Kısa bir ayrılıktan sonra tekrar birlikteyiz. Geçen günleri
Güney Amerika'nın iki ünlü
kenti,
Buenos Aires (
Arjantin) ve Rio de Janeiro'da (
Brezilya) geçirdik.
Bu tip geziler algıda farklı bir seçicilik yaratıyor: İnsan önceleri şöyle bir bakıp geçeceği haberlerin ayrıntısına dalıyor.
Örneğin dün bizim gazetenin son sayfasında yer alan, "
Uyuşturucu tacirleri tank sesiyle uyandı" başlıklı haber...
Önce birkaç satırını birlikte okuyalım, sonra üzerine konuşuruz:
"Rio de Janeiro'nun uzun yıllardır uyuşturucu çetelerinin egemenliğindeki en büyük 'favela'sı Rocinha'yı polis ve asker işgal etti. Operasyonda herhangi bir çatışma meydana gelmedi. Ülkenin en yüksek suç oranına sahip semtinin sakinleri operasyona direnmedi."
***
'Favela'nın
Türkçe karşılığı "gecekondu mahallesi"... Ancak "favela" kelimesini her gördüğümüzde "gecekondu mahallesi" ya da "kenar mahalle" diye çevirmek yanlış olur.
Çünkü favela ile gecekondu arasında önemli farklar var: Örneğin
İstanbul gecekonduları...
Ekonomi ve kent geliştikçe, kenar mahalleler de dönüştü, konduların yerini apartmanlar aldı.
Evet bugün Şişli ve
Beşiktaş gibi şehrin kalburüstü ilçelerinde bile hâlâ gecekondulara rastlıyoruz.
Ancak asıl eğilim bu değil...
Gecekondular hep "dışta" yer alıyor.
Merkez büyüdükçe, gecekonduları yutuyor.
Rio'nun favelalarına ise böyle bir dönüşüm trendi hâkim değil. Kentin çok zengin bir semti ile devletin hâkim olmadığı 120 bin kişilik dev bir favela, yan yana, dip dibe varlığını sürdürüyor. Aralarında sadece bir cadde ya da
sokak oluyor...
***
Rio'daki bugün küçüklü büyüklü yüzlerce favela var. Bunların ancak 18'inde
karakol bulunuyor.
Karakolu olan bu "ehlileşmiş" semtlerin ise sadece 2'sine, favela argosunda "
yabancı", "düşman" anlamında "German" dedikleri biri girebiliyor. O da ancak semt sakinlerinin tanıdığı bir yerel
rehber eşliğinde...
Biz "Santa Marta" favelasını gezme imkânını bulduk. Dağa yaslanmış, şahane bir kent ve
deniz manzarası olan bir mahalleydi...
İlk anda derin bir
yoksulluk göze çarpıyor. Ancak biraz dikkatlice bakınca, evlerdeki
yaşam koşulları arasında önemli farklar olduğu ortaya çıkıyor: Kimisinin hiçbir şeyi yokken; kimisinde
buzdolabı,
çamaşır makinesi, LCD televizyon bulunuyor. (Tek ortak yan: Kanalizasyonsuzluk.)
Favelaların çoğu, "caddesiz", hatta "sokaksız" alanlar. Bazı yerlerden ancak bir kişi geçebiliyor. Kimi mahallelerde tepe ile aşağısı arasında
dolmuş-motosiklet kullanılsa da, favela demek, merdiven demek.
***
Santa Marta favelası,
Michael Jackson'ın 1996 tarihli "They don't care about us" ("Bizi umursadıkları yok") adlı parçasına
klip çektiği mekânlardan biri.
Şarkıcı
Madonna ve Beyonce'nin de uğradığı bu favelaya, heykeltıraş Romero Britto, bir Michael Jackson heykeli yapmış. Ayrıca duvarda mozaikten kocaman bir Jackson yüzü de var.
Önümüzdeki dönemde "Brezilya polisi-askeri bilmem ne favelasına
baskın düzenledi" türü haberleri bolca duyacaksınız.
Nedeni çok açık: 2014 Dünya Futbol Şampiyonası ve 2016
Olimpiyat Oyunları Brezilya'da düzenleniyor. Turistleri korkutmamak için böyle operasyonlar yapmaya mecburlar.
Mesela biz Rio'dayken, ünlü uyuşturucu kaçakçısı, "Nem" lakaplı sadece 35 yaşındaki Antonio Bonfim Lopes'i, Rocinha'da yakaladılar. Ancak Brezilyalı rehberimiz, "
Medya 'haydut' filan diyor ama favela halkı onu '
baba' olarak görüyordu...
Şiddet yanlısı değildi. 'Siz bana dokunmayın, ben size dokunmayayım' politikası güderdi" dedi.
Herkes bir şov yapıyor işte.