Aralarında orgenerallerin de bulunduğu 14 yüksek rütbeli
subay için daha
yakalama kararı çıkarıldı.
Bu arada
Albay Dursun Çiçek’in gerçekliğini
itiraf ettiği ‘’
Andıç Davası’’ ile ‘’
Islak İmza Davası’’ birleştirildi.
İtiraf ve suçlamalara göre, Genel
kurmay karargahında ve kimi birliklerde, doğrudan hükümeti ve cemaatleri
hedef alan çalışmalar yapıldı.
Bugüne kadar ortaya çıkan iddianameleri doğrulayan bir gelişme aslında bu.
Çünkü her şeyin tehdit olarak görülen bir iktidarı yıpratmak, düşürmek amacıyla yapıldığı ortaya çıkıyor.
Yani,
PKK ile mücadeleden çok, siyasi iktidarla mücadeleyi hedef alan bir kurmay kadromuz var.
Osmanlı’nın son dönemi ile Türkiye’nin kuruluşundan bu yana yaşanan olaylara bakılınca, bu durum şaşırtıcı değil.
Son yıllarda yaşanan gelişmeler sonucu, aslında toplumun ve çağın gerisine düşen eli silahlı bürokratlar, öncü rollerinin hala sürdüğü inancıyla hareket ediyor.
Bu öncü rolü askere toplumu yukarıdan aşağı dizayn edip steril bir sunni topluma dönüştürme, kılık-kıyafetini gerekirse zorla değiştirme yetkisi veriyor.
Devrimci ruhunu kaybedip OYAK’la ticarileşmiş bir anlayış, bu şekilde sadece ‘
darbeci’ bir özle kalıyor.
1960’dan itibaren askere iyice musallat olan sivillere
öfke hali her fırsatta depreşiyor.
Kürt sorununun çözümünü Kandil’in yerlebir edilmesinde, geri kalmışlık sorunun 3-5 kişiyi sallandırmakla çözebileceğini sanan kaba, sığ bir anlayışla karşı karşıya kalıyoruz.
Bu sığlık kendisini
Ergun Poyrazlara yazdırılan yalan-dolan dolu kitaplarla, kara
propaganda internet siteleriyle ortaya koyuyor.
Asker bu tablo karşısında toplumu düzeltmekten vazgeçip kendini düzeltme çabası içine girse daha doğru olacak gibi görünüyor çünkü giderek durumu kötüleşiyor.
Çılgın Türkler siperde
Emir-komuta zinciri sadece askeri kapsamadı bu ülkede, medyayı da kapsadı.
Askerler, MİT’le iyi ilişki kimi gazetecilerin varlık nedeni oldu.
Hiç beklemedikleri bir değişim karşısında şimdi şaşkına döndüler, ne yazacaklarını, ne söyleyeceklerini bilmiyorlar.
Çareyi ya Kürtlere sövmekte ya da Kürtçü olmakta buluyorlar...
Dünya yanıyor onlar
tatilde
Borsa yatırımcıları başta olmak üzere
iş dünyası panikte.
Dünya ekonomisinin motoru
Amerika durma noktasına yakın bir yavaşlıkta.
ABD’nin
kredi notunun düşmesi piyasalarda deprem etkisi yarattı.
İtalya ve
İspanya ipin ucunda ama bu ülkelerin içinde bulunduğu sıkıntı
Alman ve
Fransız bankalarını aşırı derecede zorluyor.
Bu yetmezmiş gibi,
İngiltere’de
isyan ve yağma patlak verdi, polis olaylarla başa çıkmakta zorlanıyor.
Peki, liderler bu tabloda ne yapıyor?
Söyleyeyim...
İngiltere Başbakanı Cameron İtalya tatilini ancak yağma ve isyan olayları yayılmaya başlayınca kesme kararı aldı.
Almanya Başbakanı Merkel de tatil için İtalya’yı seçenlerden.
İspanya Başbakanı
Zapatero da ancak iflas zilleri çalınca Madrid’e dönme ihtiyacı hissetti.
Kredi notu düşürülen Amerika’nın Başkanı Obama da Camp David’de dinleniyor.
Dünyaya karşı en çok sorumlu olan liderler tatillerinden fedakarlık etmiyor yani.
Bizimkiler de Ankara’da zirve üstüne zirve yapıyor.
Ağustos böceğiyle karıncanın hikayesi gibi değil mi...