Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Denizli Mahkemesi tarafından Beraat kararı aldıktan sonra, zulmen ve gadren mecburî ikamet olarak Afyon Emirdağ kazasına yerleştirilir. 23 Ocak 2948’de hiçbir suç emaresi yokken bu sefer oradan alınarak talebeleriyle beraber 54 kişi Afyon hapisanesine doldurulur. Suçu: Siyasî bir cemiyet kurmak ve rejime aykırı fikirler yaymaktır. Soğuğu ile meşhur Afyon’un hapisanesinde kış günü sobasız bir hücreye konulan Üstad Hazretleri katmerli bir zulme tâbi tutulur. 75 yaşında bakıma görüme muhtaç hasta bir ihtiyar etrafın buz tuttuğu sağlıksız bir hücrede yalnız başına âdeta ölüme terk ediliyor. Görüşmek isteyen insanlar da şiddetle cezalandırılıyor, falakaya yatırılıyor.
Biz o dönemi yaşayanların dilinden anlatmaya çalışalım:
Üstadımızın talebelerinden Bayram Yüksel Ağabeyimiz diyor ki:
“O zamanlar henüz 16 yaşında idim. Bilhassa Zübeyir Ağabeyin benim üzerimde tesiri büyüktür. Yani hapiste Zübeyir Ağabeyden Risale-i Nur’un düsturları ve Hizmet hakkında çok istifade ettim. Afyon hapisanesinde Ahmet Feyzi, Mustafa Osman, Hıfzı Bayram, Mustafa Sungur, Emirdağlı Çalışkanlar Hanedanından Osman, Mehmet, Halil ve Ceylan Çalışkanlar… Mustafa Acet, İbrahim Fakazlı v.s. pek çok Ağabeylerle hapisanede devamlı meşguliyetim Nur Risalelerini yazmaktır. Üstadın koğuşuna gittiğimizde arı kovanı gibi güzel sesler geldiğini duyardık. Bu sesler Üstadımızın evrad ve ezkâr okumasından işitilen dua ve niyaz sesleri idi. Gecenin hangi saatinde baksak ışığının yandığını görür, zikir seslerini işitirdik. Devamlı Üstadımızı düşünür, her fırsatta ziyaret edip elini öpmek, duasını almak isterdik. Gardiyanlar bize mâni olurlar, hakaret ederlerdi. ‘Sen de bunun arkasından gidiyor ve bu Kürd’e tapıyorsun!’ diye tokat atarlardı.”
(Bayram Ağabey aile içi bir meseleden dolayı masum olduğu halde bir suçu üstlenmişti. Yaşı tutmadığı için üç sene ceza almış ve af ile bir senesi de düşmüştü… İki sene mahkumiyeti vardı. Son bir senesinde ise Üstad ve talebeleriyle hapiste tanışmıştı. Onun için Üstad, Bayram Ağabeye: “Kardeşim korkma! Seni buraya Allah gönderdi. Sen çok bahtiyarsın, şükret! Başından geçen hadiseyi de fazla medar-ı bahis etme. Kaza ile ölene de dua et!” diye kendisini teselli ederdi.)
“Şefkatli Üstadımız benim gibi bir bîçâreyi, teberrükleriyle taltif ederlerdi. Hapisanede İdareciler bize eziyet ettikleri zaman Üstadımız çok üzülürdü. Ceylan Çalışkan Ağabey çok şefkatli, çok cesur, çok tedbirli idi. Bizleri şevklendirir, daima Hizmet’e teşvik ederdi.
“On beşinci Şua’dan EL-HÜCCETÜ’Z-ZEHRA (Risalesi) Afyon hapsinde (parça, parça) yazılmıştır. Telif sırasında biz zaman zaman Üstad’ın penceresinin altından geçerdik. Üstadımız pencereden bakar, bizleri gördüğü anda, bulduğu küçük kağıt parçalarına yazdığı kısımları kibrit kutusuna koyarak bize atardı. Biz de bu parçaları hemen Ağabeylere verirdik. Önce onları yazarlardı sonra biz çoğaltmaya başlardık. Birimiz yazdı mı diğerimize verirdik. O gün bütün oradaki ağabeylerimize ulaşırdı. Böylece yazılanlar muhafaza edilip çoğaltılırdı.
“Bana Kur’an hattı ile yazmayı hapiste Ceylan Ağabey öğretti. Gardiyanlar yazarken gördüklerinde bizi tehdit eder, hakaret ederlerdi. Biz gece-gündüz yazardık. Üstadımız da yazdıklarımızı tashih eder ve bizlere dua ederdi. Üstad’ın bir kalemi vardı, beş renk yazardı. Yazdığınız Risalelerin sonuna o kalemle şu duayı yazardı: ‘Yâ Erhamürrâhimîn! İsm-i zam hürmetine bu Risaleyi yazar Bayram’ı Cennetü’l-Firdevs’te, saadet-i ebediyeye mazhar eyle ve Hizmet-i İmaniyye ve Kur’aniyye’de daima muvaffak eyle!’
Bazen babamın ve annemin ismini de yazar onlara isimleri ile dua ederdi. Biz de bundan çok şevklenir ve gece-gündüz yazardık.
“Üstad Hazretleri Afyon hapsinde Celâl isminde bir mahkuma ‘Sen farz namazlarını kıl, yeter ben senin sünnetlerini ben kılacağım’ diyor. Adam abdest alıp geliyor, herkes sünnet kılarken oturuyordu; sonra cemaatle farza uyup kılıyor, tekrar oturuyordu. Bu herkesin nazar-ı dikkatini çekti. Bir gün Mustafa Osman Ağabey bu Celâl Efendiye ‘Sen neden sünnetleri kılmıyorsun?’ diye sordu. O da, ‘Karşıda Bediüzzaman Hazretleri var ya benim sünnetlerimi o kılıyor’ dedi. Sonra da zamanla sünnet namazları da kılmaya başladı elhamdülillah…