Hasan Çağlayan’ın “Sonrası Mavi” isimli 224 sayfalık hatıra dolu kitabını Süreyya Yayınları neşretti. Bir yazar ve bir şair olan Hasan Çağlayan’ın çok hoş ifadeleri bu güzel eserinde hep karşımıza çıkıyor. 2017 Mart’ının son günlerinde nezarete alınan, altı gün sonra 3 Nisan 2017’de tutuklanan yazar “Hapis Büyük Şaka” başlıklı bölümde diyor ki: “Eş zamanlı operasyon, nezaret, mahkeme bütün bunlar ilk başta ciddi bir hava oluştursa da, büyük bir ciddiyetsizlik aslında. Biraz sonra kahkahayla bozulacak bir oyun, bir şaka gibi… Suçlanıyorsun; ama suça yabancısın. Halini arza çabalıyorsun ama dinleyen yok. Bir kimse, suç ile itham edildiği halde suçsuzsa mağdurdur; suçlayan da suç işliyordur. Bu kesin. Halbuki ‘Bir insana karşı yapılan bir haksızlık, bütün insanlığa karşı yapılmış bir haksızlıktır.’ ve suçtur. “Altı günlük nezaretten sonra yatakta uyuma imkanı bulduk. Yerde, battaniye üzerinde gecelemek bir kuşun, gurbet ağacında tünemesi gibi gariplikti.”
Kitaptan bazı bölüm ve cümleler: “Bir insan, araba kullanmaya, sahanda yumurtayı, melemeni ve bunun gibi sıradan pek çok şeyi özleyebilir, mahrumsa… Ne kadar zengin olursak olalım, en basit şeylerden bile yoksun isek fakirizdir. Sakıp Sabancı’nın, ‘Reklamlar, insanı alamadığının fakiri yapıyor’ sözünü biraz değiştirerek söylersem, ‘Hapishane, insanı, yapamadığının ve yaşayamadığının mahkûmu yapıyor.”
“Rüyalar hapishanenin en yakın arkadaşı, Hz. Yusuf ile rüya da öyle. İlginçtir, ismi Yusuf olan ve görevinin ilk yılında ihraç edilen bir arkadaş, altı günlük nezaretten sonra mahkemeye çıkacağımız gece çok güzel bir rüya görmüş. Yatağının altında elmaslar ve değerli mücevherler seriliymiş.”
“10 Haziran gecesi bir arkadaş Mescid-i Nebevî’de olduğunu görmüş. İçerden arkadaşlarla Ravza’nın önünden geçerken dua ediyorduk, diyor. O esnada bir ses duyulmuş. ‘Gelin içerde dua edin!’ diye. Böylesi rüyalar bize de geliyordu. Allah var, biraz da moral olsun diye anlatıldığını düşünüyordum. Ama hem içeri girmeden önce kendi rüyam hem de yakın arkadaşlarımın ağlayarak anlattığı rüyalar, bu için çok ciddi olduğunu gösteriyor.”
Hapiste sık sık tefeül çekiyorum. Özellikle bunalınca. Tam da ihtiyaca cevap veren, ‘sadra şifa ruha kemâl’ bir âyet çıkıyor, mutlaka. Bu, tesadüf olamaz. Zaten her şeyin, vaktinde geleni kıymetlidir. Bir arkadaş, ‘Allah’ım çok daraldım. Kudretinin hakkı için ne olur ya Allah’ dedim, diyor. ‘İsyana gark olmadan…’ Enfal Suresi, 9-11. âyetlerle kalbi ferahlamış: ‘Rabbinizden yardım dilediğiniz zaman hatırlayın. Hemen size, meleklerden peşi peşine gelen binlik kuvvetlerle ben size yardım edeceğim, diye cevap verdi. Bunu yalnızca müjde olsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Zaten yardım ancak Allah tarafındandır. Allah, kuşkusuz izzet ve hikmet sahibidir.”
Kitaptan sadece denizden birkaç damla gibi ifadeler…