Yirmi Sekizinci Lem’a Hz. Ali Efendimizin Celcelûtiye Kasidesinde Hizmet’e ve Risale-i Nur’a bakan cihetlere işaret etmektedir. Onun Birinci Nüktesinin fihristesinde de şöyle denilmektedir: “Kur’an’ın İ’cazından gelen Risale-i Nur’un sönmez Nuru ile ve susmaz diliyle (İslam düşmanı zâlimlere) cesurca mukabele ve mukavemet edip yer yüzünü yakıp çok çiçekleri kurutan zındıkların ateşini İsm-i Âzamın kibriyalı, azametli Nur’u Rahman ve Rahim isimlerinin şefkatli ve re’fetli tecellisinden kaynayan âb-ı hayat ile söndüren ve yanan yerlerde kuruyan nehir ve bağ çiçeklerine mukabil, dağlarda ve kırlarda sema yağmuru ve rahmetiyle hararete tahammüllü, şiddetli soğuklara dayanıklı çiçekleri yetiştiren Risale-i Nur’u görmesi ve şefkat ve teselli edip kerâmetkârâne bakması, Hz. Ali Efendimizin (R.A.) velilik makamının gerektirdiğini hakkalyakîn gösterir.”
Bu hususta Mehmet Ali Hocam bir hatırasında şunları anlatıyor: “Bir gün Medine-i Münevvere’de Hüseyin Avni Hocamın davetine gittiğimde, orada Ali Ulvi Kurucu Hocamız Yemen’den ve başka yerlerden Hacca gelen âlim zatlar ile ve değişik misafirlerle beraber olmuştuk. Gerçekten o gece unutulmaz ve bereketli güzel bir sohbet olmuştu. Orada bulunan âlim zâtlar, Âlem-i İslâm’ın dertleriyle alâkalı değişik ifadelerde bulundular, merhum Ali Ulvî Kurucu Hocamız da oradaki konuşmasında, “Bir ömür boyu ATEŞ İÇİNDE YANMAYAN GENÇLİK bekliyordum. Allah (c.c.) bu Hizmet vesilesiyle ölmeden yanmayan gençliği bana gösterdi. Şükürler olsun.” deyip duygulanmıştı ve oradaki meclise aşağıdaki vak’ayı nakletmişti.
“Ali Ulvi Kurucu Hocamız Türkiye’ye geldiğinde beraberce değişik vilayetlerde genç arkadaşlarımızla sohbetlerde bulunmuştuk, onlara da bu hatırasını nakletmişti. Mısır’a talebe olarak gittiğinde seksen küsur yaşlarında bir hocası ağlayarak YANMAYAN GENÇLİK ifadelerini kullanmış… Ali Ulvî Kurucu Hocamız şunları da ilave etmişti: “Uzun zaman bu yanmayan gençlik ne ifade ettiği üzerinde çok düşünmüştüm. Yıllar sonra ateşte yanmayan gençliği görünce o Hocamı hatırladım. Harama ve günaha tenezzül etmeyen, kalbini Allah’ın rızasına kilitleyen, gece gündüz Hizmet-i imaniye ve Kur’aniye’ye adayan yanmayan gençlik meğer bunlarmış.”
Hizmet-i imaniye ve Kur’aniyenin özel serâlarında sıcağa –soğuğa, fitneye fesada dayanıklı yiğitlerin, dünyanın her tarafında pek çok imtihanlara maruz kalıyorlar, ama bu iffet-ismet âbidesi gençler hep zaferle, yüzlerinin akıyla çıkıyorlar.
Hz. Yusuf Aleyhisselam sadece Züleyha ile imtihan olmadı; Mısır’ın üst tabaka fettanlarıyla da teşvikkar fitnelere tâbi tutuldu. Günümüz yiğitleri de ülkemizde olsun, 180 dünya ülkesinde olsun nice Züleyhalarla denenip imtihan oldular. Sadece bu çeşit imtihanlar mı? Hayır!.. Akla gelebilecek her çeşidiyle test ve imtihanların… Ama ateşte yanmadıkları için hepsinin içinden berd ü selâma mazhar Hz. İbrahimler gibi çıkıp yollarına devam ettiler Elhamdülillah. Onun için Aleyhisselatü Vesselam Efendimizin “Kardeşlerim” iltifatına ve “Tuba lil gurebâ” müjdesine haklı olarak mazhar oldular…