US Psikiyatri Enstitüsü'nden Psikiyatrist Dr. Uğur Hatıloğlu, yayın kaygı bozukluğunun kişinin yaşantısı üzerindeki etkisine ilişkin açıklamalarda bulundu. Hatıloğlu, "Kaygılarından kurtulamayan, sürekli kendinin ve sevdiklerinin başına ne gelebileceğini düşünen bu bireylerde, kişiye göre seçilmiş ilaç tedavileri ve bireysel psikoterapi çok yararlı olacaktır." dedi.
Psikiyatrist Dr. Uğur Hatıloğlu, yaygın kaygı bozukluğunun kişiler üzerindeki etkileri ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Yaygın kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde; göz seğirmesi, titreme, kas ağrıları, uyuşukluk ve karıncalanma, dişlerde kitlenme, kendini katı ve kasılmış hissetme, baş ağrısı, bağırsak hareketlerinde hızlanma ya da kabızlık gibi fiziksel belirtilerin olduğunu söyleyen Hatıloğlu, "Bu şikayetleri olan kişiler psikiyatristlerden ziyade daha çok diğer branşlara (Dahiliye, Kardiyoloji, Nöroloji, Gastroenteroloji, FTR gibi) başvururlar. Gerilim tipi baş ağrısı, migren, asabi tansiyon gibi tanılar en çok tespit edilen tanılar olup ilgili olmayan branşlarca yanlış psikiyatrik tedaviler başlanabilir. Genelde bu kişiler psikiyatri uzmanına başvurduklarında belli psikiyatrik tedavileri uzun zamandır kullanıyor olabilirler. Bu durum da tedaviyi zorlaştırır." ifadelerini kullandı.
"Bu bozukluğa sahip kişilerin çevresiyle ilişkilerinde sık sık gerilimler gözlenmektedir." diyen Hatıloğlu, şunları söyledi: "Çünkü hayattaki birçok olayda kaygılanıp acele ederken çevresindeki kişilerin kendileri gibi düşünmemesi ve işleri ağırdan alması onları sinirlendirebilir. Onlara göre çevresindeki kişiler olayların ne kadar acil olduğunu, işlerin nereye gidebileceğini ve nasıl kötü sonuçların ortaya çıkacağını görememektedir. Tüm bu düşünceler doğrultusunda kişi kendini tedbirler ve alternatifler üretmeye adar ve olabilecek olumsuz olaylara kendini hazırlıklı görmek istemektedir. Sevdikleri insanların da başına bir şey gelmesinden çok korkan bu bireyler sık sık sevdiklerini arar veya onlar tarafından aranmak ister. Nasıl olduklarından haberdar olmak kaygılarını hafifletir, ama bir süre sonra bunu tekrar duyma veya görme ihtiyacı hissederler."
Hatıloğlu, kaygı konusundaki açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bu kişilerin iş hayatları da kendileri için bir kabusa dönüşebilir. Evhamlarından dolayı işle ilgili durumlarda her şey acildir. Bu yüzden asıl işlerini yetiştirmekte zorlanabilirler. İşler yetişmeyecek diye düşünüp eve iş götürebilirler ve zaman planlaması yapmakta zorlanırlar. Diğer iş arkadaşlarını da işler yetişsin ya da daha çabuk olsun diye sıkıştırabilirler. Ki bu da iş arkadaşları tarafından olumsuz karşılanıp gerilime yol açabilir. Sık sık fiziksel belirtilerle işten izin alıp doktor başvurularında bulunabilirler. Bu da işteki devamlılıklarını zedeler. Uyku sorunları, kas ve baş ağrıları nedeniyle kolay yorulurlar. Bu yüzden kendilerini enerjik hissettirecek ek besinler, vitaminler dener veya başkalarına önerirler."
CİHAN