Fizik Tedavi ve Ağrı Uzmanı Doç. Dr. Demirhan Dıraçoğlu, kireçlenmenin (osteoartrit) ameliyata gerek kalmadan tedavi edilebileceğini söyledi. Kireçlenme ilerleme sürecini yavaşlatarak, ameliyatsız tedavi imkânı sunan, eklem-içi enjeksiyonların tüm dünyada kabul edilen bir tedavi metodu olduğunu belirten Dr. Dıraçoğlu, viskoelastik sodyum hyaluronat çözeltisi içeren intra-artiküler enjeksiyonların kullanımı ve sağladığı katkılar üzerinde durdu.
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Demirhan Dıraçoğlu'ndan Kireçlenme (Osteoartrit) ve tedavi yöntemlerinde güncel yaklaşımlarını anlattı.
Kireçlenmenin, aklem kıkırdağından başlayıp, tüm eklem katlarına yayılan hasar ile birlikte giden, sonuçta ağrı ve fonksiyon kaybına yol açan dejeneratif bir hastalık olduğunu söyleyen Dıraçoğlu, son dönemde kireçlenme vakalarının arttığını ifade ederken, "Hastalıklara karşı tıbbi tanı ve tedavi yöntemlerinin durmaksızın gelişmesi insanın daha uzun süre yaşamasına ve dolayısıyla yaşlı insan nüfusunun artışına neden oluyor. Bu durum daha çok ilerleyen yaşlarda karşılaşılan kireçlenme (Osteoartrit), hipertansiyon, diyabet gibi hastalıkların daha çok görülmesine neden oluyor." dedi.
Kireçlenmenin klinik olarak en fazla diz ekleminde görüldüğü bilgisini veren Doç. Dr. Dıraçoğlu, kalça eklemi, ayak bileği, el parmak eklemleri ve omurga eklemlerini de hastalığın en sık görüldüğü yerler olarak sıraladı.
Hastalığın tanısının kısa sürede konulabileceğini belirten Doç. Dr. Dıraçoğlu, "Kısa bir muayeneden sonra, düz grafi ile tanı konabilir. Gerektiğinde emar ve ultrason görüntüleme yöntemleri de kullanılabilir." dedi.
Doç. Dr. Dıraçoğlu hastalığın erken teşhisi ile ilgili şunları aktardı: "Birkaç ay önce Avrupa Ramotoloji Kongresi'nde uluslararası çalışma grubu olarak bir bildiri yayınladık. Artık kireçlenme yalnızca filmde göründüğünde ortaya çıkmayacak. Biz erken evre de bazı risk faktörlerini öngördük ve henüz filmde ortaya çıkmadan bu kriterler değerlendirilerek erken evre kireçlenmeyi teşhis edebilmeyi umuyoruz. Böylece hastalığın ilerleyen evrelerine karşı erkenden önlemleri alabileceğiz."
Kireçlenme ile birlikte ağrılar ve sızıların oluştuğunu dile getiren Dıraçoğlu, "İlerleyen dönemde günlük yaşamı zorlaştırıcı, merdiven çıkamama, yürüyememe, uzun süre ayakta duramama gibi durumlar ortaya çıkıyor. Ellerdeki deformiteler iş yapmayı güçleştiriyor. Eklemlerdeki tutulmalar hareketi güçleştirebiliyor." şeklinde konuştu.
Kireçlenmenin dört evreden oluştuğuna dikkat çeken Doç. Dr. Dıraçoğluuyor, tedavi yöntemleri hakkında şunları söyledi: "Tedavi planı hastalığın evresine göre değişebiliyor. Kireçlenme olduğu anlaşılan hastalarda tedavi seçenekleri çeşitli. Egzersizler, fizik tedavi yöntemleri ve ilaçlar ana tedavileri oluşturuyor. Bunun yanında kilo verme, eklem koruma yöntemleri, dizlikler, tabanlıklar, besin destekleri kullanılabilir. Hastalığın son aşaması ameliyatla etkilenen eklemin çıkarılıp yerine protez takılmasıdır. Cerrahi tedavi genellikle son seçenek olarak değerlendirilir. Çünkü tüm ameliyatların sahip olduğu riskler burada da mevcuttur. Son dönemdeki bu konudaki gelişmelere rağmen hala protezin insan vücudundaki ömrü sınırlı ve bazen ikinci bir protez takma işlemi gerekli olabiliyor. Bu işlem ilkinden daha zor oluyor. Bizim temel amacımız hastaların ameliyat evresine geçmelerini engellemek. Kireçlenmenin ileriki evrelere taşınmaması için uygun tedavileri seçmek gerekiyor. Eğer hasta zaten son aşamada ise ameliyatı mümkün olduğu sürece erteleyebilecek çözümler üretmeyi amaçlıyoruz. Eklem içine çeşitli enjeksiyonlar yapılabilir. Bunlar arasında en sık tercih edileni hyaluronik asit enjeksiyonlarıdır. Tüm dünyada viskoelastik sodyum hyaluronat çözeltisi içeren intra-artiküler enjeksiyonlar sıkça kullanılıyor ve biz de bu ürünün üstün özelliklerinden hastalarımızın faydalanmasını sağlıyoruz."
Doç. Dr. Dıraçoğlu, eklem içi enjeksiyon uygulaması hakkında şu bilgileri aktardı: "Eklem içine enjeksiyon yapmak için özel bir teknik gerekiyor. Sadece kas-iskelet sistemi uzmanları bu enjeksiyonu steril hastane ortamında yapabilirler. Fizik Tedavi, ortopedi, romatoloji uzmanları ve spor hekimleri bu gruptaki hekimlerdir. Eklem içerisine en sık yapılan enjeksiyon çeşidi halk arasında "yağlayıcı" olarak bilinen sodyum hyaluronat. Enjeksiyon genellikle birer hafta arayla üç kez yapılır. Enjeksiyon yapıldıktan sonra hasta düzenli aralıklarla takip edilmelidir. Bu enjeksiyonların yılda bir kez tekrar edilmesi gerekebilir. Enjeksiyon ile birlikte mutlaka fizik tedavi, egzersizler, koruma programları da ihmal edilmemelidir. Enjeksiyonu yapan hekimin iğneyle eklemin içerisine girdiğinden emin olması gerekiyor. Hekimin bu konuda bilgili ve tecrübeli olması önemlidir. İğne kalınlığını hekimin belirlemesi gerekir. Genel bilinenin aksine iğne ne kadar kalınsa o kadar güvenlidir. Sodyum hyaluronat uygulamalarında mutlaka steril iyot solüsyonu ve steril eldiven kullanılmalı. Sonrasında mutlaka o bölgenin bandajlanması ve enjeksiyondan sonra hastaların 20-30 dakika gözlem altında tutulması gerekiyor. Her ilaçta olduğu gibi iğneler de alerjik reaksiyon yapabilir. Hyaluronat çözeltileri; düşük, orta ve yüksek molekül ağırlıklarında farklı yoğunluklarda oluyor. Her hyaluronik asit kireçlenme tedavisinde aynı etkiyi göstermez. Olumlu etki göstermesi için molekül ağırlığının ve miligram seviyesinin yeterli düzeyde olması gerekir. Reviscon, 3 milyon Dalton molekül ağırlığı ve 20-32 miligramlık oranları ile kireçlenmeye karşı önemli bir etki gösteriyor ve olumlu sonuçlar elde edilebiliyor. Ayrıca kendi ülkemizin bir ürünü olması, Türkiye'de üretilip dünyaya ihraç edilmesi de bizler için ayrıca önemli bir konu."
CİHAN