Prof. Dr. Fuat Sezgin, uzun bir ömür boyu İslam Medeniyetinin ve Müslüman bilginlerinin ilim ve fenne dair yazdıkları eserlerle, Batı dünyası için nasıl bir güzellik hazırladıklarını delilleriyle ortaya koymuştur. “Müslümanlar ve bilim ve fen için hiçbir şey yapmamışlardır.” diyenlere mükemmel bir cevap vermiştir. Vefatından birkaç sene önce görüştüğümüzde ise doksanını aşmış yaşı olmasına rağmen “Müslümanların psikoloji ve edebiyat üzerine yazdıkları çok güzel eserler buldum. Bunlar üzerine çalışmak için Allah’tan daha on sene ömür istiyorum.” demişti. Ama bu arzusu tahakkuk etmedi. Ama zaten yaptığı ilmî hizmetler meydanda kendisine on sene önce “Hocam bir vakıf kuralım, bu çalışmaları dünyaya duyuralım, çünkü siz bilim tarihini değiştirecek bir hizmet yaptınız dünyadaki bütün üniversitelere bu gerçekleri bildirelim” diye bir teklifte bulunmuştuk. Maalesef bu mümkün olmadı. Evet bilim, fen ve medeniyetin gelişmesinde her ırktan ve dinden insanın ortak emeği vardır. Bunu sadece Batı’ya veya Doğu’ya mal etmek isabetli olmaz. Ama Müslümanlığın ve Müslümanların büyük payını unutmak ve unutturmak da insafa sığmaz. Bu bakımdan Fuad Sezgin Hocamızın emeklerini bütün bir bilim dünyasına bildirmek de Müslümanların boynunun borcudur.
Dante hakkında, Mustafa Cenap Aydın’dan gelen bilgi şöyle:
İtalyan dilinin en büyük ustası kabul edilen Dante Alghieri’nin şaheseri kabul edilen İlahi Komedya’nın İslami kaynaklardan etkilenerek yazıldığı bir asırda fazladır Batı dünyasında konuşuluyor. İlk olarak hem rahip hem de Madrid Üniversitesi’nde profesör olan Miguel Aşín Palacios (1871-1944) “İlahi Komedya’da İslami Ahiret İnancı” kitabını neşreder 1919’da. Çok ciddi tartışmalara yol açan kitabın temel tezi, İlahi Komedya’dan anlatılan cennet, cehennem, araf tasvirlerinin Arapçadan Latince’ye çevrilen Miraç üzerine yazılan eserlerden etkisiyle yazıldığıdır. Başta Kuşeyri'nin El-Miraç eseri olmak üzere Miraç konulu eserlerden Avrupa kütüphanelerine ulaşan kitapların izini sürmüştür Miguel Asin. Yirminci yüzyılda yetişmiş en önemli İtalyan yazar ve fikir adamları arasında addedilen Umberto Eco (1932-2016) da 12 Aralık 2013’te yazdığı “Dante ve İslam” makalesinde, İspanyol rahibin bir asır evvel yazdığı esere ve sonrasında başka eserlere dikkat çekerek, İslam dinini Batı ile ters, Batı medeniyetinden uzak görenlere satırlarla şu cevap vermiştir: “…günümüzde, .. köktenciliğinin barbarca çılgınlıkları yüzünden rahatsız olduğumuzda, Batı kültürü ile geçmiş yüzyılların çok zengin ve ileri İslam kültürü arasında her zaman var olan ilişkileri unutmaya meyilliyiz.”
Goethe’nin İslâmiyet’le ilgisini biliyoruz. Yazdığı şiirler ve kendi eliyle yazdığı Nas Sûresi v.s. bilgiler, Goethe’nin İslâmiyete duyduğu yakınlığı ifade etmektedir. Bu mevzuda Sızıntı dergisinde bu mesele geniş geniş ele alınmıştır. Bunlar çok dikkat çekici hususlardır.
İsveç’in eski İstanbul Başkonsolosu İngmar Karlssen’in yazdığı “İslam ve Avrupa: İnanç Ayrılığı ve Yaşam Birliği” isimli kitabında anlatılan “Elhamra Modeli” pek çok İslâmî güzelliği anlatıyor.
Ayrıca Alman Filozofu Kant ve bazı meşhur Batılı düşünürün diplomalarında Besmele yazısı da dikkate değer.
Bütün bunları, bir üstünlük vasıtası olarak ele almak yerine diyaloğa vesile olacak şekilde ve insanlığın ortak değeri olarak değerlendirmek gerekmektedir…
Bizler artık insanlığın ortak değerlerini bütün insanlığın bir ürünü olarak ele alıp diyaloğa ve sulh-u umûmîye bir vesile olacak şekilde kullanmak zorundayız. Aslında keşif ve buluşlar zorda kalan insanlara Allah’ın bir ilhamı, bir ikramı, bir lütfudur. Kendimize mâl ederek övünme meselesi yapmamalıyız.