Geçenlerde Dokuz
Eylül Üniversitesi'nden
siyaset bilimciler Ayşen
Uysal ile
Oğuz Toprak'ın kaleme aldığı 'Particiler' başlıklı kitaptan söz etmiştim. (13
Nisan) Neşe Düzel, bu hafta Doç. Uysal ile konuşmuş. (
Taraf, 30
Mayıs) Ayşen Uysal,
CHP için şöyle diyor:
"CHP 'herkesi yakala partisi' ('catchall party') dediğimiz bir parti modeli uygulamaya çalışıyor bugün." "Herkesi yakala" parti modelini bugüne kadar, adını koymadan,
AK Parti için tartıştığımızı ama bu anlayış devam ederse bundan böyle CHP için de tartışacağımızı söylüyor Uysal.
***
Siyaset bilimcilerin şöyle bir sorunu var: Partilerin "manipüle edilmeye ve
operasyon yapılmaya uygun yapılarını" görmezden geliyorlar.
Bugüne kadar kaç siyaset bilimcinin komplolardan söz ettiğini duydunuz?
Normal olarak duymazsınız çünkü siyaset bilimciler, komploları, "ölçülemezler" rafına koyar. Hatta komplodan söz etmek akademik camiada yetersizlik sayılır.
Akademisyenler arasında ancak aktif siyasete atılıp, dönen dolapları bizzat yaşamış olanlar, o komploları analizlerine dahil etme cesaretine sahiptir.
İşte Ayşen Uysal'ın analizinde de benzeri bir eksiklik göze çarpıyor: CHP'nin "herkesi yakala partisi" olduğunu ya da o yönde ilerlediğini söylerken, görüntünün ardındaki "operasyonu" göz ardı ediyor.
***
Daha önce yazdım, TV'de de söyledim: Ben CHP'nin bugünkü haline "Açık Büfe Partisi" diyorum. Kebap isteyene,
kebap; suşi isteyene, suşi sunuyor... (
27 Nisan)
Peki CHP'nin bu durumu, toplumsal gelişimin sonucu mu; yoksa
12 Haziran seçimlerine has bir strateji mi?
Daha bir yıl öncesine kadar, "katı laikçi" bir başkan (Deniz
Baykal) vardı bu partinin başında.
(Türbanla ilgili
Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi'ne koştura koştura götürenler arasında Kemal Kılıçdaroğlu'nun olduğunu geçerken not edelim.)
Derken, skandal kasetin başrolü oynadığı birinci operasyonla
Deniz Baykal görevden alındı.
Hemen ardından gelen ikinci operasyonla Kemal Bey başkan yapıldı.
Referandumda da CHP'nin tavrını gördük:
İdeolojik açıdan Kemal Beyin, Deniz Beyden temel bir farkı var mıydı
referandum döneminde?
Gelelim seçim dönemine...
"
Hayır" oylarının referandumda yüzde 42'yi bulmasından sonra, "
vesayet rejiminin akil adamları" tarafından saptanmış bir strateji bu:
CHP'ye, "Siz bu kez 'açık büfe' rolünü oynayacaksınız" denildi...
Yani derinlikli bir "karakter" değil, yüzeysel bir "rol" ile karşı karşıyayız... Nereden mi biliyoruz? Kemal Beyin tornistanlarından...
Sabah söylediğini,
akşam geri almasından... Herkese
mavi boncuk dağıtmasından... Con Ahmet'in devridaim makinesini siyasete sokmasından...
Kürtlere hitap ederken özerklik filan diyen Kemal Beyin seçim beyannamesine bakın: Hâlâ "
Atatürk ilkelerinden" söz ediyor.
Kürt sorununu başımıza dolayan zaten Kemalist rejim değil mi? Bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu?
***
Doç. Ayşen Uysal, AKP'nin de bir "herkesi yakala partisi" olduğunu söylüyor. Diyelim ki öyle...
AKP'yi kuran öncü kadronun arkasında Milli Görüş geçmişi var... 28
Şubat mücadelesi var... Kapatılan partiler var... Devasa bir belediyecilik deneyimi var...
MÜSİAD var... Anadolu'daki
işadamı dernekleri var... Tarikatlar ve cemaatler var... Bir yandan yatırımı
teşvik ederken,
yoksul kesimleri kollama pratiği var...
Yani geniş kitlelere hitap etmek AKP'nin karakteri...
Peki, CHP ne zaman "herkesi yakala partisi" oldu? Kaç ay önce? Taş çatlasa 9 aylık bir olay bu...
Senaryoyu yazıp Kemal Beyin eline verdiler, o da kendi mizacına uygun bu yalanlar komedyasını gayet güzel oynuyor.