Kıldığımız namazların her rekatında okuduğumuz Fâtiha Suresinin bazı sırlarının ve özelliklerinin üzerinde durmak istiyorum:
Sahabeden Hz. Ebu Said (r.a.) anlatıyor: Biz, Resulullah’ın çıkardığı askeri bir seferdeydik. Bir yerde konakladık. Yanımıza bir câriye gelip “Obamızın efendisi Selim’i bir zehirli soktu. Onunla meşgul olacak erkekler de şu anda yoklar. Sizde rukye yapan (dua okuyan) biri var mı?” dedi. Bunun üzerine bizden rukye hususunda mahâretini bilmediğimiz bir adam kalkıp onunla gitti ve adama okuyuverdi. Adam iyileşti. Kendisine otuz koyun verdiler. Bize sütünden içirdi. Ona “Sen rukye bilir miydin?” dedik. “Hayır, ben sadece Fâtiha okuyarak rukye yaptım.” dedi. Biz kendisine “Resulullah’a (S.A.S.) sormadan bu verdiklerine dokunma!” dedik. Medine’ye gelince, durumu ona söyledik. Resulullah (S.A.S.), “Fâtiha’nın rukye olduğunu (tedâvî maksadıyla okunacağını) sana kim söyledi? Verdikleri koyunları paylaşın, bana da bir hisse ayırın!” buyurdular. (Buhari)
Buradan Fatiha’yı okuyan sahabe başka rivayetlerden anlaşıldığına göre, Ebu Saîdi’l-Hudrî’dir. Fatiha Suresini, kendisini akrep sokan Selim’e üç veya yedi defa okuyarak tedavisini sağlamıştır. Hadisi o rivayet etmesine rağmen rukye yapanın kendisi olduğunu açıkça ifade etmemiştir. Onun bu tedavi başarısı arkadaşlarını şaşırttığı gibi Resulullah’ı (S.A.S.) da hayrete düşürmüştür ve “Sen Fatiha’nın rukye olarak okunacağını nereden biliyordun?” diye soru sormasına sebep olmuştur. O da “İçimden öyle geçti” demişti.
Evet Fâtiha Suresinin bir ismi de Şâfiye’dir. Şifa verici bir özelliği olan bir suredir… Ama dualarda insanın bir işe konsantre olması çok mühimdir. Kim ne isterse Allah verir. “Men talebe ve cedde, vecede, yani kim bir şeyi ister ve istediğinde ciddi olursa onu elde eder” prensibinde ifade edildiği gibi, duayı ciddiye alır ve ciddiyetine uygun bir tavırda yaparsa Allah’ın izniyle neticeye ulaşır.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: “Kur’an harfleri, kudsiyet sırrı ile maddî tesirlere ve hasiyetlere mazhar olurlar. İlahî emir ve iradenin tebliğcisi olan hava zerreleri üzerinde, vahiy mesajları olan Kur’an harfleri bilhassa İlahî şifreler olan ‘Elif Lâm Mîm… Yâ Sîn… Tâ Sîn…’ gibi mukaddes harfler maddî varlıkları gayet gizli olmakla beraber, kelâm sıfatından gelmelerine rağmen aynen kudret sıfatından gelmiş gibi tesir gösterirler. (Çünkü Cenab-ı Hakkın isimleri tek tek değil girift tecelli ederler. Mesela, Muhyi ismi tecelli edince, canlı bir varlık yaratılır. O canlıya göz-kulak gibi duygular için Basîr ve Semî isimleri de tecelli eder. Hayatının devamı için rızka ihtiyacı olduğundan Rezzak ismi de tecelli. Daha ihtiyaç duyacağı hayatına lüzumlu uygun organlar için Hakîm ismi de tecelli eder… Beş bine yakın işler yapmak için hikmetli yaratılması gereken bir karaciğeri düşünelim… İşte Allah’ın Kelam sıfatından gelen Kur’an âyetlerinde Şâfî ve Nur isimlerinin de tecellileri vardır. Fatiha Suresini de böyle düşünmek gerekir. Zâten bizzat Kur’an-ı Kerim âyetlerin nur ve şifa olduğunu ifade etmektedir… 5/15, 4/174, 17/82, 41/44)
“Surelerin başlarındaki ‘Elif, Lâm, Mîm… Tâ Sîn…’ gibi bu İlâhî şifreler ve bu kudsî harfler, havada gizli ve ince münasebetlerini ihtizaza ve titreşime getirecek birer düğüm ve düğme harflerinin; arzı göklere, hatta Arşa bağlayacak mânevî telefon ve telgraf haberleşmesini sağlamaları vazifeleridir ve birer İlahî kudsî şifre olmalarının gereğidir… Madem, mazlumun ve yetimin ağlamasından Arş-ı Âzam ihtizaza gelir. Bu harflerle yana yakıla yapılan niyazlardan da Arş-ı A’lâ titreşime geçer…
Fatiha Suresinin harflerini Besmele harfleriyle beraber sayınca bakıyoruz ki hepsi neredeyse bu harflerden… Hemze (18), okunmayan Elif’ler ile (24), Lâm (23), Mîm (15), Nûn (11), Yâ (16), Râ (8), He (5), Ha (5), Ayn (6), Sin (3), Kef (3), Sâd (2), Tâ (2), Kaf (1) .
Bu mübarek harflerin Kur’an Surelerine dağılımı şöyledir:
Elif Lâm Mîm: Bakara Suresi 2/1,
Âl-i İmran Suresi, 3/1, Ankebut Suresi, 29/1,
Rum Suresi, 30/1,
Lokman Suresi, 31/1,
Secde Suresi 32/1.
Elif Lâm Mîm Râ: Ra’d Suresi, 13/1
Elif Lâm Râ: Yunus Suresi 10/1, Hûd Suresi, 11/1, Yusuf Suresi 12/1, İbrahim Suresi 14/1, Hicr Suresi 15/1,
Elif Lâm Mîm Sâd: Âraf Suresi 7/1
Hâ Mîm: Gâfir Suresi 40/1, Fussilet Suresi 41/1, Zuhruf Suresi 43/1, Duhan Suresi 44/1, Câsiye Suresi 45/1, Ahkâf Suresi 46/1
Hâ Mîm Ayn Sin, Kâf: Şûrâ Suresi 42/1, Kâf Suresi, 50/1.
Kef He Yâ Ayn Sâd: Meryem Suresi 19/1
Sâd: Sâd Suresi 38/1
Tâ Sîn: Neml Suresi 27/1
Tâ Sîn Mim: Şuara Suresi 26/1, Kasas Suresi 28/1
Yâ Sîn: Yâsin Suresi 26/1.
Bunların hepsi de Kur’an Surelerinin başında şifre harfler olarak kullanılan harfler… Onun için Fâtiha Suresine, Şâfiye ismi verilmesinin bir hikmeti bu olsa gerek… Onun için maddi-manevî hastalık ve rahatsızlıklarda şifa niyetiyle yedişer defa, elli iki defa okumak çok faydalı oluyor…
Muhyiddin İbn-i Arabî, Kur’an-ı Kerim’in Surelerinin birer müekkel meleği olduğunu söylüyor. Bu hususla ilgili Yâsin ve Fâtiha Sureleri hakkında söylediklerini aktaralım: “Bir vakit ağır bir hastalığa yakalandım. Ölmekte olduğumu zannettirecek kadar derin bir baygınlığa gömüldüm. Önce bana saldırmaya çalışan korkunç suratlı kişiler, ardından da çok hoş bir râyiha yayan asil ve kudretli bir kimsenin beni onlara karşı savunduğunu ve nihayet onlara galebe çaldığını gördüm. ‘Kimsin?’ diye sordum. ‘Ben Yâsin Suresiyim ve seni koruyorum.’ cevabını verdi. Sonra kendime geldim. Babamın baş ucumda göz yaşlarıyla beklediğini gördüm. Yâsin Suresinin tilavetini bitirmek üzereydi.” (Fütuhat kitabının Bulak baskısının 1293 Hicri baskısı IV. Cildinin 648. Sayfası)
İbn-i Arabî, kendisine “Ben senin manevî annenim ve cismanî annenin de lâmbasıyım.” diyen Fâtıma bintü İbni’l-Müsennâ için, en alışılmadık, ama en ehil türden bir hizmetkârı olduğunu söylemektedir: “Temel ihtiyaçlarını sağlayan Fâtiha Suresidir.” (Fütuhat 11. S. 347-348, 621; Fütuhat, 1. S. 274)
Müslümanlar olarak elimizde çok büyük bir hazine var; çok iyi faydalanmamız ve kıymetini çok iyi bilmemiz lâzım…