Gönenli Mehmed Öğütçü Hocaefendi, 1905’te Gönen’de dünyaya geldi. Hâfız, hoca, ehl-i Kur’an, büyük bir İslâm âlimi ve hizmetkârıdır. Sultanahmed Camii Baş İmamlığı yaptı. 2 Ocak 1992’de vefat etti.
1943-1944 arası 9 ay 10 gün (Bir bebeğin anne karnında kaldığı müddet kadar) devam eden Denizli Hapishanesi’nde Üstad Bediüzzaman Hazretleriyle birlikte kaldı. Mahkemede gösterdiği medenî cesaret Üstad’ın çok hoşuna gittiği için, onun tarafından Kahraman Hoca iltifatına mazhar olmuştur. Fatih Uğurlu beyin kendisiyle 1987’de yaptığı röportaja göre Denizli Mahkemesi’nde şöyle demiştir: “Hâkim bey! Ben Said Nursi’yi büyük bir İslâm âlimi olarak bilir, sever ve sayarım. Risalelerini okuyup istifade etmek için aldım ve çok da faydalandım. Daha önceleri sadece ismini, resmini ve eserlerini biliyordum. Şimdi burada kendisini de görmüş olmaktan dolayı fevkalade bahtiyarım.”
Rahmetli Ali Uçar Bey Gönenli Mehmed Efendi’den şunları nakletti: “Hz. Üstad, Kastamonu’da Vali Mithat Altıok’a; ‘Ben gidiyorum, yarın gelen var. Kuvvetiniz kâfi geliyorsa, onu da tevkif ediniz (tutuklayıp) durdurunuz’ diyor. Ertesi gün, başlıyor Kastamonu sallanmaya; zelzele…”
Denizli Medrese-i Yusufiyesi’nde Çaycı Emin Ağabeyimiz Gönenli Mehmed Efendiyi şöyle anlatıyor: “Üstad her sabah namazından sonra Gönenli Mehmed Efendiye hapishanede Sure-i Yusuf’u okuturdu. Okurken kendisi ağlayan ve bütün hapistekileri ağlatan Mehmed Efendi’nin o şifa-bahş kıraatı gönüllerimize merhem sürüp bize mânevî güç ve kuvvet vermekte idi.”
1952-1953 senelerinde İstanbul’da Gençlik Rehberi davasında Gönenli Mehmed Efendi, Üstad Hazretleri’ni ziyaret etmişti. Bir bayram günü de Gönenli Hocaefendi, hanımının yaptığı helvadan Üstad’a götürmek istemişti. Tam o sırada kapısı çalınmış ve Üstad’ın bir talebesi, Üstad’ın takside beklediğini söylemişti. Hemen yanına koşan Gönenli’ye Üstad Hazretleri, “Ya hep, ya hiç!..” demişti. Yani benim ya hoca ve âlimler olarak hepinizi teker teker ziyaret etmem lâzım veya hiçbirinizi ziyaret etmemem gerekir. Ama ben hepsinin yerine geldim. Çünkü siz Kur’an’a çok hizmet ediyorsunuz. Siz şimdi benim helva istihkakımı verin de ben alıp gideyim.” demiştir.
Gönenli Mehmed Efendi Üstad’la ilgili olarak “Üstad, baştan aşağıya fevkalâde bir insandı. Baştan aşağıya mükemmel, mine’l-bâb ile’l-mihrab…”
“Hareketleri, kıyafeti, garib ve misilsizdi. Eskiden beri Üstad’a fevkalade bir hürmetim vardı. Eserlerini okuyor vecizelerini ezberlemeye çalışıyordum. Gittikçe iştiyakım artıyordu. Tanıdıklara devamlı olarak soruyordum.
“Bizim eskiden edebiyat, Arabiye hocamız İhsan bey vardı. Ona ‘Nasıl bir zattır?’ diye Üstad’ı sormuştum. O, “Vallahi kardeşim, benim anlayabildiğim kadarıyla bu zât, İbnü’l-Vakittir” dedi. Allah şefaatine nail eylesin. Onunla görüşebildiğim zamanları, hayatımın kıymetli yâdiğarı olarak saklıyorum.”
Akhisar Kur’an Kursu’nda iki bin hâfız yetiştiren Şahin Yılmaz Hocaefendi diyor ki: “Bir zaman, Allah Rahmet eylesin Taceddin Durmuş hoca ile Sultanahmed Câmisi’ne gitmiştik. Gönenli Mehmed Efendi Câmisi’nin Baş İmamı idi. Kendisine Üstad’ı sordum. Şöyle cevap verdi: “Hayatta en makbul amelim bu zâtı tanımak biliyorum.”
Merhum Ali Uçar’ın notlarından öğrendiğimize göre Gönenli Mehmed Efendi, Denizli Mahkemesi’nin safhaları sırasında olan bir hâdiseyi şöyle anlatıyor: “Kadın hâkime önümüzden geçiyordu. Üstad irkilerek birden başını çevirdi. Üstad gözünü sakınıyordu. Hani hocanın birisi hacca gitmiş, ‘Namazı, Hac’da öğrendim, çünkü baktım hacdakiler namazı yavaş yavaş tadil-i erkânla kılıyorlar. Artık ben de öyle edâ etmeye başladım’ demiş. Biz de Denizli’den Üstad’dan ders aldık. Zaten Kur’an’da: ‘Müminlere söyle, gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar.” (Nur Suresi, 30. Âyet)
Gönenli Mehmet Efendi Üstad’a çok muhip olduğu gibi, Üstad da onu çok severdi. Onun için “Onun bütün talebeleri, benim talebem. Onları Nur Talebesi kabul ediyorum” derdi. (Salih Okur, Ulemanın Gözüyle Bediüzzaman)