bir mevzuda komuta zincirleri ve protokolleri vardır. O gün bu disiplinin dışına çıkıldığını düşünmüyorum. Sonuç olarak bu iddialara dünyada aklıbaşında kimsenin itibar ettiğini sanmıyorum.”
    20 Oca 2025 10:29
    YAZARIN SON YAZILARI