Elbette her şey bir hayâlle, bir tasarı ve düşünce ile başlar. Ama zamanla zaman, zemin ve şartların da zorlamasıyla yavaş yavaş şekillenmeye başlar.
“Bir Fikir ve Aksiyon İnsanı Olarak Fethullah Gülen” isimli başucu kitabının yazarı Dr. Yüksel Çayıroğlu, “Hizmet Planı” başlıklı bölümde meseleyi şu şekilde ortaya koyuyor: “Günümüzde Hizmet gönüllüleri tarafından dünyanın yüz küsur ülkesinde açılan binlerce okulun yanında, birçok ülkede üniversiteler, diyalog merkezleri, hastaneler, öğrenci yurtları, kültür lokalleri, yardım dernekleri, vakıflar, medya kuruluşları, dil kursları gibi kurum ve müesseseler bulunmaktadır. Bu tür kurum ve müesseselerde, eğitim hizmetleri verilmekte, hoşgörü ve diyalog faaliyetleri yürütülmekte, muhtaç olanlara yardım edilmekte, farklı milletlere mensup insanlarla kültür alış-verişi gerçekleştirilmekte, dünya barışı adına yeni köprüler kurulmakta ve dünyanın farklı yerlerinde ‘sulh adacıkları’ oluşturulmaya çalışılmaktadır.”
Bütün bunlara bakınca insanların aklına; “Acaba bunların hepsi ta başta plânlanmış mıydı?” diye bir soru geliyor. Şahsen ben 1966’dan beri tanıdığım ve az-çok yakınında bulunduğum M. Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında şöyle düşünüyorum: Dert ve ızdırap doğurgandır. Hâmile kadınların acı dolu sancılar çekmesinin neticesinde bir doğum gerçekleştiği gibi, problemler ve engeller karşısında çare bulmak için kıvrandıran sancılar ve ızdıraplar içinde kalp ve beyin cehdi sarf edenlere de Allah, keşif ve buluşlarda olduğu gibi ilhamdan çareler bahşeder. İşte M. Fethullah Gülen Hocaefendi tam da böyle güzelliklere mazhar bir şahsiyettir…
Dr. Yüksel Çayıroğlu da bu hususu ele alırken diyor ki: “Bilindiği üzere bu hizmetlerin fikir mimarı ve ilham vericisi Fethullah Gülen’dir. Daha doğrusu günümüzde dünyanın dört bir yanına dağılan bütün bu hizmetleri deruhte eden Hizmet gönüllülerinin yetişmesinde, onun fikirlerinin, teşvik ve yönlendirmelerinin büyük etkisi vardır. O, yıllarca devam ettirdiği vaaz, sohbet ve yazıları ile genç kuşaklara ilham vermiş ve başkalarının huzur ve mutluluğu için çabalayan, dünyayı daha yaşanılabilir bir yer kılmak için mücadele eden, gelecek adına ideal ve hayalleri olan fedakâr ve adanmış bir neslin yetişmesine öncülük etmiştir. O, muhataplarına yepyeni bir İslâmî şuur takdim etmiş, onların dinî heyecanını harekete geçirmiş, onları yüce ahlâkî değerlere çağırmış, onlara okumayı, düşünmeyi ve ilmi sevdirmiştir. O, hayatı boyunca sürekli sevgiden, şefkatten, hoşgörüden, affetmekten bahsetmiş ve her zaman kinin, öfkenin, nefretin, şiddetin ve düşmanlığın karşısında durmuştur.
“İşte onun fikirlerini ve hizmet adına hedef gösterdiği projeleri makul bulan ve bunlar etrafında bir araya gelen insanlar, günümüzde dünyanın çehresini değiştirebilecek güzel işler yapıyorlar. Bütün bu oluşum ve faaliyetlere şahit olan kimseler, Gülen’in böyle bir Hizmet projesini ne zaman tasarladığını ve nasıl hayata geçirdiğini merak ediyor. Daha doğrusu bazıları zannediyorlar ki, Gülen, bugün icra edilen faaliyetleri gerçekleştirebilmek için yola çıktı ve kurduğu cemaatle hedefine doğru yürümekte. Hemen ifade etmek gerekir ki, Hizmet’in bugün gelmiş olduğu seviye bütün tafsilatıyla Hocaefendi’nin önceden plânladığı bir şey değildir. (…) O, bir cemaat kurmak için yola çıkmamıştır. (…)
“Gülen, Hulusi Turgut’la yaptığı bir röportajda şunları da söylüyor: ‘Her insanın gönlünde yatan bir arslan, doğuştan getirdiği bir hedef vardır. Bu hedef herkes için değişik olabilir. Fakat ben 12-13 yaşlarında Erzurum Kurşunlu Medreseleri’nde ders görürken, bir elimde Arapça kitabı, diğer elimde harita olur ve ‘Allah’ım, bir zamanlar olduğu gibi dünya muvazenesinde sözü dinlenir bir ülke haline tekrar nasıl gelebiliriz?’ der, çocuk yaşımda bunun plânını yapardım. Ben bu hülyalarla büyüdüm. Hayatta bunun dışında hedefim olmadı. İyi bir evim olsun, çocuklarım olsun, arabam olsun, bunlar katiyen aklımdan geçmedi.”
Evet, bugün gelinen noktaya iğne ile kuyu kazar gibi emek ve gayretlerle ulaşıldı. Elbette böyle bir kuyunun suyu tatlı ve serin olur. Emeksiz bir şeylere sahip olmak, kanunsuzların, soyguncuların ve mafyaların işidir. Daha kötüsü koskoca bir devletin gücünü mafya usulü kullananların marifetidir…