Şubat 2020 tarihli ÇAĞLAYAN Dergisinde “Yeraltındaki Hazine: TRÜF” başlıklı yazısını okurken Ali İhsan Tola Ağabeyimizin “Kuzu Göbeği Mantarı” ile ilgili yaptıklarını hatırladım.
Kani Kucur diyor ki: “Ali İhsan amcayı ziyarete gitmiştim. Küçük odanın bir köşesine oturdum. Kapı çalındı. İlk olarak Denizli’den bir aile içeriye girdi. Dede, babaanne ve torunu gelmişlerdi. Dedenin, Milli Eğitim Müdürlüğünde müstahdem olarak çalışmakta olan oğlu kör olmuş. Ankara’dan dört farklı doktora gitmişler. Doktorlar yapılacak bir şeyin kalmadığı, ellerinden geleni yaptıklarını söylemişler. Ali İhsan Tola amcanın ismini duyan aile tavsiye üzerine buraya gelmiş. Ali İhsan amca körlüğün geçeceğini, on gün içerisinde gözünün açılacağını söylemiş. Bu sürede gözü açılınca aile de Ali İhsan amcaya teşekkür etmek için ziyarete gelmişler.
Torunu, Ali İhsan amcaya yönelerek; ‘Dedeciğim, babamın gözlerini açtığınız için size çok teşekkür ederim.’ dedi. Baktım köşede babaanne de ağlıyor. Çocuk babasının iyileşmesinden dolayı sevinçli, baba anne de mutluluktan dolayı ağlamakta. Bu tablo karşısında ben de bir-iki damla göz yaşı döktüm. Dedim ki: ‘Ya Rabbi bu nedir? Göz nasıl açılır? Şaşırdım kaldım…’ Dede, bu durum için adak adadıklarını ve ne yapmaları gerektiğini sordu. Ali İhsan amca torununu kast ederek ‘Ömer halleder’ dedi. Ali İhsan amca bu aile gidince hemen mevzuyu açarak: ‘HASTALIKLARI kuzu göbeği mantarı suyuyla iyileşti’ dedi. Hadis-i Şerifte KUZU GÖBEĞİ MANTARI SUYUNUN göz rahatsızlıklarına iyi geldiğinden bahsetti. Tabiî bunun yanında başka ilaçlar da kullanılmıştı. Fakat en tesirli olan kuzu göbeği mantarı suyuydu. Ben İstanbul’a geldiğimde ‘Bu Hadis-i Şerif nerdeymiş’ dedim. Bunu tenkit mânâsında değil meraktan dolayı demiştim. Evde, bulunan her biri altı yüz sayfa olan, on yedi ciltlik hadis kitaplarından bir tanesini elime aldım ve rast gele bir sayfa açtım. Çok şaşırdım. Çünkü bu kuzu göbeği mantarıyla ilgili Hadis-i Şerifin olduğu sayfaydı. Hadis-i Şerifte, kuzu göbeği mantar suyunun göz rahatsızlıklarına faydalı olduğunu anlatıyordu.” (Ali İhsan Tola, Nur’un Hadimi)
Kendisiyle Amerika’da tanışıp çiftliğinde dolaştığımız Fethi Yelmi, kuzu göbeği mantarından bahsederken “Halk arasında, şimşek veya gök gürültüsüne bağlı olarak artış gösterdiği inancından hareketle ona, ‘gök gürültüsünün kızı’ denilmiştir. (…) Bazı bitkiler hayatlarını devam ettirebilmek için trüf (kuzu göbeği) mantarına ihtiyaç duymaktadır. Trüf mantarları, fotosentez yapamadıkları için organik besin bakımından bitkilere muhtaç oldukları gibi, bitkiler de özellikle çorak ve kurak topraktan daha fazla su ve mineral alımında trüf mantarlarına ihtiyaç duyarlar. Bir çay kaşığı orman toprağında mantar hiflerin toplam uzunluğunun bir km’den fazla olduğu tahmin edilmektedir. Trüf hifleri, ağaç köklerinin toprakla temas yüzeyini yüzlerce kat artırıp bitki köklerinin ulaşamayacağı kadar uzak bölgelerdeki su ve minerallerin de alınmasına vesile olur. Bu sayede bir damla yağmur toprağa düşer düşmez, gözle görülemeyecek kadar ince ve kilometrelerce uzunlukta hiflerle bitkilerin istifadesine sunulur. Trüf mantarları ile bitkiler arasında bu ortaklık olmasaydı, topraktan yeterli suyu ve minerali alamadıkları için ormanlarda gördüğümüz dev yapılı ağaçlar, yeterince gelişme sağlayamayacak ve muhtemelen ÇALI FORMUNDA bitkiler olarak kalacaklardı.
“Nesli her geçen gün azalan hayvan türlerinin korunması, aynı zamanda TRÜF TÜRÜ ÇEŞİTLİLİĞİNİN korunmasına bağlıdır. Bu açıdan bakıldığında, fıtrî alanlar dahi trüf mantarları YABANÎ HAYVANLARIN RIZIKLARIDIR. ‘Bizim hissemiz bağlarda ve bahçelerdedir. Bizim rızkımızı Cenab-ı Hak oralarda tayin etmiştir. Bu yabanî meyveler, yabanî hayvanların rızkıdır. Onların kısmetine dokunmamamız lazımdır’ diyen Bediüzzaman Hazretlerinin, dağlarda bol miktarda elma ve armuda rastlayan ve bunları yemek isteyen talebelerine engel olduğu bilinmektedir ki, bu yaklaşım, sürdürülebilir ormancılık ve ekosistem konusunda da rehber bir anlayıştır.” demişti. Sonra Dr. Fethi Yelmi kendisinden bu anlattıklarını yazması istenince bir yazı yazıp Çağlayan’a gönderdi. Böylece bu yazı ibret nazarlarına arz edilmiş oldu.
Kilosu bin dolardan aşağı olmayan bu trüf mantarları üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Hem tedavî hem de ticarî yönden…
Abdullah Aymaz