Başbakan'ın danışmanları eğlenceli bir taktik uyguluyor: Erdoğan ne zaman önemli bir konuşma yapacak olsa, metne, merak edilecek, tartışılacak bir kavram yerleştiriyorlar.
Son numaraları "ontoloji" oldu: Başbakan Erdoğan, "
CHP ontolojik sorunlar içersinde" dedi.
Ontoloji,
felsefenin "varlığı" araştıran branşı...
Bilgiyi araştıran felsefe dalına "epistemoloji"... Varlığın biçimlerini, türlerini, konumlarını ve bunlar arasındaki ilişkiyi araştıran felsefe dalına ise "ontoloji" deniyor.
Yani Başbakan, "CHP'nin varlığı sorunlu hale geldi" diyor. Aslında, sağduyulu CHP'liler de dahil olmak üzere, herkesin gördüğü bir sorunu, "şık" bir biçimde ifade ediyor.
Seçimlerden ana muhalefet partisi olarak çıkan CHP, bu konumunu unutup, BDP'lilerin kuyruğuna takılınca... Hakikaten de varlığı sorunlu hale geldi.
Bu şiraze kaybını anlatmak için
halk arasında, "AGD oldu" tabiri kullanılır ki "olmak" tam da ontolojinin alanına giren bir fiildir.
(AGD'nin anlamını bana sormayın. Bilenler, bilmeyenlerin kuşağına fısıldasın. 'Büyük Argo Sözlüğü'nün yazarı,
şair, reklamcı Hulki Aktunç size açıklardı ama aramızdan ayrıldı.
Allah rahmet eylesin.)
***
Ontolojiye ben de "ses" olarak benzeyen bir kavramla katkıda bulunayım: CHP'nin sorunları sadece "ontolojik" değil, aynı zamanda "deontolojik"!
Deontoloji, kabaca, "görev ahlakı" demek...
Çoğunlukla tıp âleminde karşımıza çıkar bu kavram. Mesela Hipokrat Yemini deontolojinin, yani tıp ahlakının bir parçasıdır.
Yeni hekim; ırk, din, dil, cins ayrımı yapmadan her hastanın yardımına koşacağına dair
yemin eder.
Pek kullanılmasa da hemen her mesleğin deontolojisi vardır.
Kişi, mesleği ifa ederken, onun etik kurallarına uyar. Daha doğrusu uyması beklenir. Uyarsa iyiyi yapmış olur.
Gelelim CHP'lilere...
Meclis'e gelmelerine rağmen yemin etmemeleri, "siyasi deontolojiye" aykırıydı. Çünkü hem ilkeler ve gelenekler bunu gerektiriyordu, hem de oy verenler onlardan bunu bekliyordu.
CHP'nin, Başbakan Erdoğan'dan, Yargı'ya müdahale etmesini beklemesi de, yine siyasi deontolojiye aykırıydı.
Sanırım CHP'nin asıl sorunu Kemalojik!
Ege'nin platonik AK Partilileri
Bir kez daha şahit oldum: İnsanın düşünce dünyası şaşırtıcı derecede geniş ve renkli!
Ege ve
Akdeniz kıyılarında gezerken yeni insanlarla tanıştık.
Mesela İstanbullu olup, Bodrum'da mekân işletenler... İzmirli olup, İstanbul'da çalışan ve Marmaris'te
tatil yapanlar...
"Seçimi yine AKP'nin kazanmasını istiyordum" diye lafa başladıktan sonra, "Ama oyumu başkasına verdim" diyorlardı.
Bu kadarını biliyorduk: "Oy vermeye eli gitmeyenler" demiştim onlar için...
Meğer bir adım ötesi varmış: "Ama AKP'nin birinci çıkmama olasılığı belirseydi... Kesin verirdim... Ne yani onca yatırım; yollar, metrolar, tüneller, geçitler yarım mı kalacaktı?"
Anketleri takip etmişler.
Hani bir ara, "AKP ile CHP arasında fazla fark yok" şeklinde uydurma haberler çıkmıştı ya... Yüreklerine iniyormuş.
AK Parti'ye vermeye hazırlanmışlar oylarını. Ancak sonra, bunların düzmece olduğunu, AKP'nin açık ara önde gittiğini anlamışlar.
CHP'ye vermemişler elbette. Kimi bağımsızlara vermiş, kimi MHP'ye...
Bu insanlar AK Parti'nin "platonik" seçmenleri. Yanına yaklaşamıyor; uzaktan seviyorlar.
Ama tökezleme ihtimali belirdiğinde, yardıma hazırlar.