Semavî kitapların kırmızı çizgisini aşan Ad, Semud
ve Lût kavimleri gibilerin inkâr, nankörlük ve cinayetleri yüzünden başlarına
gelenleri biliyoruz. Onların kalıntılarını, inceleyen fen ve bilimler, vahiy
mesajlarının gerçekliğini ortaya koyuyorlar. Halbuki o zamanlarda bölge bölge
ve zaman zaman işlenen günahlar, şimdi hem de kanunların güvencesi ve koruması
altında toptan işleniyor. Normalde bunlar kıyameti koparacak illetler. Ama
Efendimizin (S.A.S) hayatta ümmetinin içinde olması (veya ümmeti tarafından
sünnetlerinin yaşanması) yahut İman-Kur’an hizmeti yapan muslihlerin olması
yahut da istiğfar edenlerin bulunması şartıyla, bu umumî kökten kazıma cezaları
gelmeyeceğine dair İlahi garanti var. (Enfâl Suresi, 8/23) (Hûd
Suresi, 11/117)
Bu durumda, bu şartlar altında “Muslihlerin”, yani Kur’an ve iman hizmetiyle, yaşatma idealiyle hareket edecek yiğitlerin Yirmi Birinci Lem’a’da sadece dokuz özelliği söylenen bir İHLAS Serasına, bir İHLAS Gemisine girmeleri ve sığınmaları gerekiyor. Şimdi o dokuz özelliği şöyle bir gözden geçirmemiz gerekiyor:
Bu dünyada, bilhassa uhrevî hizmetlerde:
I- EN MÜHİM BİR ESAS (İhlastır); (Bir bina inşa ediyorsanız, binanın üzerine oturacağı esasın yani temelin çok sağlam olması gerekir. İnsanlık kalesinin tamiri gibi bütün cihanı ilgilendiren bir hizmetin temelinin de çok sağlam bir esas üzerine yerleşmesi gerekir ki, o da İHLAS’tır.)
II- EN BÜYÜK BİR KUVVET (İhlastır); (Büyük hizmetin büyük bir kuvvetle icrâ edilmesi gerekir. İşte bu hususta en büyük bir kuvvet İHLAS’tır. Eğer İhlası elde etmişseniz siz çok üstün bir kuvvetle sahipsiniz demektir. Yolunuz açık olsun.)
III- EN MAKBUL BİR ŞEFAATÇİ (ihlastır); (Dünya veya âhirette büyük bir sıkıntı içindesiniz. Bundan kurtulmak için size yardımcı olacak bir şefaatçi ihlastır. İhlası kazanın yeter.)
IV- EN METİN BİR NOKTA-İ İSTİNAD (ihlastır); (Fizikte kaldıraçlar konusu vardır. Çok ağır yükler, kaldıraçlarla kaldırılır. Kaldıraçlarda da en önemli husus, nokta-i istinad yani dayanma noktasıdır. Meşhur Arşimed’e ait olduğu bir söz vardır: “Bana bir dayanma noktası gösteriniz, bu dünyayı yerinden oynatayım.” İşte İHLAS da böyle bir nokta-i istinaddır. İhlas’a dayananlar, dünyayı yeniden şekillendirecek çok güzel hizmetler yapmışlardır.)
V- EN KISA BİR TARİK-İ HAKİKAT (ihlastır); (Hakikata ulaşmak için kısa ve kestirme bir yol arayanlar için, tek çare, tek çıkar yol İhlas’tır.)
VI- EN MAKBUL BİR DUA-İ MÂNEVÎ (ihlastır); (“Çok önemli bir mesele, bir problemim var çözmek için makbul bir mânevî dua arıyorum” diyenler için işte size güçlü bir dua İHLAS’tır.)
VII- EN KERÂMETLİ BİR VESİLE-İ MAKÂSID (İhlastır): (Yani meramlarına ve maksadlarına ulaşmak isteyenler için hem de en kerâmetli bir vesile İhlastır. Mesela kişiler arasındaki problemleri çözmek için ‘ak sakal’ olarak size müracaat olduklarında bile, siz “benim yaşım, tecrübem ve konumum yüksek işte ben bunlara şöyle dersem beni dinlerler nasıl olsa” diye işe giriştiğiniz zaman, çoğu zaman meseleyi halledemediğiniz gibi, işi daha karma karışık hale getirebiliyorsunuz. Ama önce bir kenara çekilip, 70 defa veya yüz kere tevbe istiğfardan sonra, bir ona yakın salavat getirip Efendimizin (S.A.S.) gölgesine sığınarak “Ya Rabbi kalpler senin elinde ne olur, merhametinle, vedûdiyetinle bu problemi çözmemize yardımcı ol” diye gayet samimi ve ihlasla dua edince, her şeyin ne kadar güzel hallolduğunu, en azından daha zor duruma gelmediğini görüyorsunuz.)
VIII- EN YÜKSEK HASLET (İhlastır) : (Elbette insan için güzel hasletler, en hoş fazilet ve meziyetler içinde en yüksek bir haslet İhlastır.)
IX- EN SÂFÎ BİR UBÛDİYET İHLAS’tır; (Cenab-ı Hakka tam olarak yönelerek, dünyevî-uhrevî, maddî-mânevî hiçbir beklentiye girmeden mükemmel bir ubudiyet ve sâfî-duru bir kulluk ancak İhlastır ve sadece İhlas ile gerçekleşebilir.) Bu tespiti yaptıktan sonra Üstad, aslında bu dokuz özellikten başka İhlas’ta nurların ve kuvvetlerin de olduğunu bildiriyor. Sonra da bu girişi yapmasının sebebini de şöyle izah ediyor:
Elbette herkesten ziyade ihlası kazanmaya mükellefiz
“Ve Madem bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid’atlar, dalâletler içerisinde, bizler gayet az, zayıf, fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır, büyük, umumî ve kudsî bir vazife-i imâniye ve hizmet-i Kur’aniye omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş. Elbette herkesten ziyade bütün kuvvetimizle ihlası kazanmaya mecbur ve mükellefiz. Ve ihlasın sırrını kendimizde yerleştirmek için gayet derecede muhtacız. Yoksa hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zâyi olur, devam etmez; hem şiddetli mesul oluruz.”
İnşaallah bu son kısmın da üzerinde cümle cümle durur, bazı önemli meseleleri anlamaya çalışırız.