17 Aralık 2013'ten bu yana hukuk adına ne varsa harap edildikten sonra, akla karşı faiz-enflasyon denklemi yüzünden Babacan ve Başçı ile çatışıp çark etti, sonra Harp Akademileri'nde 'şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı' sözleriyle subaylar arasında bir istihza dalgası üretti.
Bu sözler AKP tabanının anti-militarist damarlarını sarsarken, bu kez “İzleme Heyeti'ne karşıyım” dedi.
Yetinmedi, frenleri iyice boşa alarak 'Dolmabahçe ruhu'na, süreci süreç yapmak için ortaya konmuş 10 maddeye, Kürt meselesini cumhuriyet tarihi boyunca mesele yapan asli unsurlardan anadilde eğitime vs. karşı olduğunu beyan etti.
Böylelikle tek bir kişinin hükümeti, partisini hiçe sayan ihtirasları iyice, seçim sürecinin üzerine kâbus gibi çöktü.
Gelişmelerin özü gayet basittir.
Siyaseten iyice çaresizleşen ve varılacak istasyondaki durumu karşısında kendi adına paniğe kapılan Erdoğan, trendeki imdat frenini bizzat çeken kişi olmuştur.
Hadisenin önemli tarafı, imdat frenini çeken kişinin herhangi bir tren yolcusu değil, makinistin ta kendisi olmasıdır.
Bu, siyasette sık rastlanan bir durum değildir.