İkinci İhlas Risalesinin İkinci Düsturunda bizlere deniliyor ki: “Bu Hizmet-i Kur’aniye’de bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfüruşluk (övünüp caka satma) nevinden gıbta damarlarını tahrik etmemektir.”
Nesebî kardeşlerin eşit olması gibi, Hizmet kardeşleri de eşittir. Hepimiz eriz, birisi onbaşı olmaya kalkışırsa, gıbta damarları kabaranlar, hemen kendilerine çavuş, yüzbaşı rütbeleri takıp devreye girerler. O rekabetler başlar. Bu kardeşliği ve huzuru bozar. Dedikodu ve gıybetlere vesile olur. Cemaatin tadı kaçar.
“Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez, belki birbirinin noksanın ikmâl eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muâvenet eder. Yoksa o insan vücudunun hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır.”
Hadis-i şeriflerde şöyle buyuruluyor. “Birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı merhamet ve şefkatte müminler tek bir beden gibidirler. Bir uzuv rahatsız olsa, diğer organlar da uykusuzluk ve aşırı ateş gibi durumlarda hemen onun yardımına koşarlar.” Ayrıca, “Kim kardeşinin ihtiyacını görürse, Allah da onun ihtiyacını görür.” “Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır.” “Kim bir Müslümanın açıklarını kapatırsa, Allah da kıyamet günü onun açıklarını kapatır.” (Buhari, Müslim)
“Hem nasıl ki, bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârâne uğraşmaz, birbirinin kusurunu görerek tenkid edip, çalışmaya şevkini kırıp atâlete uğratmaz. Belki bütün istidadlarıyla, birbirinin hareketini umûmî maksada tevcih etmek için yardım ederler; hakiki bir tesânüd, bir ittifak ile yapılış gayelerine yürürler. Eğer zerre mikdar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akim bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.”
Bir fabrika gibi hareket halinde olan Hizmette, rekabet, önde görünme, üstte bulunma meyliyle ve hırs ile hareket etmek kökten bütün herşeyi sarsar…
“İşte, ey Risale-i Nur talebeleri ve Kur’an’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir İNSANI Kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzalarıyız ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir FABRİKA’nın çarkları hükmündeyiz. Ve sâhil-i selamet olan DÂRU’S-SELÂMA (emniyet ve güven yurdu Cennete) ümmet-i Muhammediye (S.A.S.) çıkaran Rabbanî bir Gemide çalışan hademeleriz. Elbette, dört ferdden bin yüz onbir (1111) mânevî kuvveti temin eden İHLAS SIRRINI kazanmakla, hakiki tesânüd ve ittihada muhtacız ve mecburuz.
“Evet üç tane bir rakamı ittihad etmezse üç kıymeti var. Adediyet sırrı ile ittihad etseler, yüz on bir (111) kıymet alır. Dört tane dört ayrı ayrı olsa on altı kıymeti var. Eğer, uhuvvet sırrıyla, maksadda ittihadla ve vazifede ittifakla tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört (4444) kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi, hakiki İHLÂS SIRRI ile on altı fedâkâr kardeşlerin mânevî kıymet ve kuvvetleri dört binden geçtiğine pek çok tarihî olay şâhitlik ediyor.
Bu sırrın sırrı şudur ki: ‘Hakiki, samimî bir ittifakta her bir ferd, sâir kardeşlerinin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işittir. Güya on hakiki ittihad etmiş kişinin her biri, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda mânevî kıymetleri ve kuvvetleri vardır.” (Filmlerdeki Rambolar bile bu kadar güçlü, kuvvetli, akıllı olamazlar.)
Bu cümlenin altındaki dipnotta Üstad Hazretleri diyor ki: “Evet İHLAS sırrı ile samimi tesânüd ve ittihad, hadsiz menfaate vesile olduğu gibi, korkulara, hatta ölüme karşı en mühim bir siper, bir dayanma noktasıdır. Çünkü ölüm gelse; bir ruhu alır. Hakikî kardeşlik sırrı ile Allah rızası yolunda, âhirete müteallik işlerde, kardeşleri adedince, ruhları olduğundan biri ölse, ‘Diğer ruhlarım sağlam kalsınlar; zira o ruhlar, her vakit sevapları bana kazandırmakla mânevî bir hayatı devam ettirdiklerinden ben ölmüyorum’ diyerek, ölümü gülerek karşılar. ‘Ve o ruhlar vasıtasıyla sevap cihetinde yaşıyorum, yalnız günah cihetiyle ölüyorum’ der, rahatla yatar.”
Üstad Hazretleri “Sabredin, birbirinize sabır tavsiye edip sabırda yarışın ve ribât yapın” (Âl-i İmran Suresi, 3/200) âyetindeki ribatla alakalı şöyle bir yorum da ekliyor. Herşeyin ifratı da tefriti de kötüdür. Yalnız Hizmette irtibatta müfritane olmak iyidir. Hizmette olup bitenleri yakın takiple bilirseniz, size düşenleri, sizin de yapmanız gerekenleri hemen öğrenir ve gerekeni yaparsınız.
Düşünün, yirmi gözle bakan, yirmi kulakla işiten ve on akılla düşünen on kişiden meydana gelen bir Hizmet grubu neler yapmaz. Onların her biri yanında Rambolar hiç kalır. Onun için Hizmetin potansiyelini ve bilhassa Hacı Kemal Ağabeyin durumunu çok iyi bilen Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bir ziyaret için Güneydoğuya geldiğinde hava alanına giderken, bizim Serhat Koleji’nin açılışına da tevafuken uğruyor. Konuşmasının bir yerinde “Bunların bir Hacı Kemâlleri var, eğer benim de onun gibi on tane Hacı Kemâl’im olsa dünyada yapamayacağım iş kalmaz.” diyor. Sonra da orada bulunan arkadaşımıza “Bahaddin Hoca, Hacı Kemal’e söyle bak geldim ve açılışı da yaptım.” diyor.