Herkül.com’da
Fethullah Gülen’in son konuşmasını izlediniz mi bilmiyorum ama izlemediyseniz, izlemenizi öneriyorum.
Fethullah Gülen sadece bir din adamı değil, çok önemli toplumsal bir figür.
Türkiye’nin
inanç meselesinden etnik sorununa kadar çok alanda kafa yoruyor.
Bununla kalmıyor, inançları ve değerleri üzerinden geniş ve etkili kesimleri harekete geçirebiliyor.
Bugün Doğu ve Güney
doğu Anadolu coğrafyasında yüzlerce eğitim kuruluşu onun sayesinde var, binlerce
genç onun öğretleri doğrultusunda bir seferberlik yürütüyor.
O nedenle söylediklerinin dikkate alınması,
kulak verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
İlk mesajı, ordunun
PKK ile mücadelesinin etkisizliği üzerine...
Haklı olarak, Silahlı Kuvvetler’in bugüne kadar sayıları beş bini ancak bulan bir silahlı güçle mücadelesinin yetersiz kalmasıyla ilgili.
Hakkari çevresinde gerçekleştirilen son operasyonlar ne kadar haklı olduğunun açık bir göstergesi.
Meğerse, güvenlik güçleri dahil herkes Hakkari çevresinde PKK üslerinin olduğunu bilir ama kılını kımıldatmazmış.
Benim tipik köylülük diyerek eleştirdiğim bir tavır...
Komplo teorilerini bir kenara bırakın, kişisel olarak başım belaya girmesin kaygısıyla çevresinde olup biten yasadışı oluşumlara tipik
seyirci kalma durumu.
Sonucu ortada...
Hakkari çevresini bir
mafya örgütlenmesi gibi kendi faaliyet alanı olarak ilan eden ama devletin gerçek gücünü göstermesi üzerine kurtuluşu tabanları yağlamakta bulan bir yapılanma.
Devletin, hele kendi toprakları içerisinde,
halk desteği ne ölçüde olursa olsun, silahlı bir yapılanmayla başa çıkamaması, kendi denetimindeki topraklarda böylesi yasadışı kampların varlığına uzun süre göz yumması, aklın alabileceği bir durum değil.
Genelkurmay Başkanı ne kadar kendi kendine
röportaj yaparsa yapsın değil.
Silahlı Kuvvetler, öncelikle o kampların bu kadar süre nasıl oralarda var olduğunu izah etmek zorunda bize.
Bu tablo, Türkiye’de Silahlı Kuvvetler’in asli görevini herhangi bir siyasi mülahaza olmadan, yerine getirebilmesi için nasıl bir re-organizasyona ihtiyacı olduğunun açık göstergesi.
Bu, Fethullah Gülen’in güvenlik alanıyla ilgili değerlendirmesi.
Bir de
siyaset alanına yönelik mesajı var.
Hocaefendi, bu ülkede
Kürt dilinin serbestçe konuşulması, öğrenilmesinin önündeki engellerinin hala kaldırılmamasından açıkça rahatsız.
Vatansever bir insan ama bu vicdan sahibi olmasının önünde engel değil.
Üstelik inançlı bir insan ve bir müslümanın Allah’a dua edip yakarmasının, hangi dilde dua ettiğinden daha önemli olduğuna inanıyor.
Fethullah Hoca, Amerika’nın ıssız bir köşesinde, Türkiye’den uzakta yaşıyor.
Ama belki de bu uzaklık onun her türlü güç etkisinden uzak kalması sayesinde, gerçeği daha net görmesini sağlıyor.
Bence bu sese kulak verin, çünkü gerçeği ifade ediyor, çıplak gerçeğe günümüzden sesleniyor.
Anayasayı yaparken bu gerçeği göz önünde tutmazsanız, toplumsal barışı yine sağlayamazsınız.
Sanki
Japonya imkanı verdiniz de aynı tip davranış bekliyorsunuz
Televizyonlarda
Japonya’daki yardımların dağılımındaki düzen ile Van’daki deprem sonrası yaşanan
kaos ve yağma olaylarını kıyaslayan yayınlar yapılmış.
İnsan dediğimiz yaratığın gensel özelliklerinin yüzde 80 küsuru ortak.
Deri, göz, saç rengi gibi özellikler yaşadığı bölgeye göre gelişiyor. Yani sıcak bölgelerde yaşayanlar koyu tenli oluyor,
soğuk bölgelerde yaşayanlar açık tenli Türkler, Almanlar’ın deyimiyle ‘’Kara kafa’’, onlar sarışın...
Aynı şekilde, insan doğduğu bölgeye göre, yağmacı veya düzene saygılı oluyor.
Bunu da belirleyen ailesi, eğitimi ve kültürü oluyor.
Yani, Japonlar insan olarak bizden üstün oldukları için değil, orada devlet Doğulu Japon-Batılı Japon ayrımı yapmadan herkese eğitim götürdüğü için, hepsini kültürlü birer dünya yurttaşı yapmak için çaba harcadığı için bir felaket sırasında bile saygıyla kuyruğa giriyor, kurallara uyuyor.
Bir ay önce yazdığım gibi, Japonya’da
okuma-yazma oranı neredeyse yüzde 100, Türkiye’nin felaket bölgesinde ise herhalde hala yüzde 50 civarında.
Siz, demokratik görünüşünüz, radikallik etiketiniz altında, Japon halkını yüceltir ve Kürt halkını adını koymadan aşağılarsanız, faşist olursunuz.
‘’Bizim halk adam olmaz’’ diyen
darbeci generalden farkınız kalmaz.
Bunu yaptığınız zaman, demokratlığınızın konjonktürel bir duruş olduğu, sahici olmadığı da ortaya çıkar.
Sokma demokratlık da üç program gider, zurnanın zırt dediği yerde kendisini ortaya koyar.
Ve kabul ediniz ki, sizin gizli ırkçılığınız, Müge Anlı’nın haklı olarak çok tepki alan açık ırkçılığından çok daha tehlikelidir.