Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan’ın katıldığı bir televizyon programında 2018’de Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığı için yapılan görüşmelerde bulunduğunu söylemesi üzerine tartışmalar devam ediyor.
Ali Babacan’ın 2017 referandum kampanyası sırasında Ankara Beypazarı’nda katıldığı basına kapalı bir parti toplantısında hükümete yönelik eleştiriler getirdiği ve anayasa referandumuna da “evet” demediği için Beypazarı’nın AKP’li belediye başkanı tarafından Genel Merkez’e şikâyet edildiği ortaya çıktı.
Milliyet gazetesinden Zafer Şahin, Beypazarı Belediye Başkanı Tuncer Kaplan’ın “Yaklaşık iki buçuk saat süren toplantı boyunca Referandum ile alakalı EVET’le ilgili tek bir söz edilmedi” diyerek AKP Genel Merkezi’ne Babacan’ı şikayet ettiği tutanağı da köşesinde yayınladı.
Zafer Şahin’in yazısının o bölümü şöyle:
“AK Parti Ankara Milletvekili, Dışişleri eski Bakanı, Başbakan eski Yardımcısı Ali Babacan, 27 Nisan referandum çalışmaları kapsamında parti göreviyle Beypazarı’na gelir. Özel kalemi toplantıdan günler önce AK Partili Belediye Başkanı Tuncer Kaplan’dan bazı isteklerde bulunur.
“MEVCUT BAKANLARI EZMEK İSTEMİYORUZ” DİYEREK BASINI İSTEMEMİŞ
“Babacan’ın hitap edeceği kişi sayısı 20’nin üzerinde olmayacaktır. Ve sadece iş adamlarından oluşacaktır. Basın içeri alınmayacaktır. Belediye Başkanı “Bu bir referandum çalışması. Neden az kişiyle toplanıyoruz, basın niye gelmiyor?” diye haklı olarak sorar. Cevap düşündürücüdür: Mevcut bakan arkadaşlarımızı ezmek istemiyoruz. Biz medyada çok görünmeden çalışmalarımızı sürdürüyoruz!
“Şu inceliğe, nezakete bakar mısınız? Kapalı devre de olsa referandumdan “Evet” çıkması için kendisini sahaya atmış. Ve bunu yaparken bakan arkadaşlarını ezmekten çekiniyor.”
“Toplantıya katılan herkes Babacan’dan referandumdan neden “Evet” çıkması gerektiğine dair bir konuşma yapmasını beklemektedir. Ama o uzun uzun kendi bakanlık döneminde işlerin ne kadar iyi gittiğinden, görevi bırakmasından sonra ise sarpa sardığından bahseder. “Babacan’a göre Avrupa ile herhangi bir konuda ters düşmemiz çok yanlış ve risklidir. Türkiye o tarihte NATO’nun tatbikatlarında düşman olarak gösterilmektedir ama Babacan “NATO bizim güvenlik şemsiyemiz. Rusya ile yakınlaşmamız çok yanlış ve tehlikeli” der.”
“PİLOTLARIMIZ ÖNCE DENETİMLİ SERBESTLİKLE İMZA ATIYOR, ARDINDAN UÇAĞA BİNİYOR”
“Toplantıya katılanlar hayretle birbirine bakmaktadır. Ama Babacan büyük bir coşkuyla işlerin ne kadar kötü gittiğini anlatmaya devam eder. 15 Temmuz ihanetinden sadece bir ay sonra Fırat Kalkanı Harekâtı’nı yapan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne dair değerlendirmeleri de tıpkı öncekiler gibi ibretliktir: ‘Bizim pilotlarımız önce denetimli serbestlikle imza atıyor, ardından uçağa biniyor. Askeri pozisyonumuz itibarıyla kimseye kafa tutacak durumda değiliz. Riskli durumdayız. Halimiz bu!”
“Sıra en iyi bildiğini iddia ettiği ekonomiye gelir. Asıl bombaları bu kısma bırakmıştır. 10 küsur yıl yönettiği ekonomimiz de çok kötüdür. “Kot pantolonumu, sweat’imi giyip Avrupalı dostlarımızla şömine başında aylık görüşmelerimize devam ediyorum. Hepsiyle şahsi tanışıklıklarımız var. Türkiye ve Avrupa’daki karışıklıkları konuşuyoruz” der. Bu bir “Bakan olmasam da Avrupalılar beni muhatap alıyor” mesajıdır.”
“Dönemin ABD Başkanı Trump’tan da memnun değildir Babacan ve Senato tarafından görevden alınacağını düşünmektedir! Sonra konuyu yeniden Avrupa’ya getirir. “Bizim Avrupa ile ters düşme lüksümüz yok. Dünya Bankası ve ülkelerin merkez bankaları yetkilileriyle şahsen görüşmelerim devam ediyor” diyerek sözlerini tamamlar.”
“Yaklaşık 2.5 saat süren toplantıda ne referandum ne de “Evet kampanyası” ile ilgili tek laf etmez.
“Belediye Başkanı Tuncer Kaplan biraz hayret, çokça da sinirlenerek ve üzülerek takip ettiği konuşmaları bir tutanakla genel merkeze iletir.”