Sizlere “İbrahimî Olanlara Selâm Olsun!” başlıklı bir yazıdan çok önemli bölümleri aktarmak istiyorum:
Saffat Suresinde Hz. İbrahim ve İsmail kıssası anlatılır. Kıssa hepimizin malumu kıssadan hisse ve hizmete bakan yönü:
Hz. İbrahim, Hz. İsmail’i adak olarak adamış ve gördüğü rüya üzerine vakit gelmişti. Orada Hz. İbrahim (a.s.) bıçağı Hz. İsmail as boğazına çalmış ama bıçak kesmemiştir sonrasında Hz. Cibril bir koç ile gelmiştir. Hz. İbrahim adağını yerine getirmeden bıçağı vurmadan yardım gelmedi zira O Halilullah’dı, öyleyse en sevdiğini feda edecek ve kalbinde başka bir sevgi kalmayacaktı.
Bugün hizmet maddi manevi her şeyini feda etti, etmeliydi zira sadece Yaradan kalmalıydı. Sevgi beslediğimiz ne varsa - gazeteler, okullar, yurtlar, sohbet halkaları vs. vs. – hepsi yine Allah için feda edilmeliydi.
Çünkü ancak o zaman sırr-ı ehadiyet içinde nur-u tevhid tecelli edecekti. Tüm mâsivadan (hizmetin kendisinden bile) sıyrılıp, fenafillah olmalıydı. Halilullah olmak için bıçak boğaza dayanacak canlar gırtlağa gelecekti ama bir kez daha. ‘Elâ inne nasrallahi karibun’ sırrınca Allah’ın yardımı yetişmişti. Zira Hz. İbrahim gibi hizmet bıçağı kendi vurmamış cebri bir lütufla Allah bu işi bir zalimin eliyle yapmıştı işte asıl rahmet burada saklı. Nasıl ki Hz. İbrahim, günü geldiğinde adağını yerine getireceğini biliyor ve rüyasında dahi görmüş ama hiçbir şey yapamayıp teslim olmuştu aynen öyle de hizmet dahi başına geleceği bilip günü geldiğinde teslim oldu. Şimdi Hz. Cibrille gelen koçu bekliyoruz.
Koç dahi bir semboldür. Gücün, yönetimin, bereketin, bağımsızlığın ve hakeza… Süreç, o kadar mükemmeliyetleri içerisinde barındırıyor ki her seferinde maşaallah, barekallah, sübhanallah vb. lafızlarıyla hayretler içerisinde temaşa ediliyor. Süreç Allah’ın (c.c.) inayeti ve on binlerce kahramanıyla bu hale geldi bize de naçizane yazmak düştü.
Aynadan yansıyalar: Madem hadislerle ve pek çok gaybi haberle dildirilmiş, dinin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde ona sahip çıkan ve ıslah etmeye çalışan bir avuç garip gelecek ve din gerçek sahipleri tarafından yaşanarak bir kez daha ikame edilecek ve Gül devri yaşanacak ve hem madem o görevli zat velayeti kübra makamının sahibi olarak Hâtemül Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (S.A.S.) ı temsil edecek o halde emaneti taşıyan cemaati dahi her bir peygamber makamını temsil etmeliydi. Süreçte:
Hizmet her şeyini feda ederek ve ateşe atılarak İbrahim (a.s.) makamını,
Mazlum duruma düşüp karşılık vermeyerek İsa (a.s.) makamını
Gaybubetlerle ve asrın firavunlarıyla mücadele ederek Musa (as.) makamını,
Çok az kişi tarafından kabul edilip, dışlanıp, bir yerde de toplanıp süreç sonrası biiznillah ıslah edip yeni bir dünya kuracak olması itibariyle Nuh ( a.s.) makamını yani ulul’azm peygamberlerin makamlarına namzet oldu.
İftiralara uğrayıp zindanlara atılarak Yusuf (a.s.) makamına,
Tecrit edilerek Yunus (a.s.) makamına,
İç arınma suretiyle Adem (a.s.) makamına,
Zulümlere ve zamana karşı sabır göstererek Eyyûb (A.s.) makamına,
En sevdiklerine hasretle gözyaşı döküp bekleyerek Yakup (a.s.) makamına,
En yakınları tarafından ihbar edilerek Lût (A.s.) makamına,
Şehitler vererek Zekeriya (a.s.) makamına,
Dönemin Calutun Küfrü ve Talutun hasediyle savaşarak Davud (a.s.) makamına,
Sapkın ve lükse düşkün bir topluluk tarafından eziyet ve alay edilerek Hud (a.s.) makamına,
Daha bilinmeyen nice lütuflara mazhar olundu. Şükür ve hamd; yarattığı zerrat adedince Allah (c.c.)’a olsun… Rabbim mazlum ve mağdur abi ve ablalarımıza, medrese ve gaybubette bulunan bütün fertlerine en yakın zamanda, ferec ve mahrec vererek, feraha erdirsin. Hizmetinde daim ve kaim eylesin… Lütfetsen neyin eksik olur ki, Ya Rab.. bizlere, evlat ve ailelerimize ve de ebeveynlerimize merhamet eyle.
Ya Rab.. Ağlamaları ve de inlemeleri dindirerek, bu zulmü sona erdir.
Ya Rab.. Zalimleri bertaraf ve yok eyle, kendi yaptıklarında boğulmalarını sağla Ya Rab.. Amin…