Din, insanları kendi seçim haklarıyla beraber hayırlara yönlendiren ilâhî kanunlar bütünüdür. Dinin sahibi Allah’tır. Allah da bizimle Kur’an’ında konuşur ve yine bize Kur’an’ında, Peyamberine dini mevzularda konuşma yetkisi verdiğini açıkça beyan eder. Dolayısıyla gerçek manada dini mevzularda konuşma yetkisi ancak Allah ve Resulü’ne aittir.
Allah ve Resulü dışındakilerin ise yapması gereken, Allah’ın ve Resulü’nün maksadını anlamaya çalışmaktır. Efendimiz’in ashâbı ve sonra gelen iki asır içinde yetişen alimler, ömürlerini bu ilâhî maksatları anlama uğrunda tüketmişlerdir. O dönemlerde yazılan kitaplar bütün açıklığıyla onların gösterdikleri hassasiyeti bize kadar ulaştırmıştır.
Günümüze gelince görünen o ki artık insanlık maddeye doymuş, farklı şeyler aramanın sevkiyle veya fıtratının sesini dinleyerek dinini arıyor, merak ediyor ve soruyor. Televizyonlara ve gazetelere baktığımızda dinî konuların konuşulması ayrı bir sevinç vesilesi.
Bazen ehliyetli insanların çıkıp mevzunun aslına sadakatle güzel bir şekilde, kavga etmeden İlâhî buyrukları anlatmaları memnuniyet verici. Ama bazen de dini mevzularda yetersiz kimselerin çıkıp çok rahat ve kavgacı bir üslupla konuşmaları, başta Allah’a, ardından ilme yapılan bir saygısızlık olarak bizi hayli üzüyor.
Ayrıca dini mevzularda konuşmak uzmanlık ister. Kur’an ayetlerinin bir kısmı muhkem (manası açık) bir kısmı müteşabih (pek çok mana zenginliğine açık)tir. Aynı şey hadisler için de söz konusudur. Dolayısıyla bazı ayet ve hadislerden ilk bakışta istifade edebildiğimiz gibi bazı ayet ve hadisleri tefsir ve şerh olmaksızın anlayamayabiliriz. Fıkhi mevzulara gelince o tamamen bir uzmanlık alanıdır.
Son zamanlarda sosyal medyada, bazı hadislerde Peygamber Efendimiz’in deve idrarının içilmesi tavsiyesinde bulunması çok tartışıldı. Biz de konuyu bir uzmanına danışalım istedik: Sacit Arvasi Hoca.
Uzunca süredir Amerika’da yaşan Sacit Hoca’yı daha çok sosyal medyadaki gündeme dair paylaştığı videolarıyla tanıyoruz. Kendisi ricamızı kırmadı. Sorularımızı cevapladı. Buyurun lütfen.
- Hocam başta Buhari ve Müslim olmak üzere pek çok kaynakta şu rivayet yer alıyor malumunuz: “Hz. Enes anlatıyor: Ukl veya Ureyne kabilesi halkından sekiz kişilik bir grup Medine’ye gelip Hz. Peygamber (a.s.m)’e biat ederek Müslüman oldular. Bir müddet sonra Medine’nin havası onlara dokundu ve hasta oldular. Şikâyetleri üzerine Hz. Peygamber (a.s.m), çobanlarıyla birlikte Medine’nin dışına çıkıp, develerin sütünden ve idrarından içmelerini öğütledi. Adamlar bir müddet develerin süt ve idrarından içtiler ve sağlıklarına kavuştular...” Peygamber Efendimiz’in bu tavsiyesi nasıl anlaşılmalı?
- Her şeyden önce hadiste açıkça görüldüğü gibi burada hasta olanlara yani bir zaruret durumunda olanlara bunu tavsiye etmiştir Efendimiz (s.a.s.). O zamanın şartlarında bu belki en iyi çözümdü. Zira o adamlar sağlıklarına kavuştular. Şimdi birincisi olarak bütün hayatta kalma uzmanları zaruret durumunda yarayı temizlemek için en iyi şeyin idrar olduğunu söylüyorlar. Çünkü idrar sterildir.
İkincisi uzmanlar, “Deyhdration”, yani vucudun aşırı su kaybetmesi durumunda https://www.sciencealert.com/here-s-what-happens-to-your-body-when-you-re-dehydrated en iyi çözüm kendi idrarını içmektir diyorlar. Çünkü aşırı susuzluk kanı kalınlaştırır, kan akışı ağırlaşır bayılmaya hatta ölüme dahi yol açabilir. Bu durumda en iyi alternatifin hatta belki de tek alternatifin idrar olduğu söyleniyor.
Her şeyden önce bu, zaruret durumunda olan şeydir. Herkes için söz konusu değildir. Deve idrarını içmek o günün şartları için o insanlara tavsiye edilmiş olabilir ama bu, tıbbın ve teknolojinin bu kadar ilerlediği günümüzde “süt ve deve idrarında tedaviye vesile olan nedir acaba?” diye bir araştırmaya ilham vermelidir.
- O zaman hocam sözün burasında hayvanların idrarında ilaç olabilir mi sorusunun sorulması icap ediyor.
- Evet hocam. Bazılarına göre bunun cevabı evettir. Konuyla alakalı 7 Ocak 2020’ye kadar hiç bir şey bilmiyordum. Okuduklarımla şaşırıp kaldım. Mesela “urine therapy” veya “urotherapy” diye bir şey varmış. Bu, insan idrarının tedavi veya kozmetik amaçlı gerek içmek suretiyle gerekse cilde mesaj uygulaması şeklinde kullanmasıymış.
(https://en.wikipedia.org/wiki/Urine_therapy)
Bu tedavi şekillerinin tarihi bile varmış. Varmış diyorum çünkü dediğim gibi 7 Ocak’tan önce bununla alakalı hiç bir şey bilmiyordum. Mesela antik Roma, Yunan ve Mısır’da bu idrar terapisi akneden kansere kadar her şeyde kullanılıyormuş.
(https://www.healthline.com/health/drinking-urine)
İlacın yeni kaynağı-Hayvan idrarı (A New Source of Medicines--Animal Urine) adlı makalede ilginç şeyler okudum. Tıpta dünyada ilk beşte olduğu ifade edilen NYU yani Newyork Üniversitesi’nde Dr. Tung-Tien Sun ve Amerika Tarım bakanlığı araştırmalar servisinden Dr. Robert Wall başkanlığındaki bir araştırma ekibi sadece hayvanların mesanesinde açılabilen bir insan geni taşıyan fareler geliştirdiler.
Daha sonra bu fareler, bu genin bir ürünü olan insan proteini idrarlarında ürettiler.
(https://www.newswise.com/articles/a-new-source-of-medicines-animal-urine)
- Hocam çok ilginç bilgiler bunlar. İlk defa duydum. Peki bu makalenin detayı hakkında bilginiz var mı?
- Evet hocam. Makalede özetle idrar bize süte göre üç tane avantaj sağlayacaktır deniliyor.
1. Süt sadece dişilerde olur. Halbuki idrar bütün hayvanlarda olur.
2. Süt sadece ergen dişilerde olur. Ama idrar hepsinde ömür boyu olur.
3. Sütte temizlenmesi gereken daha fazla yağ ve protein var. Halbuki idrarda o kadar fazla yok. (https://www.newswise.com/articles/a-new-source-of-medicines-animal-urine)
Hayvanlardan sağlık ve kozmetik alanında ilk etapta duyduğumuzda bize iğrenç gelecek o kadar şeyi yiyor ve tüketiyor ki insan...
Mesela kiloso 500 ile 700 euro arasında değişen dünyanın en pahalı kahvesi olan Kopi Luwak kahvesi misk kedisinin dışkısı içerisinde toplanarak yapılır.
(https://en.wikipedia.org/wiki/Kopi_luwak).
Gıda boyası olarak çoğu zaman tükettiğimiz kırmız böceğidir.
(https://www.youtube.com/watch?v=xhtpr9dk8RQ)
Boğa sperminden, balina dışkısına, oradan sünnet derisi ve cenine kadar pek şey kullanılıyor.
(https://www.youtube.com/watch?v=0gDbCgXuxwQ)
Ekmeklerde insanlığa yedirilen L-Cystine (L-Sistein) hammaddesi insan saçı ve domuz kılıdır.
(https://www.dunya.com.au/aile-ve-saglik/ekmekte-insan-kili-mi-var/)
Bununla idrarın faziletlerini veya içilmesi gerektiğini anlatmıyorum. Sadece bize çok iğrenç gelen bazı ürünlerin tedavide veya gıda sektöründe kullanıldığını, kullanılabilirliliğini ifade ediyorum.
Şunu da ifade etmeliyim; ister kabul edelim ister etmeyelim, bize ne kadar iğrenç gelirse gelsin bugün dünyada başta Çin ve Hindistan olmak üzere milyonlarca insan içmek veya cilde masaj yapmak suretiyle urine therapi veya idrar terapisini uyguluyor.
Bunların içlerinde, bu sahih hadise de dayanarak bu terapiyi uygulamak isteyen müslümanlar vardır, olacaktır ve bu çok abartılacak bir durum değildir.
- Peki hocam o zaman size şöyle bir soru sorsam: Tedavi ve kozmetik amaçlı idrar terapisi yapmanın dinen hükmü nedir?
- Eti yenen hayvanların idrarı ile alakalı farklı görüşler olmakla beraber en doğru görüş İmam Şafii, İmam Azam Ebu Hanife ve çoğunluğun görüşüdür.
Hayvanların idrarı necistir dolayısıyla hayvan idrarı içmek haramdır.
Ancak hasta olma hali zaruret olduğundan, şayet tedavi edecekse o zaman buna cevaz verilir çünkü zaruretler haramları mubah kılar.
Böyle bir zaruret durumunda konusunda uzman ve dinin bu konudaki hükmünü bilen bir doktorun tıbbi gerekçelerle müsaadesi veya tavsiyesi gerekir. Helal ve temiz bir tedavi olduğu takdirde idrar terapisine başvurmak haramdır.
- Zaten hocam bu tür hadisler ibadet veya itikadla alakalı değil ki bire bir uygulansın. Sizce de öyle değil mi?
- Elbette öyle hocam. Mesela sabah namazının sünneti iki rekattır. Kimse bunu yirmi rekat kılacağım diyemez. Çünkü ibadet tevkifidir. Peygamberimiz nasıl öğretmişse öyle kılınmalıdır.
Ama bu hadisler ille deve idrarı içilecek anlamına asla gelmez. Ama Batılıların yaptığı gibi bu tür bilgiler, acaba deve idrarında ve sütte nasıl bir etki maddesi var, ikisi birleştirilip tedavide kullanılabilir mi tarzında bir ilhama sebep olmalıdır.
Böyle rivayetleri önünü arkasını keserek değerlendirmelere tabi tutmayarak son derece kaba ve garazkar bir edayla “Hadis Deistleri” olmaya basamak yapmak ilmi de değil mantiki de...
- Hadis Deistleri ifadesi çok dikkatimi çekti hocam.
- Evet ben bunlara Hadis Deistleri diyeceğim müsaadenizle. Deistler Tanrı var ama aleme müdahelesi yok, Tanrı var ama insanlığa söyleyecek bir vayhi yok” dedikleri gibi bu Hadis Deistleri de “Peygamber var ama onun söylenmiş, korunmuş, aktarılmış bir sözü yok.” diyorlar.
Deistler evvela “Tanrı aleme müdahale etmiyor.” dediler. Bir müddet sonra “Biz Tanrı aleme müdahele etmiyor dedik, halbuki Tanrı’nın en büyük müdahalesi kutsal kitaplar indirerek, vahiyle insanlara kanunlar, ibadet ritüelleri vermesidir. Dolayısıyla biz bunu da inkar etmeliyiz.” diyerek vahyi de peygamberi de inkar ettiler.
Bu Hadis Deistleri, hadisleri ortadan kaldırdıktan sonra şu anlayışa kapı açacaklar veya bu yola girecekler: “Sahabenin naklettiği hadisler uydurma oluyor da onların aktardığı Kur’an neden uydurma olmuyor? Hem baksanıza Kur’an’daki şu, şu ayetler bilime uymuyor!” diyecekler.
- Evet hocam bu tespitinize katılmamak mümkün değil. Söyleyişimizi bağlayacak olursak okurlarımıza son olarak neler söylemek istersiniz?
- Son olarak şunları söyleyebilirim: Kelamı Efendimize ait olduğu kesin olan söz ve davranışlarda mutlaka bir hikmet vardır. Zira onun muallimi Hakim olan Allah’tır.
Nasıl dış alemde madenlere, doğal gaz veya petrole ulaşmak için sondaj çalışması yapar, kazar derinlere ineriz. Aksi takdirde o nimetlerden istifade edemeyiz. Aynen öyle de hadis ve ayetlerin hikmetine ulaşmak için daha geniş bir bakış açısıyla bakıp daha derin mütalaalar yapmalıyız.
- Hocam çok teşekkür ediyorum bu aydınlatıcı bilgilerden dolayı. Rabbimiz ilminizi artırsın, gayretlerinizi ve çalışmalarınızı ziyadeleştirsin...