Grihat'tan Arzu Yıldız'ın haberine göre; Saygılı ise soruları cevaplamadan önce manifesto niteliğinde bir ön giriş yaptı. Türkiye’nin artık bir hukuk devleti olmadığını ifade eden Saygılı, 25 Aralık’ta savcı talimatını uygulamayan kolluktan sonra 25 Nisan’da mahkeme kararını uygulamayan savcı gördük yuh artık dedi. Saygılı, Anayasa’nın askıya alındığını belirtirken bu iddiasının gerekçelerini sıraladı ve kendisinin ifadesini isteyen müfettişlere “ben sizi neden tanıyayım” diye sordu.
Öte yandan, 25 Aralık soruşturması nedeniyle kendilerine 1 Eylül 2014’te operasyon yaptıran savcı İsmail Uçar’ın evrakta sahtecilik suçu işlediğini anlattı bunun gerekçesini de şöyle açıkladı: “25 Aralık soruşturmasını kapatıp bize operasyon yapan savcı İsmail Uçar’ın, dinleme ses ve takip görüntülerinin bulunduğu hard diskin şifresini açmadan tüm polisleri tutukladığı ortaya çıktı. 25 Aralık 2013 tarihinden beri 18 aydır hala hard diski açmadığı, yani hiçbir delili görmediği, buna rağmen görmüş gibi 30 sayfalık rapor tutarak, evrakta sahtecilik yaparak takipsizlik kararı verdiği ve bu evrakta sahtecilikle polisleri tutuklattığı ortaya çıktı. Yani yaptığınız bu soruşturmaya esas delilerin olduğu hard disk hala açılmadı. Savcı evrakta sahtecilik yaptı. Yani sorduğunuz sorular savcının hayal ürünü.”
Saygılı iki hakimin verdiği karardan ötürü tutuklandığını hatırlatırken, Cumhurbaşkanının bu hakimler konusunda karar vermek için HSYK’nın toplanmakta geç kaldığını söylemesi üzerine özür dileyerek toplanan ve hakimleri açığa alan kurula da seslendi. Sulh Ceza Hakimlikleri ve savcıların 670 bin TL’ye aldıkları lüks konutlarla ilgili şikayetlere bir yıldır neden bakmıyorsunuz diye sordu.
İşte Saygılı’nın müfettişlerin kendilerine yönelttiği soruları cevaplamadan önce yaptığı girişte yer alan o ifadeler:
“Soruları, soran makamı, hangi sıfatla ve hakla soru sorabildiklerini, onlara bu sıfatı kimin verdiğini, sıfatı verenin hangi hakla bunu yaptığını, tüm bu makam ve sıfatın nasıl ve kim tarafından ihdas edildiğini, bireylerin bu makamları neden ciddiye alıp, tanıyıp, yok hükmünde saymayıp cevap vermesi gerektiğini belirleyen unsurlar, bu olaylrın bir “HUKUK DEVLETİ”nde gerçekleşiyor olması ve tüm bu işlemleri ve statüleri belirleyen, geçerli, otorite ve birey tarafından tanınan, fonksiyonunu icra eden bir yargı tarafından bağımsız şekilde denetlenebilen bir hukuk sisteminin varlığıdır. Devlet, Anayasasında “Hukuk Devleti” yazdığı için hukuk devleti olmaz. Anayasal teminatlar yürütme tarafından harfiyen uygulanır, yargı bağımsız ve tarafsız çalışabilirse hukuk güvenliği sağlanmış, devlet hukuk devleti olmuş olur.
Anayasa’nın askıya alındığı konusunda hukukçular hemfikir
Halbuki,
-Emekli askeri hakim Ümit Kardaş, yazılı medyada 5 Mayıs 2015 tarihinde yayınlanan söyleşisinde “Hukuk güvenliği herkes için kalkmıştır. Anayasal teminatlar askıya alınmıştır” tespitinde bulunmuş ve bu konu ile bağlantılı olarak kapalı devre bir hukuk sistemine geçilmesiyle ilgili “bu durum, siyasi iktidarın planlı bir objektiflik ihlali hedeflediğini göstermektedir” tespitine de yer vermiştir.
-Türkiye’nin en önemli hukukçularından Prof.Dr. Ergun Özbudun, İngiliz düşünür John Locice’nin 17.yy’da yapmış olduğu unutulmaz tespite gönderme yaparak “Hukukun sonudur, bu kadar diyorum” demiştir.
-Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Sami Selçuk, “45 yıldır hizmet verdiğim yargıda böyle şeyler yaşamadım. Yaşananlar altında eziliyor, utanç duyuyorum…” diyerek adeta Türk yargı sistemi ile ilgili taziye ilan etmiştir.
-27 Mayıs 1960’dan beri asker-siyaset ilişkileri üzerine önemli kitaplara imza atan Prof. Ümit Özdağ ise “Anayasaya karşı darbe yapıldı” tespitinde bulunmuştur.
Ülkemizin ünlü hukukçularının tespitine birkaç ekleme de biz yapalım;
-17-25 Aralık operasyonlarının arkasından hükümet “Acil” koduyla “Adli Kolluk Yönetmeliği”ni değiştirerek adli kolluğun, adli çalışmaları yürütmeye bildirilmesi zorunluluğunu getirdi. Aleni bir şekilde yürütmenin yargıya müdahalesiydi. Danıştay iptal etti
-Dönemin Başbakanı, “bir proje yürütüyoruz. Bu işi bundan sonra Sulh Ceza Hakimlikleri yürütecek ve işler hızlanacak” , “Evet cadı avıysa cadı avı. Biz bu cadı avını yapacağız” dedi.
-AYM’nin youtube ve sosyal medya kararını “milli bulmayıp, saygı da duymuyorum” dedi.
-Başbakanlık Başdanışmanı Etyen Mahçupyan “Hükümet normatif hukukun dışına çıkmıştır” dedi.
-İçişleri Bakanı “Bu Anayasa’yı tanımıyorum” diye konuştu.
-İktidar milletvekili Mehmet Metiner “Bu Anayasa’yı parçalayacağız” sözlerini sarf etti
-Cumhurbaşkanı “Parlamenter sistem bekleme odasına alınmıştır” diye ekledi.
HSYK hakim ve savcı teminatını toprağa gömdü
-Aynı Cumhurbaşkanı “HSYK toplanmakta geç kaldı” dedi, HSYK geç kaldığı için özür dileyerek, bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş olduğunu ilan etmekten çekinmedi.
-2 Saat içerisinde toplanan ve hakimleri verdikleri karardan dolayı açığa alabilen HSYK, 10 aydır proje olarak kurulduğu ilan edilen Sulh Ceza Hakimlikleri ve savcılarla ilgili kendine ulaşan yüzlerce şikayetin bir tanesini bile işleme koymadı
-Aynı HSYK, Ankara Adliyesinde polislerin tahliyesine karar veren ve itirazın gideceği hakimleri derhal görevden aldı.
- Aynı HSYK, Adana’da MİT’in eskortluk yaptığı TIR soruşturmasında iktidarın istediği kararları vermeyen savcıları başka illere sürdü
-Aynı HSYK, tahşiye davasının hakimlerini değiştirip, yerine 2 aylık hakimleri atadı. Mahkeme sonucu ise malum.
-Aynı HSYK, 17-25 Aralık soruşturmalarını kapatan savcıları terfi ettirerek Başsavcı vekili yaptı.
- Aynı HSYK, bu savcılardan 670 bin TL’ye daire satın alanlarla ilgili yapılan şikayete bakmadı
-Aynı HSYK, Deniz Feneri e.V dosyasına “örgüt” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlarını kaldıran savcıları terfi ettirdi
-Aynı HSYK, HSYK seçimine girip seçimi kaybedenleri başka illere sürdü
-Aynı HSYK, müfttişlerine hazırlattığı raporla “Hakimlerin verdikleri karar sebebiyle tutuklanması” talebinde bulunup nöbetçi olmayan Ağır Ceza Mahkemesi marifetiyle hakimlerin tutuklanmasını sağladı
-Aynı HSYK, verdiği bu kararlarla “Hakim Savcı teminatını” toprağa gömdü
Yürütmenin yargıya müdahalesine olanak sağlandı
-Dönemin Başbakanlık müsteşarının “Kırın kapısını alın” dediği gazeteci hapse atıldı
-Aynı müsteşarın “…o müdürleri ve yardımcılarını derhal görevden alın…sabaha kalmasın ifade mifade alırlar, iş işten geçer” diye emir verdiği vali, o müdürleri derhal görevden alarak, yürütmenin yargıya müdahalesine olanak sağlandı
Savcı İsmail Uçar suç işledi
-25 Aralık soruşturmasını kapatıp bize operasyon yapan savcı İsmail Uçar’ın, dinleme ses ve takip görüntülerinin bulunduğu hard diskin şifresini açmadan tüm polisleri tutukladığı ortaya çıktı. 25 Aralık 2013 tarihinden beri 18 aydır hala hard diski açmadığı, yani hiçbir delili görmediği, buna rağmen görmüş gibi 30 sayfalık rapor tutarak, evrakta sahtecilik yaparak takipsizlik kararı verdiği ve bu evrakta sahtecilikle polisleri tutuklattığı ortaya çıktı. Yani yaptığınız bu soruşturmaya esas delilerin olduğu hard disk hala açılmadı. Savcı evrakta sahtecilik yaptı. Yani sorduğunuz sorular savcının hayal ürünü.
Savcı talimatını uygulamayan kolluktan sonra mahkeme kararını tanımayan savcı gördük
-25 Nisan 2015 tarihinde tarafım için tahliye kararı verildi. Kararın gerekçesi incelendiğinde, bırakın tutuklamaya esas delili, adli kontrol için bile yeterli delil olmadığı vurgulandı. Karar uygulanmadı. Doğrudan Anayasa’nın 138.maddesi ihlal edildi. Böylece savcı emrini uygulamayan kolluktan sonra, mahkeme kararını uygulayamayan savcıya şahit olduk. Tam “yok artık!” derken alt makam ve mahkeme değil, hakimlik olan Sulh Ceza Hakimliği tahliye kararına ilişkin “yok hükmünde” kararı verdi. YUH ARTIK! Derken HSYK müfettişinin talebiyle , nöbetçi olmayan bir ağır ceza mahkemesinin iktidar tarafından 1 yıl önce hakim yapılan görevlileri tarafından hakimler tutuklandı. Komedi bitmemiş! Tutuklanan hakimlerin yerine atanan yeni hakimler kendi mahkemelerinin kararını yok saydı. Halbuki 29 ve 32.Asliye Ceza Mahkemesinin kararlarına kanun yararına bozma yolu denenmedi. İtiraz edilmedi. Kimse bir mahkeme kararını “yok” sayamaz. Peki ne oldu? Ne karar uygulandı ne de karara itiraz edilmedi. Tahliye kararı hukuk dünyasındaki yerini almıştır. Karar hala geçerlidir.
Sıfırlama kaydının ses analizini yaptırın gerçeği cümle alem görsün
Yukarıda çok özet geçilen süreç, tam da iktidar temsilcilerinin yolsuzluğa ve rüşvete boğazına kadar batmış olduğunu ortaya saçıldığı, dönemin Başbakanının evindeki paraları sıfırlamak için tüm aile fertlerinin seferber olduğuna dair görüşmelerin ortaya saçılmasından sonra başladı. Bu telefon görüşmeleri kimler tarafından kaydedildiği bilmiyorum. Konu ile ilgili de suç duyurusunda bulundum. Kişilerin aleyhinde kullanılmasa da, suçtan mağdur olduğum için lehine bir delildir. İsterseniz bir ses analizi yaptırın da montaj olup olmadığını cümle alem görmüş olsun. Gerçeğin resmi olarak ortaya çıkmasına gerek yok. Ayan beyan ortada.
Tarihe not düşmek için cevap vereceğim
Kısaca geçmişini hatırlattığım bu olaylar, ülke olarak artık bir hukuk devleti olmadığımızın net fotoğrafını ortaya koymaktadır. O zaman siz, hangi ülkenin hukuk sisteminden görev ve yetki alarak bana soru sorabiliyorsunuz? Hukuk yoksa size görev ve yetki veren mevzuat da yok demektir. Hukuk yoksa, ben cevap versem bile ola ki lehimde görüş bildirme imkansız yok demektir. Hukuku tanımayan bir iradenin, hukuk varmış gibi görevlendirdiği şahısların, sanki hukuka göre işlem yapıyormuş gibi davranıp, hukuk varmış gibi verecekleri kararı neden tanıyayım? Çünkü iradenin topu, tankı var, hapsetme imkanı var değil mi? İşte tam da budur Ceza Muhakemesi Hukukunun varlık sebebi. Yani bireyleri devletten korumak sonra bireyi bireyden korumak. Hukuk yoksa artık zorbalık vardır. Bugün elinde topu tankı olan diğerini yarın da el değiştiğinde onlar diğerini mi ezecek? Hukukun olmadığı bir ülkede kolluğa, kanun uygulayıcı denemez. Hukuk varsa müfettişsiniz. Yoksa beni soruşturmaya salahiyetiniz yok.
Bu durumda sorularınızı sizin ve temsil ettikleriniz için değil, tekrar hukuk devleti olduğumuzda ki bu durum kaçınılmazdır. Adil, bağımsız ve tarafsız görev yapacak müfettişler ve kanun uygulayıcılar için cevaplandırıyorum. Sizden adalet beklediğim için değil, tarihe not düşmek için cevaplandırıyorum.
GRİHAT