Soru) Öldükten sonra dirilmenin daha kolay olacağını ifade eden Kur’an ayetlerini nasıl izah edebiliriz?
Cevap) Bizzat Kur’an şöyle buyurmaktadır: “İnsan, bir damla sudan yaratılışını unutarak bize bir de misal getirdi ve “Bu çürümüş kemikleri kim diriltecek, onlar artık çürümüş dağılmışken ?” dedi. “Onları ilk defa kim yaratmışsa, o diriltecek. Ve o, her yaratılanı tamamıyla bilir.” de.” (Yâsin Suresi, 78/79. Ayetler)
Bu meseleyi bir temsille izah edecek olursak: Bir komutan düşünelim. Memleketin muhtelif yerlerinde çeşitli işlerle meşgul, birbirini tanımayan 20 yaşındaki gençler kendisine asker olarak verilmiş. O, bunları kışlada talim göstererek eğitiyor. İlk günler yontulmamış taşlar gibi nerede ve nasıl duracağını bilmeyen bu gençleri zamanla eğitip muntazam hareketler yaptırmaya başlıyor. Artık her biri arkadaşını tanıyor, yerini ve yapacağı işleri çok iyi biliyor. Şimdi bu durumda iken, onlara bir istirahat verip dağıtsa, tekrar onları aynı intizamla bir araya getiremez mi? Elbette getirir.
İşte Cenab-ı Hak da, hiçten kainatı ve bütün atom zerrelerini yarattı. Sonra bunların bazılarını canlı vücutların taburlara benzeyen bedenlerinde güzelce yerleştirdi. Bunları ölümle dağıtsa, mahşerde tekrar bir araya getiremez mi? Gerçi Allah için zorluk ve kolaylık söz konusu değildir ama şu icraata göre ilk yaratılış mı yoksa ikinci yaratılış mı daha kolaydır diye düşünecek olursak, elbette ikincisi kolaydır.
Soru) Kur’an-ı Kerim’de öldükten sonra dirilmeyi akla yaklaştırıcı başka ayetler var mıdır?
Cevap) Vardır. “İnsan zanneder mi ki, ölümünden sonra Biz kemiklerini toplayıp onu diriltmeyeceğiz? Evet toplarız, hem de parmak uçlarına varıncaya kadar eski halinde düzenleriz.” (Kıyame, 75/3-4)
Burada, ancak 1880’li yıllarda İngiltere’de adli tıp olarak fark edilip gerçeğin tesbit edilmesinde kullanılmaya başlayan parmak uçlarındaki herkesin farklı olan parmak çizgisine bir işaret vardır.
Hiçbir insanın parmak çizgisi bir başkasının parmak çizgisine benzemiyor. Bunun böyle yaratılması için hepsinin çizgileri bilinmeli ki, yeni yaratılan yepyeni bir şekilde çizgilerle var edilmeli. Bunun için de parmak hücrelerinde çalışan bütün atom zerrelerinin sonsuz ilimle teker teker özel biçimde yerleştirilmeleri gerekir. En küçük atom zerrelerine varıncaya kadar hakim olan bir ilim ve kudret sahibi için de, insanlar ölüp, vücudları zerre zerre dağılsa bile onları tekrar bir araya getirip diriltmek hiç zor olmaz.
Aynı surede bu hususta şu ayetler de var: “İnsan başı boş olarak bırakılacağını mı sanır? Onun aslı atılan bir meni damlasından bir parça (sperm) değil miydi? Sonra ana rahmine tutunan yapışkan bir hücre oldu da, Rabbi onu yaratıp düzenledi. Ondan (meniden) erkek ve dişi olarak her iki cinsi yarattı. Bütün bunları yapan, ölüleri diriltmeye kadir olmaz olur mu?” (Kıyame, 75/36-40)
Öncelikle şunu ifade edelim ki, çocuğun erkek veya dişi olmaktaki rolü meniden çıkan sperme ait olduğunu 15 asır önce Kur’an-ı Kerimin haber vermesi çok enteresan bir olaydır. O çağda insanlar, niye kız çocuk doğurdun diye kadınlara kızıyor, bağırıp çağırıyorlardı. Yani erkeklik ve dişilik faktörünün kadına bağlı olduğunu zannediyorlardı. Kur’an-ı Kerim, bunun kesin olarak erkek menisi ile ilgili olduğunu bildiriyor.
Ayetin esas ifade ettiği husus ise, insanın başıboş bırakılmayacağıdır. Yani insanları Allah, öldükten sonra diriltecek ve yaptıklarından bir bir hesap sorulacaktır. Bu hususu isbat için insanın gözle görülmeyen bir sperm ile yaratılışına nasıl başlanıldığı, ondan sonra ana karnında geçirdiği safhaları, modern ilmin tesbitlerine tıpa tıp uygun olarak anlatılmakta, sonunda da “İşte bütün bunları yapan niçin insanları öldükten sonra diriltemesin; elbette diriltmeye kâdirdir..” buyurulmaktadır.
Bu hususta Zariyat Suresinin ilk ayetleri de dikkat çekicidir: “Zerrelerin tozarıp (yani saniyede ışık hızına yakın 270 bin kilometre hızla esen elektrik rüzgarının, elektronları çekirdekten ayırıp) yük yükleyerek (yani negatif yük yükleyerek) kolayca cereyan etmesi neticesinde (yani elektrik cereyanı meydana gelmesiyle) emrin (işin , enerjinin, kumandanın) taksim edilmesi (yani barajlarda ve santrallarda üretilen enerjinin çeşitli makinelere ve çeşitli işlere yahut verilen emir ve kumandaların azalara ve makinalara ulaştırılması) nasıl doğru ise (yani siz bugünün insanları, nasıl bunları keşfedip öğrenebildiniz ise) vaad olunanlar da (yani öldükten sonra dirilme ve İslamiyetin muzaffer olacağı mevzuundaki verilen haberler de) öylece doğrudur (yani onlar da olacaktır). Ve hesap mutlaka sorulacaktır (yani karşılık görecektir).” (Zâriyat Sûresi, 51/1-5.âyetleri)
Cenab-ı Hak burada, küçücük zerrelerde yarattığı elektrik cereyanını atomda gizlediği müthiş gücü, onun ortaya çıkmasıyla elde edilen muhteşem enerjiyi bizlere anlatarak, zerreler ve elektronlar üzerindeki azametli hâkimiyetini gösteriyor. Sonrada “İşte bütün bunları yapan kudrete, ölüp zerre zerre dağılan cesetleri tekrar diriltmek hiç zor gelir mi? Bütün mahlukat gibi, o zerreler ve küçükleri O’nun ilim, irade ve kudretine bağlı olarak hareket edip dururken kıyamette mahşer günü hesaba çekmek üzere insanları kabirlerinden kaldırıp canlandırarak ulu divanına çıkarmak böyle bir kudrete hiç zor gelir mi?” demek istiyor.