Geçenlerde şöyle demiştim: "Donizetti Ödülleri" ibaresi yanıltıcıdır... Çünkü
müzik alanında Osmanlı'ya çok önemli hizmetler vermiş olan Giuseppe Donizetti (Paşa) ile... Onun kardeşi olan, ünlü İtalyan opera bestecisi Gaetano Donizetti birbirine karışır... Ödülün kimin adına verildiği belirsizleşir... Dolayısıyla etkinliğin adı "Donizetti Paşa Ödülleri" olmalıdır...
Okurumuz Banu Yılmazer'in mesajı, kaygılarımın boşuna olmadığını gösterdi.
"Yurt dışında ve Türkiye'de yaşayan bir klasik müzikseverim" diye başladığı e-postada iki noktaya değiniyor okurumuz:
1) "Tahmininizde haklı çıktınız, Doğan Hızlan bile iki Donizetti'yi karıştırdı..." Araştırdım. Hakikaten de
ödüllere değinirken şöyle yazmış:
"Donizetti'nin bizim opera dinleyicimiz açısından ayrı bir önemi var. Çünkü tek Türk Diva'sı
Leyla Gencer, onun birçok operasında rol almıştır." (
Hürriyet, 20
Mayıs)
Ödüllerin Gaetano kardeş adına verildiğini sanıyor Hızlan. Halbuki, "Donizetti Paşa Ödülleri" denseydi, bu hataya düşmezdi. (Hoş, davetiyeyle birlikte gelen
tanıtım notunu okusaydı da yeterdi!)
2) Okurumuz Banu Yılmazer'in asıl eleştirisi şöyle: "Bazı sanatçılar hem jüride yer aldı, hem
aday oldu, hem de ödül kazandı!" Burcu Uyar, Gülsin Onay,
Aytaç Manizade, Cihat Aşkın gibi...
Adayların tamamı aynı zamanda jüride olsa, hadi neyse... Halbuki kimi adaylar jürideydi, kimi değildi.
"Böyle bir şey ancak bizim ülkemizde olur" diyor Yılmazer. Haklı! Ödülü organize edenler, bu soruna bir çözüm bulmalı. İnsanız, hata yaparız, önemli olan hatayı tekrarlamamak.
***
Aynı konuda uzunca bir not:
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, '
İstanbul 2010
Avrupa Baş
kenti Ajansı'nın kent halkı üzerinde yarattığı etkiyi değerlendiren,
Ernst & Young raporunu basına açıkladı. (Önümüzdeki günlerde bu rapora değineceğim.) Pera Palas Oteli'ndeki tanıtımda
Beyoğlu Belediye Başkanı
Ahmet Misbah Demircan da katıldı.
Eleştirilerimi okumuş olan Demircan, "Benim de tercihim, 'Donizetti Ödülleri' şeklindeydi" dedi... Hata yaptığını söyledim.
Toplantı bitip dışarı çıktığımda ne göreyim! Açıldığını duyduğum ama yerini bilmediğim, "Palazzo Donizetti" oteli, meğer Pera Palas'ın hemen çaprazındaymış. Şahane bir tarihi bina! (Palazzo: İtalyanca 'saray'.)
Ancak bu otelin da adı sorunlu: İlk bakışta opera bestecisi Donizetti'nin adını kullanarak, başta İtalyanlar olmak üzere, "kültürlü" turistlerin dikkatini çekmeye çalışan uyanıkları akla getiriyor.
Halbuki otelin internet sitesinde, bu adın, Beyoğlu Asmalımescit'te oturmuş olan Donizetti Paşa anısına verildiğini okuyoruz.
"Palazzo Donizetti Pascia" denebilirdi elbette. Ancak "Pascia" (Paşa) kelimesinin İtalyan olmayan turistler tarafından anlaşılmayabileceğini düşünmüş olabilirler.
Öte yandan "Pasha" ya da "Pascha" deselerdi... Bu kez de
İngilizce veya Almanca devreye girmiş olurdu. Bu da baştaki (İtalyanca)
"Palazzo" kelimesiyle uyumsuzluk oluştururdu. 'Palazzo'yu atıp, doğrudan Donizetti Pasha (ya da Pascha) deselerdi... Oryantalizmin klişelerine hapsolacaklarını ya da Sultanahmet'in ikinci
sınıf otellerini çağrıştıracaklarını düşünmüş olabilirler: "Doğu eşittir Paşa eşittir Harem eşittir Göbek Dansı..."
Yani bir tür sakal-
bıyık sorunsalı...
Genellikle "tek kelimeden ne çıkar" diye düşünürüz ya... Ama bakın işte nasıl da fark yaratıyor...
Derler ya: Şeytan ayrıntıda gizlidir.