Mü’min olduğumuz halde niye geri kaldık?

Ali Demirel

Ali Demirel

22 Mar 2019 02:37
  • Bu soru zaman zaman görsel ve yazılı basında, zaman zaman da değişik sohbet meclislerinde gündeme geliyor. Art niyetli insanlar maalesef hiç araştırıp okumadan suçu dinimize yüklüyorlar. 

    Gerçekten de suç yüce dinimizde mi yoksa o dinin mensupları bizlerde mi?

    Hepimiz elhamdülillah mü’miniz. Ancak her mü’minin her sıfatı mü’min olmayabilir. Halbuki Rabbimiz, bu dünyada sıfatlara göre hükmediyor. 

    Mesela yalan söylemek, hileli yollara başvurmak, insanları kandırmak, yolsuzluk-hırsızlık yapmak, çalışmayıp tembel tembel oturmak, çalışmada metot bilmemek Allah’ın sevmediği sıfatlardır. Böylesi sıfatları taşıyan bir mü’min, “Lâ ilâhe illallah Muhammedun Rasulullah” dediği için cennete girebilir. 

    Fakat Allah, kendisinde mü’min sıfatları bulunmadığı, metot bilmediği, metodolojiden haberi olmadığı ve tembel olduğundan bu dünyada onun hakkında mağlubiyet ve mahkumiyet verir. Bu, Allah’ın bir kanunudur. 

    İnkarcı bir kimsenin ahirette beklediği bir şey yoktur. Fakat onda bir kısım mü’min sıfatları varsa Allah, o sıfatlara ikramda bulunur ve bu sıfatlar yüzü suyu hürmetine onu dünyada yükseltir. 

    Burada bize düşen, her yönümüzle mü’min sıfatlarıyla donanmamız, doğru sözlü, doğru özlü, hak vesileyi kullanan, tembelliği arkasına atan, metot bilen, kâinatın sırlarını çözme noktasında azimli insan olmamızdır.

    İki kitabi da iyi anlamalıyız!

    İkincisi; Rabbimizin, birisi Kur’ân-ı Kerim, diğeri kâinat kitabı olmak üzere iki kitabı vardır. Kur’ân-ı Kerim, bize hem bu, hem de öte dünya saadeti sunan bir ilahi kanunlar kitabıdır. Allah’ın bir diğer kitabı ise kâinat kitabıdır. Allah, bu kitabı kudret ve iradesiyle yazmıştır. Orada kanunlar, nizamlar ve pek çok sır dönüp durmaktadır. Kâinat bizim için bir kitaptır ve Kur’ân’ın haykırdığı bazı hakikatleri ifade eder. 

    İşte mü’minlerin daima başlarda taç olması, bu iki kitabı eşit mânâda anlayıp kavramalarına ve ikisine de derinlemesine dalmalarına bağlıdır. Bu iki kitabın emirlerine riayet etmenin mükafatı, etmemenin ise cezası vardır. Ekseriyet itibariyle kâinat kitabına riayet etmemenin cezası dünyada, Kur’ân’a riayet etmemenin cezası ise ahirette verilmektedir. 

    Binaenaleyh bir zümre kâinat kitabının esaslarına vakıf ise Allah dünyada onların mükâfatını vermektedir. Ahirette de imansızlıklarının cezasını çektirecektir. 

    Allah’a inanan, ancak Kur’ân’ın sadece ibadete ait meseleleriyle meşgul olan, kâinat ve kâinatın sırları, fizik, kimya, astronomi ve tefekkürle alakası olmayan bir insan, dünyada cezasını görecektir. İmanın mükafaatını ise ahirette bulacaktır...


    BİR SORU-BİR CEVAP

    Kulak çekip tahtaya vurmanın dinde yeri var mı? 

    Bu soruyu bize Ayşe Hanım soruyor.

    Evet halk arasında böyle yaygın bir adet var. Olmaması istenen bir şey söylendiğinde veya can sıkıcı bir haberin başa gelmemesi talebiyle kulak çekilip sert bir cisme, tahtaya veya dişe vuruluyor. 

    Böylesi bir hareketin elbette dinimizde yeri yoktur. Maalesef bazı insanlar farkında olmadan bu bâtıl âdeti yapıyorlar. 

    Bu¬nun yerine hadis ve sünnette tavsiye edilen şeyler vardır. Mesela bir ölüm hadisesi duyulduğu zaman “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râ¬ci¬ûn” ayeti okunur. 

    Başına bir musibet gelen görüldüğü zaman o musibetin şerrinden Allah’a sığınmak ve içinden, ona duyurmadan, “Senin başına gelen belâdan beni selâmette kılan ve beni yarattıklarının bir çoğundan üstün tutan Allah’a hamd olsun” demek Peygamberimiz’in tavsiyeleri arasında ifade edilir. Hadisin devamında, “Kim bu duâyı okursa ömür boyu o kimse o belâdan selâmette kalır” buyrulur.

    Hasılı soruda geçtiği şekilde bir hareket yapmanın dinde yeri yoktur. Bu, batıl bir inançtır ve hurafedir.


    TWİTTER : @aliihsandemirel

    22 Mar 2019 02:37
    YAZARIN SON YAZILARI