Birşeyin olmasını isteyince sadece “Ol!” demekle yoktan var eden sonsuz bir kudrete mâlik ve sonsuz bir Rahmete sahip bir Zâtın kullarıyız… O’nun Rahmet Hazinesinin en kıymetli pırlantası ve kapıcısı Muhammed Aleyhisselamdır… En birinci anahtarı Bismillahirrahmanirrahim’dir… En kolay bir anahtarı da Muhammed Aleyhisselama getirilen salavattır…
Üstad Hazretleri; “Cismânî ihtiyaçlar, vakitlerin muhtelif olmasıyla değişir; noksanlaşır veya fazlalaşır. Mesela havaya olan ihtiyaç her anda var. Suya olan ihtiyaç, midenin harareti zamanlarında olur. Gıdaya olan ihtiyaç, her günde olur. Ziyaya olan ihtiyaç, ekseriyetle haftada bir defa lâzımdır. İşte bunlar gibi, manevî ihtiyaçların da vakitleri muhteliftir. Her anda ALLAH kelimesine ihtiyaç vardır. Her vakit BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM’e… Her saatte ise, LAİLAHE İLLALLAH’a ihtiyaç vardır. Binaenaleyh, âyetlerin, kelimelerin tekrarı, ihtiyaçların tekrarından ileri geliyor. Aynı şekilde, o gibi hükümlere olan ihtiyacın şiddetine işarettir.” (Mesnevi-i Nuriye, Onuncu Risale) diyor.
On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makamı’ndaki Altıncı Sır’da Üstad Hazretleri şöyle diyor: “Ey hadsiz âcizlik ve nihayetsiz fakirlik içinde yuvarlanan bîçâre insan! Rahmet ne kadar kıymetdar bir vesile ve ne kadar makbul bir şefaatçi olduğunu bununla anla ki: O Rahmet, öyle bir Sultan-ı Zülcelâl’e vesiledir ki, yıldızlarla zerreler beraber olarak tam bir intizam ve itaatle –beraber- ordusunda hizmet ediyorlar. O Zât, Sultan-ı Ezel ve Ebed… Onun Zâtî istiğnası var… Gerçekten O, Müstağni-i Mutlaktır. Hiçbir cihetle kâinata ve mevcudata ihtiyacı olmayan mutlak mânada bir Ğaniydir. Bütün kainat, emir ve iradesinin tahtında; heybet ve azameti altında nihayet itaatte, celâline karşı zillet ile boyun eğmektedir.
“İşte RAHMET, seni –Ey insan! – hiçbir şeye asla muhtaç olmayan Sermedî Sultan’ın huzuruna çıkarır ve O’na dost yapar ve O’na muhatap eder. Ve sevgili bir KUL vaziyetini verir… Fakat nasıl sen güneşe yetişemiyorsun, çok uzaksın, hiçbir cihetle yanaşamıyorsun. Fakat güneşin ziyası, güneşin aksini, tecelli ve cilvesini senin aynan vasıtasıyla senin eline verir, öyle de: O en Mukaddes Zât’a ve O Ezel ve Ebed Güneşine gerçi biz nihayetsiz uzağız, yanaşamayız; fakat O’nun RAHMETİNİN ZİYASI, O’nu bize yakın ediyor.
“İşte ey insan! Bu RAHMET’i bulan, ebedî tükenmez bir NUR HAZİNESİ buluyor. O hazineyi bulmasının çaresi: RAHMET’in en parlak bir misâli ve mümessili ve o RAHMET’in en beliğ bir lisanı ve dellâlı olan ve RAHMETEN li’l-âlemîn ünvanıyla Kur’an’da isimlendiren Resul-i Ekrem Muhammed Aleyhisselamın sünnetidir ve ona tâbî olmadır. Ve bu RAHMETEN Lİ’LALEMİN olan MÜCESSEM RAHMETE vesile ise salavâttır. Evet, salavâtın mânâsı RAHMET’tir. O zihayat mücessem RAHMET’e, RAHMET duası olan salavât ise; O RAHMETEN Lİ’LALEMÎN’e ulaşmaya vesiledir. Öyle ise; sen salavâtı kendine, O RAHMETEN Lİ’LALEMÎNE vesile yap O ZâTI’nda RAHMAN’ın RAHMET’ine vesile edin.
“Umum ümmetin Rahmeten li’l-âlemîn olan Muhammed Aleyhisselamın hakkında hadsiz bir çoklukla RAHMET mânâsıyla salavat getirmeleri RAHMET ne kadar kıymetli bir İlahî Hediye ve ne kadar geniş bir dairesi olduğunu parlak bir surette isbat eder.
“Elhâsıl: Hazine-i Rahmetin en kıymetdar pırlantası ve kapıcısı AHMET Aleyhisselamın Zâtı olduğu gibi, en birinci anahtarı dahi Bismillahirrahmanirrahim’dir. En kolay bir anahtarı da salavattır.
“Allahım! Bismillahirrahmanirrahim’in sırlarının hakkı için, âlemlere rahmet olarak gönderdiği Zât’a ve bütün âl ve ashabına, Senin RAHMET’ine ve O’nun hürmetine yaraşır bir şekilde salât ve selam et. Sen’den gayrı, mahlûkatından hiç kimsenin merhametine muhtaç olmayalım.”
Evet ey Erhamürrahimîn, Sen’den başka hiçbir kimsenin merhametine muhtaç olmayacak şekilde bizlere merhamet et…