Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, çalıştığı işyerinden kovulduktan sonra mahkeme kararıyla işe iade edilen işçinin sırf 'işe başlatmama tazminatı'nı almak için süreci uzatmasını samimi bulmadı. Kararda, işverenin işe davette, işçinin de işe başlamada samimi olması gerektiğine vurgu yapıldı.
İlginç vaka, Bursa'da meydana geldi. 18 Şubat 2010 tarihinde işten kovulan işçi, iş akdinin haksız feshedildiğini belirterek Bursa 4. İş Mahkemesi'nde işveren aleyhinde dava açarak işe iade edilmesini talep etti. Mahkeme feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine hükmetti. İşveren avukatınca temyiz edilen karar Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından onandı. Yargıtay onama kararı davacı işçiye 10 Nisan 2012 tarihinde tebliğ edildi. Mahkeme kararına rağmen işe başlatılmadığını öne süren işçi, Bursa 7. İş Mahkemesi'nde alacak davası açtı. İşçi, yasal başvuru süresi içinde mahkeme kararın ifası ve eski işine iadesi için başvuruda bulunmasına rağmen, davalı şirketin yasal süresi içinde işe davet etmediğini öne sürdü. Davacı işçi, hak ettiği alacaklarını da ödemediğini iddia ederek 4 aylık ücret ve işe başlatmama tazminatı alacaklarının tahsilini talep etti. Mahkemede savunma yapan davalı işveren avukatı ise davacının işe davet edildiğini, bu tarihte başka bir yerde çalıştığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istedi. Tarafları dinleyen mahkeme, davacının işe davet edildiğine ilişkin delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi.
İŞE DAVET EDEN DE, İŞE BAŞLAMAK İSTEYEN DE SAMİMİ OLMALI
Kararı işveren avukatı temyiz etti. Dava dosyasını inceleyen Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, emsal bir karara imza attı. Taraflar arasında uyuşmazlığın usulüne uygun olarak işe başlatılıp başlatılmadığı konusunda toplandığına dikkat çekilen kararda, samimiyet vurgusu yapıldı. 4857 Sayılı İş Kanunu hükümlerine göre; işçinin kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorunda olduğu, aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğurdüğü hatırlatıldı. İşçinin işe iade yönündeki başvurusunun samimi olması gerektiğinin belirtildiği kararda, işçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemeceğinin altı çizildi.
İŞYERİNE GİTTİĞİ TARİHTE DAVACI BAŞKA İŞTE ÇALIŞIYORMUŞ
İşverenin işe davete dair beyanının da ciddî olması gerektiğin dile getirildiği kararda, işçinin işe iade sonrasında başvurusuna rağmen işe başlatılmaması halinde, işe başlatılmayacağının sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılacağı bildirildi. Davacı işçinin işyerine müracaat için gittiği tarihte başka bir işte çalıştığına işaret edilen kararda, işe başlatmama ve boşta geçen süre alacaklarına hak kazanılabilmesi için davacı işçinin işe başlama talebinde samimi olması gerektiğinin altı çizildi.
Kararda şöyle denildi: "İşe iade davası kesinleşip 10 Nisan 2012 tarihinde davacıya kararın tebliği üzerine davacı 17 Nisan 2012 tarihinde işe başlatılması için müracaat etmiş, işveren de 24 Nisan 2012'de davacıya on gün içerisinde işe başlaması konusunda davet e-maili göndermiştir. İhtilaflı konu davacının 6 Nisan 2012'de işverene müracaat edip etmediği konusundadır. Davacı müracaat ettiğine dair babası ve kardeşiyle tuttuğu bir tutanak ibraz etmiş ise de dairemizce bu tutanak davacının müracaat ettiğinin ispatı için yeterli görülmemiştir. Davacı işe başlatılması için yazılı başvuru ve icabında işe başlatılmadığına dair iş yerinde çalışan kişilerin tanıklığı veya noter tespiti isteyebilirdi. Kaldı ki SGK kayıtlarına göre davacının müracaat ettiği tarihte ve işe başlamak için iş yerine gittiğini iddia ettiği tarihte başka bir iş yerinde çalıştığı görülmektedir. İşe başlamak üzere değil de sırf işe başlatmama tazminatı almak amacıyla işe başvurup işe başlanılmadığı durumlarda ilk fesih geçerli hale geleceğinden mahkemece işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi bozma nedenidir. Mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile karar verildi." CİHAN