Türkiye’de Cuma namazı kılınır mı?

Ali Demirel

Ali Demirel

28 Haz 2019 10:20
  • Soru: “Diyanet’in ve diyanet mensuplarının siyasallaşmalarını ve açıktan Hizmet Hareketi mensuplarını hedef almalarını göz önünde bulunduracak olursak, bu durum, Türkiye’de cumaya gitmeme adına bir mazeret olur mu?” M.K.

    Son zamanlarda mail kutumuza bu soru çok gelmeye başladı. Aslında geçtiğimiz haftalarda Cuma namazı ile alakalı bir soruyu cevaplandırmıştık. Ancak “Türkiye’de Diyanet camilerinde Cuma namazı kılınır mı?” sorusuna değinmemiştik.

    Böylesi soruları gönderen kardeşlerimizi çok iyi anlıyoruz. İnanmış olduğunuz değerlere hem de cami kürsüsünden veya mihrabından olmadık sözler söyleniyor, hatta daha ötesinde siz, küfre düşmekle itham ediliyorsunuz. Doğal olarak böyle bir insanın arkasında elbette namaz kılmak istemezsiniz. 

    Ancak burada üzerinde hassasiyetle durmamız gerekli olan konu, İslam’ın çok önemli bir ibadetinin eda edilip edilmemesi meselesidir. Dolayısıyla sürecin mağduru mazlum kardeşlerimiz genel bir kural olarak Cuma namazı hürmetine bu tür çirkefliklere sabretmeli, kendisini cami ve cemaatten uzak tutmamaya çalışmalıdır.

    Fıkhî olarak sırf bazı imamların hutbedeki nahoş sözlerinden dolayı Cuma’nın farziyetinin düştüğünü söylemek çok zordur. Zira fıkıh alimlerimiz fasık ve facir bir imamın arkasında bile namaz kılınacağı hükmüne varmışlardır. 

    Hatta sahabeden çoklarının Emevi sultanlarından zalimlikleriyle nam salmış, mazlumları inim inim inletmiş Velid ve Yezid gibi kişilerin arkasında namaz kıldıklarını biliyoruz.

    Bir de şu husus var: Bütün cami imamlarını aynı kefeye koymak doğru değildir. Mesela mahalle camiindeki imam, türlü türlü iftira ve tezvirlerle ağzını kirletirken, yan mahalledeki imamın daha insaflı olması mümkündür. O zaman böylesi bir imamın arkasında Cuma namazını kılma tercih edilebilir.

    Son olarak, ülkede yaşanan tarihi zulümlerden dolayı zulümden, haksız yere hapis yatmaktan uzak kalma adına toplum içine çıkamadığı için Cuma’ya gidemeyenlerin durumunu bunun dışındadır. Zira bu durumda gerçek bir zaruret ve özürden bahsedilebilir...

    Rabbimizden dileğimiz zalime verdiği mühleti sonlandırması ve mazlum ve mağdurların yüzünü güldürmesidir.

    Daha detaylı bilgi için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.


    BİR SORU-BİR CEVAP

    Vefat eden ana-babam için neler yapabilirim?

    Soru: “Hayatlarında anne ve babamın kıymetini bilemedim. Onların yüzlerini güldüremedim. O kadar çok pişmanım ki! Onlar şimdi gerçek dünyaya göçtü. En azından şimdi olsun onları sevindirebilmek için bir şeyler yapmak istiyorum. Neler tavsiye edersiniz?” S.B.

    Öncelikle şunu ifade delim ki, hayırlı bir evlat, anne ve babanın amel defterini açık tutacak önemli bir manevi kazanç kapısıdır. Okuduğu her sûre, getirdiği her salavat ve ettiği her dua o niyet etmese de anne ve babasının amel defterine anında kaydedilir. 

    Evlatların üstlerinde bazı önemli vazifeler vardır. Bunlar, anne ve babalarının dine uygun vasiyetlerini yerine getirmek, namazlardan sonra dua edip sevaplarını onların rûhlarına hediye etmek, sevabı onlara olmak üzere oruç tutmak, hacca gitmek, kurban kesmek, varsa kalan borçlarını ödemek, kabirlerini ziyaret edip Kur’an-ı Kerim okumak, dostları ile görüşmek, Ramazan’da sevabı onlara olmak üzere sadaka-i fıtır vermek, ana-babanın sevdiği yemeği yapıp fakirlere dağıtıp rûhlarını şâd etmek. 

    Alimlerimiz, ölünün mezardaki hâlini denize düşmüş kimseye benzetmektedir. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi ölü de babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince, sanki dünyalar onun olmuş gibi sevinir. 

    Sahabeden Ebû Übeyd Mâlik bin Rebîa es-Saîdî (r.a.) bir gün, “Ey Allah’ın Resûlü, anne ve babamın vefatlarından sonra da onlara iyilik yapma imkânı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?” diye sormuştu. 

    Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz, “Evet vardır. Onlara dua, onlar için Allâh’tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) talep etmek, onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babanın akrabalarına karşı da sıla-i rahmi îfa etmek, anne ve babanın dostlarına ikramda bulunmak” (Ebu Dâvud, Edep 12) cevabını vermiştir. 

    Dünyaya gelmemize vesile olan, kendilerinden fedakârlık edip her şeyin en iyisinin çocukları için olmasını isteyen ve üzerimizde ödenemeyecek derecede hakları olan anne-babalarımızı hayatlarında da öldükten sonra da mutlu etmek, hayırlı evlat olabilmek elimizde. 

    Hayatta iken tatlı söz, vefatlarından sonra da günün her anında hediye edebileceğimiz fatihalar bizim için de onlar için de en büyük hazine...

    28 Haz 2019 10:20
    YAZARIN SON YAZILARI