AK Parti'nin kurucularından Ertuğrul Yalçınbayır, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile eski Bakan Hüseyin Çelik'in son dönemde yaptığı açıklamaların, parti içinde muhalefet başlatmak amacı taşımadığını söyledi. Yalçınbayır, "Şimdi içeride söyleme fırsatı kalmadı. İçeride söylediklerini ben biliyorum. Sayın Arınç'ın da biliyorum. Şimdi onlar tamamen dışarıda. Dışarıda olduğu zaman sözün etki gücü yok." dedi.
Bülent Arınç'ın, parti içinde daraltılmış toplantılarda da görüşlerini açıklıkla söyleyen birisi olduğunu dile getiren eski Başbakan Yardımcısı Yalçınbayır, Arınç'ın bunları söylerken hiçbir zaman bir kusur, bir ayıp araştıran tutum içinde olmadığını, kendine has üslupla görüşlerini açıkladığını kaydetti.
"SAYIN ARINÇ'IN MUHALEFET HAREKETİ BAŞLATMAK GİBİ BİR TAVRI YOK"
Yalçınbayır, şöyle konuştu: "Ben bu çerçevede hareket ettiğini, bir husumetten kaynaklanan düşünce ile değil, bir muhalefet anlayışı ile değil, bir düşünce açıklaması şeklinde ben bunu değerlendiriyorum. Açılımdan haberleri vardı' sözü var. Yine sayın Arınç da o dönemde 1 Mart tezkeresine karşıydı. Bunun açıklıkla kulisini yapma şeklinde değil, aksine Türk halkının tercümanı olan bir fert gibi konuştu, sorumluluğu vardı, Meclis başkanıydı. Sayın Arınç'ın ben, parti içinde bir muhalefet hareketi başlatmak gibi bir tavır içinde olduğunu düşünmüyorum. Görüşlerini açıklamıştır."
"ÇELİK VE ARINÇ'IN BUNLARI DİLE GETİRMESİ KADAR DOĞAL BİR ŞEY YOK"
Hüseyin Çelik'in de aynı düşüncede olduğunu ifade eden Yalçınbayır, şunları dile getirdi: "Hüseyin Çelik'in de Bülent Arınç'ın da hem hitabeti, hem bu konularla ilgili derinlikleri vardır. Ama partinin kurucularıdır. Bu kuruluştan sapmaları, felsefeden sapmaları, onların dile getirmesi kadar doğal bir şey yoktur. Partinin kurumsallaşması ile ilgili parti içi demokrasi hakem kurulunun çalışmadığı görülüyor. Demokrasi hakem kurulu, tüzüğün ve programın uygulanmasını gözeten, genel başkan dahil herkesin şikayet edilebildiği bir kurumdur. Ben geçmiş dönemde Tayyip Bey'i şikayet etmek istediğimde kurul başkanı rahmetli Nurdoğan Topaloğlu beni ısrarla bu konudan vazgeçirmeye çalışmıştır. Çünkü partinin programına, tüzüğüne, ilkelerine aykırı tutum ve davranışlar oluyordu. Milletvekillerinin kullandığı oylara müdahale edenler, gruba çağırıp fırçaya yeltenenler, milletvekillerinin soru önergelerini, kanun tekliflerini grupta tutanlar, meclis başkanlığından bunları alıp 'grupta inceleyeceğiz' diyenler, milletvekillerinin özgürlüklerine müdahale edenler vardı. Bunlar partinin kuruluş felsefesine aykırı."
"ŞİMDİ PARTİ İÇİNDE SÖYLEME FIRSATI KALMADI"
Hüseyin Çelik'in bu söylediklerini parti içinde de söylediğini vurgulayan Yalçınbayır, şöyle devam etti: "Şimdi içeride söyleme fırsatı kalmadı. İçeride söylediklerini ben biliyorum. Sayın Arınç'ın da biliyorum. Şimdi onlar tamamen dışarıda. Dışarıda olduğu zaman sözün etki gücü yok. Geçmiş dönemdeki onların tutum ve davranışlarını eleştirebilirsiniz, zamanlamalarını eleştirebilirsiniz, kamuya yeterince yansımadığını eleştirebilirsiniz ama söylüyorlardı. Şimdi söylemeleri de hüküm ifade etmiyor. O zaman buldukları zemin şimdi konuştuklarıdır. Yoksa Ahmet Hakan'ın bugün ki yazısı söz konusu olmazdı, konuşabilseydi."
"ÇELİK'İN 1 KASIM SEÇİMLERİ İLE İLGİLİ SÖZLERİ ÇOK MANİDAR"
Çelik'in, "1 Kasım'da vatandaşın bir kısmı bize kahrede kahrede oy verdi" şeklindeki sözlerini değerlendiren Yalçınbayır, şöyle konuştu: "Hüseyin Çelik'in 7 Haziran ile 1 Kasım seçimlerini karşılaştırması manidardır. Hakikaten 1 kasım seçimleri terörün gölgesi altında yapılmıştır. Seçmenin serbest iradesi söz konusu olmamıştır. Seçmen, terörün gölgesi altında oy kullandı. O baskıyı hissetti. Ülkenin bir yerindeki kalkışmayı ve bunun yarın öbür gün doğurabileceği sonuçları gördü. Böylesine bir ortam serbest irade mahsülü bir seçimi doğurmaz. Bunlar Avrupa Güvenilik İşbirliği Teşkilatı raporlarına da konu oldu. Yani baskılar karşısında oy vermek, sadece o yöre hissetmiyor o baskıyı."
"AK Parti, kurumsallaşmasını tamamlayamamış bir partidir" diyen Yalçınbayır, şu ifadeleri kullandı: "Kurumsallaşmasını tamamlayabilseydi, tek kişinin iradesiyle hem grup başkan vekilleri, hem MYK belirlenmezdi, hem MKYK belirlenmezdi, hatta milletvekillerinin illerdeki dağılımı tek kişinin, birkaç kişinin arzusuna kalmazdı." CİHAN