Yargıtay Eski Başkanı Ali Alkan, Türkiye’de yargı bağımsızlığının fiilen bittiğini söyledi. “Bugün yargı bağımsızlığı her aşamada ihlal ediliyor. Savcılara telkin telefonları açılıyor.” diyen Alkan, yargı mensuplarına bakanların talimat, HSYK görevlilerinin de tavsiye verdiğini ifade etti. Kendi döneminde de yargıya baskının devam ettiğini belirten Alkan, “Genel sekreterim ve yardımcılarını değiştirmem istendi.” dedi.
T24’ten Hazal Özvarış’a konuşan Ali Alkan, yargı bağımsızlığından kuvvetler ayrılığına, HSYK seçimlerinden yargı mensuplarının yargılanmasına kadar birçok konuda açıklamalar yaptı. Röportaj şöyle:
-Sizce Türkiye’de yargının temel sorunları arasında yer alan kuvvetler ayrılığı ilkesi hangi noktalarda zedelendi?
Güzel bir söz vardır, “Bir dokun bin ah işit” diye. Bana sorduğunuz soru da bu nitelikte. Türkiye’de yargının sorunları saymakla bitmez. Bu sorunlar bugün oluşmadı, yıllardır süregelen kronikleşmiş sorunlardır. Bugüne kadar çözümleri için samimi çabalar sarf edilmedi. Gerçekçi çözümler önerilmediği için yapılan düzenlemeler de sorunu çözmedi. Hatta bazıları sorunları daha karmaşık hâle getirdi, bazen filozof Diyojen’in dediği gibi “Gölge etme başka ihsan istemem” durumuna geldik.
- Yürütme için mi söylüyorsunuz bunu?
Evet. Yargının problemlerinin neler olduğu konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde açılan davalar fikir vermekte. Bu mahkeme nezdindeki istatistiki bilgilere göre, adil yargılanma hakkı, yargılamanın makul sürede bitirilememesi, ifade özgürlüğü gibi konular önemli sorunlarımız. Bunların yanında öne çıkan en önemli yargı sorunu kuvvetler ayrılığı, yani yargı bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ile hukuk devleti. Yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı sağlanmadan, diğer sorunlara kalıcı çözüm bulmak mümkün değil.
- Hâkim teminatı kapsamına, tayinlerin yanı sıra son olarak yaşanan tutuklamaları da koyuyor musunuz?
Hepsini kapsar ama münferit olayları değil, genel için konuşuyorum. 1943’ten beri yapılan adli yıl açılış konuşmalarını tetkik ettiğinizde bu konuşmaların ortak noktası yargı bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve hukuk devletindeki eksikliklerimizdir. Hâlâ bu konularda konuştuğumuza göre, başarılı olamadık. Yakın geleceğimizde de bu sorunların çözümüne dair işaretleri ben kişisel olarak görmüyorum.
‘BUGÜN YARGI BAĞIMSIZLIĞI HER AŞAMADA İHLAL EDİLİYOR’
- Umutsuzsunuz?
Umutsuzum, ancak çok az da olsa hukuk devleti olmadan Türkiye’nin gelişmiş ilk 10 ülke arasına giremeyeceğini söyleyen, hukukçu niteliği taşımayan yetkili kişilerin olduğunu biliyorum ve bu beni gelecekten ümitli kılıyor.
Anayasamızda kuvvetler ayrılığı ilkesi erkler arasında hiyerarşi değil, iş bölümü öngörmekte. Yasama, yürütme ve yargı yetkisinin bir otorite altında toplanmaması demokratik bir düşüncenin ürünü. Demokrasiyle yönetileceksek yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına karşı konjonktürel mazeretler üretilmemeli. Çünkü bunlar adil yargılanma hakkının bir güvencesidir. Ancak bugün yargı bağımsızlığı ülkemizde her aşamada ihlal ediliyor.
‘BEŞİR ATALAY’IN AÇIKLAMASI FÜTURSUZCA’
- Her aşama kısmında dursak; bize madde madde süreçteki ihlallerin nasıl gerçekleştiğini sıralar mısınız?
Bundan kısa bir süre önce yürütmenin bir kısım temsilcileri, yetkili soruşturma makamları tarafından verilmiş bir karar olmaksızın yargıya polis operasyonu yapılabileceğini kamuoyu önünde fütursuzca söyleyebildi.
- Bunu hangi açıklamaya istinaden söylüyorsunuz?
HSYK’nın oluşumu sırasında İstanbul’daki savcıların gözaltına alınmasından sonra Beşir Atalay’ın yaptığı açıklama... Oysa yargı mensupları hakkında soruşturma açılabilmesi belli prosedürlere tabi. Bir milletvekili ya da bakan hakkında doğrudan doğruya polis soruşturmaya geçebilir mi? Aynı teminat yargı mensupları için de geçerli.
- 'Bir milletvekili ya da bakan hakkında doğrudan doğruya polis soruşturmaya geçebilir mi' sözlerinize karşılık 17-25 Aralık 2013’te bunun yapılabildiğini gördük. Eleştiriniz kapsamındaki 17-25 Aralık soruşturmalarının usulünü geçip hâkim ve savcıların yargılanmalarıyla sınırlamanız “Yargı mensupları dokunulmaz” algısı da yaratan tek yanlı bir bakış açısı değil mi?
Şunu hemen belirtiyorum; yargı mensupları dokunulmaz değildir, ancak yargı mensuplarının soruşturulması için yetkili makamların talimatı ve izni gerekli. Örneğin, Yargıtay mensubu için Yargıtay’ın yetkili 1. Başkanlık Kurulu’nun izni gerekir. Savcı için HSYK izni gerekir. Öyle bir izin olmadan siyasi kimlik taşıyan bir isim, yargı mensuplarına polis operasyonu yapılabileceği deklarasyonu yapma cesareti bulmaktadır. Bu hâkimlik teminatıyla bağdaşmaz.
‘YARGITAY İMAMI TUTANAKLARI DEŞİFRE OLURSA MAHCUP OLURLAR’
- Eski Adalet bakanlarından Mehmet Ali Şahin, “Yargıtay’da cemaat imamı” olduğu ve bir davaya ilişkin Fethullah Gülen’e bilgilendirme yaptığını söyledi. Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu işlem yapılmasına gerek olmadığı kararı aldı. İtiraflara rağmen eski Yargıtay Başkanı Özkaya’yı yargılamayan bir Yargıtay Başkanlık Kurulu örneği olduğu için de soracağız; sizce başka bir kurul olsa “Yargıtay imamı” iddiası hakkında işlem yapılabilir miydi?
Hayır, başka bir karar çıkacağını tahmin etmiyorum. Her şey hukuk kriterleri içerisinde yapıldı. Yasa tarafından “gizli” kabul edildiği için detaylarına girmem mümkün değil ancak ilgili merciler, bu gizliliğin kalkması için isterlerse gizliliği kaldırabilirler ve her şey deşifre olur. İçeriği açıklanırsa kamuoyu önünde açıklama yapanlar mahcup olurlar.
- 'Yargıtay imamı' iddiası ve HSYK seçiminin yanı sıra 17-25 Aralık operasyonunun dershane tartışmasından sonra çıkması, 25 Aralık rüşvet dosyasının terörle mücadelede görülmesi gibi noktalar sizde cemaate ilişkin hiç soru işareti yaratmadı mı?
Ben bu söylediklerinizle cemaat arasında bağlantı kurmama neden olacak herhangi bir delil görmüyorum.
‘CEMAAT DAVASINDA DELİL YOK’
- Cemaate ilişkin yürütülen davada da benzer bir delilsizlik olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet.
- Yanıtınız şaşırtıcı çünkü somut, şimdiye kadar “Derdest davalar hakkında konuşmam” derken bu dava hakkında “Delil yok” diyorsunuz.
Evet.
- 2010’da Ergenekon sanıklarından Mehmet Haberal hakkında tahliye kararı veren hâkimlerin tazminat ödemesi yönündeki karar için Erdoğan, “İdeolojiktir, hukukun adeta katledilmesidir” dedi. Örnekler çoğaltılabilir ancak süreç için “Kandırıldık” ifadesinin yanı sıra “Ne istedilerse verdik” diyen Erdoğan’ın bu sözü, cemaat hakkında yürütülen terör örgütü davası kapsamında ikrar olarak görülebilir mi? Bu ifadenin delil olması veya Erdoğan’ın sanık veya tanık olarak dinlenme ihtimali sizce çok mu absürt?
Eğer böyle bir yargılama yapılırsa ona mahkeme karar verecektir. Gelişmeleri şimdiden öngörmek mümkün değil.
(……)
‘İSTİFA ETMEDİM ÇÜNKÜ…’
- 2014’te istifa etmeyi düşündüğünüz yazıldı. Bu doğru muydu?
HSYK ve Yargıtay kanunlarındaki değişikliklerden sonra istifa konusunda fikir jimnastiği yaptım. İstifa etsem ne gibi sonuçlar doğar, etmesem yargının selameti için neler yapabilirim diye düşündüm ve değerlendirme sonucunda olumsuz gidişin tersine döneceğine dair herhangi bir ümit görmediğimden istifa etmedim. Gidişatı olumlu yönde etkileyeceği kanaatine varsaydım düşünecektim.
- Uykusuz geceleriniz oldu mu?
Uyuduğun gece oldu mu diye sormanız lazım.
‘Yargı bağımsızlığı fiilen ortadan kalktı’
- Neden?
Ülkenin, yargının içinde bulunduğu durum nedeniyle. Şu andaki Yargıtay Başkanı’mız, aday olacağı zaman dertleşmeye geldiğinde “İsmail Bey, ben çok zor günler geçerdim ama seni daha zor günler bekliyor” dedim. Nitekim öyle de olacak. Sonuçta benimki yargı bağımsızlığının müdahalesinin gerçekleştiği bir dönemdi. Şimdi yargı bağımsızlığının fiilen ortadan kalktığı bir dönemde şu anki Yargıtay Başkanımız görev yapıyor.
Yargı bağımsızlığını, hâkimlik teminatını anayasaya ve yasalara yazmakla hukuk devleti olmuyor. Çünkü bunlar parayla alınacak şeyler değil. Zaman içerisinde bedellerinin ödenmesi lazım. Bu nedenle mağduriyetlerin yaşanması lazım. Bunlardan dersler çıkaracağız ki bağımsız yargıya, demokrasiye ve standardı yüksek kavramlara tam olarak kavuşacağız. Bu bedeli kim ödeyecek? Bugün Ahmet, yarın Veli öder. Ama yaşanan mağduriyetler bir bedeldir. Sonuçta demokrasi tüm ilkeleriyle Türkiye’de yerleşecektir."