Hz. Yusuf, Züleyha’nın teklifine karşı, “Ben Peygamberoğlu , Peygamberoğlu, Peygamberoğlu bir Peygamberim, nasıl olur?!.” deseydi o günlerde Züleyha hiçbir şey anlamazdı. Onun için onun anlayacağı dille: “Benim efendim (senin kocan) bana çok iyi davrandı, beni yetiştirdi.” dedi. Aslında burada efendim yerine ‘Rab’  kelimesini kullanarak bir nevi cinas yapıyor. Yani “Benim Rabbim”  demek istiyor. Yani hem Allah, hem beni yetiştiren efendim mânalarına gelen bir kelime kullanıyor. 

Ayrıca Hz. Yusuf, “Lâ tesribe aleyküm” Yani size kınama yoktur, sizi bağışladım sözünü eğer Mısır’a aziz olduktan sonra değil de, kardeşleri onu kuyuya atarken, attıklarında söyleseydi, kardeşleri için pek bir mâna ifade etmezdi. SÖZ  YERİNDE   AĞIRDIR.

Hz. Yakup Aleyhisselam, elbette oğullarının yalanlarını ve Yusuf’a yaptıklarını biliyordu!.. “Nefsiniz sizi kandırmış, bana güzel (zorlu) bir sabır düşer” diyerek, onları kovmadı. Kâfir bir kavmin içindeki on oğluna karşı öyle bir tavır sergiledi. Kovsaydı, hepsini kaybederdi. Kuyuya düşenlerin kafalarına basılmaz. Bilakis oradan çıkmalarına yardımcı olunur, el uzatılır. Böylece, neticede oğullarını dünyevî-uhrevî felâketlerden kurtarmış oldu…

30 Temmuz 2012 Ö.Ç. Bey telefonda demişti ki: “Ramazanın ikinci günü sahura kalktığımda abdest aldım, teheccüd namazı kıldım ardından hacet namazını da edâ ettim. Sahurdan  sonra sabah namazını da kıldım. Dua ve salâtü selamdan sonra Hocaefendinin sağlığı, basiretinin iyice artması, Hizmetimiz devam etmesi, muarızların islâhı için duama devam ettim. sonra istirahate çekildim.

“Rüyamda görüyorum ki, Hocaefendi koltuğunda Y.A. Bey sağında ben de Hocamızın dizinin dibinde oturuyorum… Sohbet ediyoruz. Bu sırada Başbakan yanında birileriyle beraber içeriye girerek Hocaefendi'ye doğru kılıç sallamaya başladı. Hocaefendi de ayağa kalkarak SOL  KOLUNU  kılıca karşı tuttu. Kılıç Hocaefendi'nin bileğine isabet etti ve sol bileği kolundan ayrılarak SAĞ  ELİNDE  kaldı. Sonra Hocaefendi sol bileğini sağ eli ile yerine yerleştirerek, hiçbir şey olmamış gibi sohbetine Y.A. Bey ile devam etti. Ama ben ağlıyor, Hocaefendi'nin elini öpmeye çalışıyordum. Bir de baktım öbürleri ‘Biz ettik, sen etme’  diye yalvarıyor, af diliyorlardı. Ama Hocaefendi onları dikkate almayarak sohbetine devam ediyordu. Terler içinde kalmış olarak uyandım. Duha namazını kıldıktan sonra, (Y)  Ağabeyi arayarak rüyamı ilk defa ona anlattım. Sonra sizi aradım ama ulaşamadım. Rüyamı size anlatana kadar 12 gün geçti.”

Kanunî Sultan Süleyman, dedikodu ve iftiralara kanıp oğlu Şehzâde Mustafa’nın idamını emretti. Ama onu gözyaşları ile kendi elleriyle gasledip cenaze namazını da kıldırdı. “Kendini harap ediyorsun!..” diyenler “Ne yaparsın ki, bir yanda devlet, bir yanda evlat!” dedi. 

Elbette karar vermek kolay değildi. Öyle ya dışarıdan konuşmak kolay… Ama ne yaparsın ki, evlat da senin devlet de senin  yani mesuliyeti sana ait…

Bir arkadaşımız anlatmıştı: 

“Rusya’ya yaptığımız bir ziyarette, bir bilim adamı ve Ayrı zamanda bir diplomat olan bir Rus konuşuyordu.

‘Bugün artık dünyanın dümeninde Rusya ve Amerika var!’ Ben de ona dedim ki: ‘Madem dümendesiniz, Rusya çok soğuk biraz dümeni sıcağa doğru kırsanız da bu soğuktan kurtulsanız olmaz mı?” Ne demek istediğimi hemen anları ve ‘O, bizim elimizde değil. O’na biz karışmayız!’ dedi.

Pensilvanya’nın plakasında “Nick Name” olarak “Kilit Taşı” eyaleti mânasına “Keystone State” ismi var. Yani Pensilvanya ABD’nin Kilit Taşı… Biz 1993’te New York veya New Jersey’den Pensilvanya’ya geçtiği daha hemen girişte “Amerika Burada Başlar” diye bir levha ile karşılaşırdık.

Pensilvanya,  Pen’in ormanları demek. Lord Pen, buraların kullanma hakkını alınca, İncil’de geçen Filadelfiya (Alaşehir’in asıl ismi) ismini almış ve kurduğu bu şehre vermiş. Oranın ilk valisi olmuş. Kendisi, bir hukukçu olduğu için bir Anayasa yapmış. Sonradan Amerika’nın anayasası yapılırken Pen’in bu anayasası esas alınmış. Onun Kilit Taşı ismini almaya bu eyalet hak kazanmış.