MİT’çi
Kaşif Kozinoğlu’nun
tutuklu bulunduğu sırada
kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesi, bir kısım medyanın
Ergenekon ve
Balyoz gibi davalara öfkelerini kusmasına neden oldu.
Kozinoğlu’nun ardından güzellemeler yazıldı, madalyaları, kahramanlıkları dile getirildi.
Ve dün
Habertürk Gazetesi’nden Enis
Yıldırım bir başka MİT’çi Mehmet Eymür’ün savcılığa verdiği ifadesinden bir bölüm yayınladı.
B
akın Eymür, MİT’te birlikte görev yaptığı Kozinoğlu için savcılıkta neler anlatmış:
“MİT’in
yabancı operasyon timi olmadığı için, Özel
Harp Dairesi’nde görev yapmış
Albay Orhan Çoban başkanlığında 5-6 kişilik bir ekibi MİT’e aldık.
Ancak bunlardan Kaşif Kozinoğlu’nun MİT’e alınmasına karşı çıktım. Çünkü Kozinoğlu’nun, Özel Harp Dairesi’nde problemleri olduğunu birçok gayri yasal işlere karıştığını duymuştum. Hatta bu durumu Orhan Çoban’a ilettiğimde ‘Biz bir ekibiz, biz
ekip olarak gelir gideriz. Bu istediğiniz ayıp olur’ dedi. Karşı çıkmama rağmen Kozinoğlu MİT’e alındı. Kozinoğlu, MİT’te görevliyken altındaki astsubayla birlikte İHD Başkanı
Akın Birdal’ı öldürmek üzere plan yaptığı bilgisi bana ulaştı.
İstihbarat birimleri haberim olup olmadığını sordu. Haberimin olmadığını belirterek
soruşturma açtım. İfadesini aldım ve Kozinoğlu’nu cezalandırdım. Buna ilişkin tüm yazı ve belgeler MİT Başkanlığı’nda vardır. Şenkal Atasagun, Kaşif Kozinoğlu’nu himayesine aldı. Kendi Dış İstihbarat Başkanlığı’nda kullanmaya başladı.”
Akın Birdal, meşhur Andıç’da adı geçen ve Derin Devlet’in
infaz timi “Türk
İntikam Tugayı” tarafından vurulan ancak bir mucize eseri kurtulan İnsan Hakları Derneği’nin eski başkanı.
Generaller adını andıça koydurmuş,
generallerin MİT’teki uzantıları da öldürülmesi emir vermiş.
Böyle kokuşmuş bir devlet, böyle kokuşmuş bir
sistem olabilir mi?
Katilden kahraman yaratmaya çalışırsanız tüm sisteminiz çöker.
Dersim’i inkar eden, Kaşif Kozinoğlu’ndan kahraman yaratmaya çalışan bir düzenin nasıl yerlebir olduğuna tanıklık ediyoruz.
Eymür’ün ifadesi Uğur
Mumcu Suikasti’nde de MİT’in devrede olabileceğini gösteriyor açıkçası.
Devletin kendi yurttaşlarının hayatına yönelik eylemlere
imza attığı,
Kürt veya
Alevi olduğu gerekçesiyle bir kenti toptan
imha ettiği bir dönem kapanıyor.
Suç ortakları, uzantıları birbir ortaya çıkıyor.
Böyle bir tabloda katillerin işbirlikçisi medya olacağıma, Ali Kemal olmayı bin kat
tercih ederim.
Evcil’e
kredi
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı
Ersin Özince Türkiye bankacılık tarihinin en büyük yolsuzluklarından birine ışık tutu.
Etibank’a elkonulduğunda
Dinç Bilgin bu banka için 200 milyon dolara yakın bir ödemede bulunmuştu.
Bankada battığı iddia edilen para ise 250 milyon dolar civarındaydı.
İş Bankası ise
Erol Evcil’e verdiği krediyle 240 milyon doların buharlaşmasına neden oldu.
Dinç Bilgin’in evi, arabası, tabloları, gazeteleri ve televizyonu satıldı, 1.4 milyar dolar tahsilat yapıldı.
TMSF’nin hesabıyla İş Bankası’nın batığı bugün 1 milyar dolarlık bir büyüklüğe erişmiştir herhalde.
Bunun üstüne Bilgin bir de bir yıl
hapis yattı, davaları hala sürüyor.
İş Bankası’nın bu büyük batığının hesabını ise kimse vermedi.
Bu işte bir
sakatlık yok mu sizce de!
Türkiye, İslamı ile
modeldir
Abant Platformu’nun Gaziantep’te düzenlediği toplantıda kimi Arap katılımcılar,
Türkiye’nin kendilerine model olarak gösterilmesinden mutluluk duyduklarını söylediler.
Türkiye modeli
Mısır veya Libya’ya uygulanabilir mi, kuşkularım var.
Ancak, tüm coğrafyanın İslamcı hareketlerinin Türkiye’den almaları gereken bir model var: O da İslamcı hareketin şiddetle ilişkisi.
Bu topraklarda kendilerine İslamcı veya muhafazakar diyen tüm hareketler şiddetten uzak durmaya özen gösterdi.
Uluslararası alanda da, iç siyasette de.
Bunun artılarından sözetmeye gerek bile yok.
Arap aleminde kendilerini İslamcı olarak tanımlayan siyasi hareketler, en azından bu örneği model olarak almalılar diye düşünüyorum.