Yeni yapılan bir araştırmaya göre suni malzemeler içeren yapay tatlandırıcıların insanın sinir sistemine etki ettiği ve zihinsel açıdan olumsuz sonuçlar doğurduğu kaydedildi.
Bilim insanları özellikle yüksek derece işlenmiş gıdaların depresyon vakalarını hızla artırdığını ve halk sağlığı açısından tehlike arz ettiğini ifade ediyor.
Yapay tatlandırıcılar ve depresyon arasındaki bağlantı
Söz konusu araştırma ABD'nin en prestijli eğitim kurumlarından Harvard'ın Halk Sağlığı Okulu'nda gerçekleştirildi. 14 yıl boyunca 30 bin kadının sağlık durumunu takip eden araştırma görevlileri, Kadın Hastanesi ile işbirliği yaptı. Sonuçlar JAMA Network Open dergisinde yayınladı.
Peki ama yüksek derece işlenmiş gıdalar tam olarak nedir ve nasıl tanımlanır?
Çalışmalarını İngiltere'nin başkenti Londra'da sürdüren beslenme uzmanı Clarissa Lenherr, Euronews Next'e verdiği röportajda işlenmiş gıdalarla, yüksek derece işlenmiş gıdalar arasındaki farkı şöyle özetliyor.
'Yüksek derece işlenmiş gıdalar' son derece lezzetli, hızlı ve pratik şekilde tüketilebilmeleri için tasarlanmıştır.
"İşlenmiş gıdalar orijinal besin özelliklerinin çoğunu hala koruyabilir. Dondurulmuş sebzeler, konserve fasulye ve fıstık ezmesi gibi paketli ürünler az işleme tabi tutulur. Besin değerleri azalsa da öz yapılarını korurlar."
"Ancak 'aşırı işlenmiş gıdalar' genellikle çok sayıda katkı ve yapay içerik maddesinin eklenmesiyle çok daha kapsamlı bir işleme tabi tutulur. Bunlar genellikle doğal öz yapılarından çok farklıdır. Son derece lezzetli, hızlı ve pratik şekilde tüketilebilmeleri için tasarlanmıştır."
Yüksek derece (ultra) işlenmiş gıdalar çok sayıda katkı ve diğer yapay maddelerin eklenmesiyle çok daha kapsamlı bir işleme tabi tutulur.
Clarissa Lenherr / Diyetisyen
Clarissa Lenherr / Diyetisyen
Araştırmanın sonuçlarına göre, bu tarz yapay tatlandırıcılar ve yapay olarak tatlandırılmış içecekleri diyetlerinde daha fazla tercih eden kişilerde depresyon vakalarının daha fazla görüldüğü ya da bu kişilerin depresyona meyilli oldukları tespit edildi.
Söz konusu depresyon riskinin yaş, egzersiz, sigara ve alkol içme, düzensiz uyku gibi etmenler de hesaba katıldığında daha yüksek olduğu gözlemlendi.
Bilim insanları bu konuda daha kapsamlı bir araştırma yapılması gerektiğini ifade ediyor. Zira söz konusu çalışma 40 yaş üstü beyaz kadınları kapsıyor. Bu sebeple bazı yöresel, yaşa ve ırka bağlı etmenler çalışmanın sonucunu etkileyebilir. Ancak söz konusu bulgular fark gözetmeksizin insan fizyolojisi baz alındığında herkes için geçerli kabul ediliyor.
'Fast food kültürü' uzun süreli kronik stresin bir göstergesi
Danışman Psikiyatrist ve Araştırma Görevlisi Dr. Paul Keedwell, bazı bireylerin hayatlarında travmatik olaylar yaşanabileceğini ya da iş yerinde yaşanan stres ve sosyal çevrenin etkilerinin depresyona önemli ölçüde etki ettiğini belirtiyor ve ekliyor: "Bu gibi etmenler göz önüne alındığında beslenmenin depresyon riski üzerindeki etki oranını tam olarak söyleyemeyiz."
Keedwell ayrıca hazır yemek ve yapay tatlandırıcılı içeceklere dayalı bir beslenmenin hızlı, yoğun ve stresli bir yaşam tarzına işaret edebileceğinin de altını çiziyor. "Bir başka deyişle, hızlı yiyecek (fast food) kültürü, kronik stresin dolaylı bir göstergesi olabilir. Zaten uzun süreli kronik stres, hala depresyonun en önemli sebepleri arasında yer alıyor."
Katkı maddeli ve suni tatlandırıcılı gıdalar bağırsak mikrobiyomunu bozuyor
Harvard Sağlık Okulu'ndaki araştırma görevlileri daha önce yaptığı çalışmalarda suni ve katkı maddeli yiyecek ve içeceklerin bağırsak mikrobiyomunu bozduğu, bağırsaktaki dost bakterilerin sayısını azalttığını ve bu durumun da stres ve depresyona sebep olduğunu göstermişti.
Bilim insanları düzensiz uyku, aşırı derecede ekran karşısında vakit geçirilmesi, spor yapmama ve sosyal medya bağımlılığı akabinde azalan fiziksel sosyal aktivitelerin de depresyona neden olduğunu ancak elde edilen bulguların beslemenin etkisinin oldukça yüksek olduğunu belirtiyor.
Peki ama beslenmemizi nasıl geliştirebiliriz?
Şeker ve karbonhidrat içerikli ürünlerde yapay tatlandırıcılar daha fazla kullanılıyor.
Clarissa Lenherr / Beslenme uzmanı
Clarissa Lenherr / Beslenme uzmanı
"Alışverişte etiketleri okuyun ve ev yemekleri yapmaya çalışın"
Beslenme uzmanı Lenherr, yiyecek alırken etiketlere dikkat edilmesi gerektiğini, yemek yapmak için vakit ayrılmasını ve doğal malzemelerle tencere yemekleri pişirilmesini öneriyor:
"Alışveriş yaparken çok daha fazla bilinçli olmalıyız. Zamanımız varken birkaç öğün yetecek kadar yemek yapabiliriz. Bu ev yemeklerini buzdolabı ya da dondurucuda sağlıklı bir şekilde saklanabilir. Eğer bunları yapamıyorsak hiç olmazsa paketli gıdaların etiketlerini daha özenli bir şekilde okuyalım."
Lenherr ayrıca alışveriş yaparken daha az katkı maddesi içeren yiyeceklerin yanı sıra şeker içerikli ürünlerden de kaçınılması gerektiğinin altını çiziyor. Zira şeker ve karbonhidrat içerikli ürünlerde yapay tatlandırıcılar daha fazla kullanılıyor.
"Meyve ve sebzeleri taze olarak almakta fayda var. Bunu yapamıyorsanız katkı maddesi içermeyen konserve ürünler, dondurulmuş sebze gibi çok fazla işlemden geçmeyen ve kolay pişen seçeneklere yönelmek bir çözüm olabilir."