Soru: “Abi, büyük kızımız 15 yaşına geldi. Çok uğraştık ama kızımız başını kapatmaya ikna olmuyor. Namazlarını kılmaya çalışıyor ancak örtüye soğuk bakıyor. Çaresiz kaldık. Ne tavsiye edersiniz?” (K.A.)
En son, bir sonraki yazımızda ergenlik çağına gelen kızlarımıza nasıl tesettür eğitimi vermeli konusu üzerinde duracağız demiştik.
Evet, ergenlik dönemi anne ve babaların sabrını en çok zorlayan zaman dilimi malum. O yüzden her şeyden önce bu dönemlerinde çocuklarımıza karşı biraz daha sabırlı olmamız gerekiyor. Şüphesiz öyle yapıyoruz da...
Bu dönemlerinde çocuklarımızın “bana göre” diye başlayan cümleleri çok daha fazla kullandığını görürüz. Her şeyin doğrusunu bildiğine inanırlar. Yerli yersiz inat edip agresif tavırlar sergilerler. Sık sık çevresindekileri eleştirir ve beğenmezler. Eleştirdikleri kimselere anne ve babaları da dahildir elbette.
Anne ve babalar ergenin karakterinin oluştuğu bu dönemin geçici olduğunu unutmamalı ve kendi doğrularını çocuğa kabul ettirmeye çalışma noktasında her zamankinden daha hassas olmalı.
Üzerine gereğinden fazla gidildiğini düşünen ergen, anlaşılmadığı zehabına kapılır ve evinden, anne ve babasından uzaklaşmaya başlar ve neticede duygusal kopuşlar yaşar.
O yüzden her şeyden önce kızımızla birebir diyaloglarımızda “sen dili” yerine “ben dili”ni kullanmayı tercih edersek daha isabetli olur diye düşünüyoruz. Hele de konu örtü ise.
Nasıl yani?
Önce sen diline birkaç örnek verelim:
- Sen beni anlamıyorsun kızım!
- Sen başörtüsünün Allah’ın emri olduğunu bilmiyor musun?
- Bak, teyzenin kızı Meral kapandı. Sen hala başın açık geziyorsun. Senin gibi bir kıza yakışıyor mu bu?
Evet, böylesi bir dil görüldüğü gibi suçlayıcıdır. Muhatabı tahrik edicidir. Sen dilini kullanan bir anne veya baba, konu ile ilgili olarak kendi üzerine sorumluluk almaksızın karşı tarafa yüklenir. Cümlelerde odak noktası hep karşı taraftır.
Bu tarz bir yaklaşım, ergen çocuğu tahrik edebilir ve onda ters tepki oluşturabilir. Böylesi bir durumda, Allah’ın bir emrini çocuğumuza telkin etmeye çalışırken Allah korusun onun çok daha büyük yanlışlar yapmasına sebebiyet verebiliriz.
Bunun yerine “ben dili”ni kullanmayı tercih etmeli.
Neden?
Çünkü ben dili, suçlayıcı değildir. Çözüme odaklı cümleleri içerir. Çocuğumuza güven telkin eder.
Şimdi yukarıda sen diline örnek verilen cümleleri ben dili ile ifade etmeye çalışalım:
- Kızım, ben yeteri kadar anlaşılmadığını düşünüyorum!
- Ben, başörtüsünün Allah’ın emri olduğunun bilincindeyim. Ve bu bilince senin de sahip olmanı istiyorum.
- Ben senin yaşlarında iken örtünmüştüm. O günkü mutluluğum hala aklımda.
Bu şekilde, ben dili ile kendini ifade etmeye çalışan bir annenin işinin daha da kolaylaşacağını düşünüyoruz.
Aile toplantısı yapıyor musunuz?
Bir diğer mesele örtünün gerekliliği kızımıza ikna edici bir dille anlatılmalı. Bunun da yolunun aile toplantılarından geçtiğini düşünüyoruz.
Aile toplantıları, aile içindeki verimi sağlamada çok önemli bir paya sahip. “Ne gerek var ki böyle bir toplantıya? Biz zaten evde her an görüşüyoruz!” diye düşünmemeli.
Çünkü bu toplantılar ile her aile ferdi; kendini ifade edebilme, endişelerini, arzularını vs. dile getirebilme fırsatı elde eder. Bu da, bireylerin ailelerini sahiplenme duygusunu artırır.
Dahası her birey, aile içinde değerli olduğuna inanır. Çocuklar kendilerine kıymet verildiğini daha fazla hisseder ve ebeveynler arası diyaloğu güçlendirir.
Böylesi bir toplantıda mesela babamız ayet ve hadisler ışığında sahabeden ve mana büyüklerinin hayatlarından örnekler vererek tesettürün ehemmiyetinden bahsedebilir. Aklî ve mantıkî delillerle bir kızın neden örtünmesi gerektiği üzerinde durabilir.
İşte size bir örnek.
Bir baba, kızına bir aile toplantısında bakınız tesettürü nasıl anlatıyor?
Güzel kızım, Allah çok değerli olan şeyleri bir kılıf içine koyuyor, gizli yerlere saklıyor. Öyle değil mi?
Mesela elmaslar, yerin derinliklerinde, inciler, okyanusun dibinde. İstiridye, kabuğunun içinde korunaklı olarak bulunuyor. Altın da öyle.
Sen onlara kolay ulaşamazsın, güzelliklerini çabucak göremezsin. Yollardaki çakıl taşlarına dokunur gibi dokunamazsın. Çünkü onlar çok değerlidir.
Sen o taşlardan daha kıymetsiz misin ki, seni herkes kolayca görüp güzelliğine erişebilsin. Açıkta olan bala, sineklerin üşüştüğü gibi güzelliği ortada olan kıza da üşüşenler çok olur. İşte bu yüzden, tesettür seni kıymetli yapar, sana değer katar kızım!
Bu, bir örnek. Elbette daha güzel örnekler bulunabilir.
Bir diğer mesele arkadaş çevresi. Malumunuz arkadaş ve aile, çocuklarımızın karakterini şekillendirmede çok önemli. Özellikle de ergen için arkadaş çoğu zaman aileden daha önemli.
Bu bakış açısı ile yaklaşıldığında, çocuk için arkadaşla geçirilen zamanın ve kimlerle arkadaşlık ettiğinin önemi ortaya çıkıyor. Çünkü çocuğumuz, arkadaş vesilesi ile pek çok güzel davranışları kazanabileceği gibi yine arkadaş vesilesi ile Allah göstermesin kötü alışkanlıklar da edinebilir.
Kızlarımız büyüdükçe anneleri dışındaki hanımları da incelemeye başlıyor. Bu dönemde severek örnek alacağı arkadaşları ve ablaları ile tanıştırılması ve onlarla nitelikli zaman geçirmeleri ayrı bir önem arz ediyor.
Yazı uzadı. Daha yazılacak çok şey vardı halbuki.
Son olarak unutmayalım ki onlar her ne kadar ergen olsalar bile hala çocuk. Oyuna, eğlenceye, arkadaşlarıyla vakit geçirmeye ihtiyaçları var. Sabırlı olmaya devam edelim lütfen.
Tesettürden daha önemli bir konu sağlam bir imana sahip olmaları. İmanlı bir insan zamanla imanının gereklerini yerine getirecektir inşallah...