Üstad Bediüzzaman Hazretleri Barla’da, “Müthiş zamanda, dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyik karşısında ve savletli bid’atlar, dalâletler içinde” , “gayet az, zayıf, fakir ve kuvvetsiz” bir avuç halktan talebeleriyle, “gayet ağır, büyük, umumî ve kudsî bir vazife-i insaniye ve hizmet-i Kur’aniye omuzunda” olarak gayret ederken, ulemâ-î rusûmun uzak durmalarına karşı onlara teessüflerini şöyle ifade ediyor: “Ey insafsızlar! Neden hem vazifeniz, hem medresenin mahsülü, hem size farz-ı ayn gibi lüzumu bulunan bu hizmet-i imaniyede bana yardım etmiyorsunuz? Belki de sizin lakaytlığınızdan çokların çekilmesine sebebiyet veriyorsunuz? Hz. Ali’nin (R.A.) âhir zamanın bir kısım hocalarına vurduğu tokattan hissedar oluyorsunuz’ diye dehşetli bir itiraz kalbe gelirken, birden kabini bozmayan hocaları müdafaa etmek için üç mânâ ihtar edildi.”
Bu süreçte ise M. Fethullah Gülen Hocaefendi’ye de çok büyük haksızlık ve insafsızlık yapıldı.
Bir profesör arkadaşımızın bu hususta, müftülük yapmış, sonra da Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı yapmış birisiyle uçakta geçen, enteresan olduğu kadar da ibret verici diyaloglarını aktarmak istiyorum:
Uçak havalandı. ‘Hocam size birkaç sorum var, sorabilir miyim?’ dedim. ‘Tabii’ dedi. ‘Hocam siz Hocaefendi’nin kasetlerini dinlediniz mi?’ dedim. ‘Dinledim’ dedi. ‘Hocam siz, Hocaefendi’nin kitaplarını okudunuz mu?’ dedim. ‘Okudum’ dedi. ‘Hocam siz, Hocaefendi’nin benim gibi bir çok talebeleriyle görüştünüz mü? dedim. ‘Görüştüm’ dedi. ‘Hocam size, bir soru soracağım ama çok dikkatli cevap verin’ dedim. ‘Hocaefendi’nin kasetlerinde, kitaplarında ve biz talebelerinin konuşmalarında zerre kadar bile olsa, Hocaefendi’nin sahte peygamberlik iddiasına rastladınız mı?’ dedim. ‘Haşa’ dedi. ‘Hocam, Müslümana kâfir diyen birinin kendisi kâfir olur mu?’ dedim. ‘Olur’ dedi. ‘Hocam, biri sahte peygamberlik davasında bulunsa, katmerli bir kâfir olur mu?’ dedim. ‘Olur’ dedi. ‘Hocam, Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Bir kişi bir kişiye kâfir derse, eğer o kâfirse, söz yerini bulmuştur. Eğer o kişi kâfir değilse, söz sahibine döner” , ‘Yani, kâfir olmayan birine kâfir diyen Müslüman kâfir olur demektir, ne dersiniz?’ dedim. ‘Evet Müslümana kafir diyen kafir olur’ dedi.
‘Hocam o zaman, Diyanet İşleri Başkanlığında Hocaefendi’ye sahte peygamber diyene niye karşı çıkmadınız? Hocam, Diyanetin toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hocaefendi’ye ‘sahte peygamber’ dedi. Hocaefendi sahte peygamberlik iddiasında bulunmadığına göre, Başbakan kâfir olmaz mı?’ dedim, cevap vermedi. ‘Hocam, siz de o toplantıdaydınız, neden Hocaefendi’ye yapılan bu hakarete, Başbakanı kâfir yapacak söze, itiraz etmediniz?’ dedim.
‘Hocam, orası bir protokol toplantısı. Orada ağız açılmaz, itiraz edilmez, sadece dinlenir’ dedi. ‘Ama Hocam, o toplantıda, biri itiraz etseydi, Başbakan konuşmalarında bu kadar ölçüsüz konuşamazdı ve Hizmetin üzerine bu kadar fazla gelemezdi’ dedim.
‘Hocam, sizler o toplantıdan sonra televizyonlara çıktınız, radyolarda ve cami kürsülerinde konuştunuz, küçük ve büyük sohbet toplantılarına katıldınız. Hiçbirinde Hocaefendi, peygamber iddiası adına zerre kadar bir işarete rastlamadık. Başbakan, Hocaefendi’ye iftira ediyor. Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur dediniz mi?’ dedim. ‘Demedim’ dedi.
‘Hocam sükut, ikrardan gelmez mi?’ dediğimde;
‘Çok ağır konuşuyorsun’ dedi.
Ben de ‘Hocam, siz çok hafif mi konuşuyorsunuz?’ dedim.
‘Hocam Efendimiz (S.A.S.), ‘Bir yerde fikri veya ameli bir kirlilik olduğunda, sazı sözü geçenler, o fikri veya ameli kirliliği gidersinler’ buyuruyor. Bugün Hocaefendi’ye, cemaate sahte Peygamber dâhil binlerce iftirada bulunuyor, bu iftiralar gazete, televizyon ve insanların ağızlarında, müteahhitlerden yüzde 20 rüşvet almak gibi, çok fazla fikri veya ameli kirlilik uygulanmaktadır. Eğer cemaat liderleri, İlahiyat Fakültelerindeki Prof. Doç. Ve Yrd. Doç. gibi öğretim üyeleri ile Öğretim görevlileri ve sizin gibi toplumda sazı sözü geçen kişiler, eğer bu fikri veya ameli kirliliği önleme konusunda gayret sarf etmezseniz, bu fikri veya ameli uygulamaların günahı sizin boynunuza biner ve âhiretinizi berbat eder’ dedim. Mosmor kesildi ve daha sonra İstanbul Havalimanına ininceye kadar ne sorduysam hiç cevap vermedi.