Türkiye bir siyasi parti mezarlığıdır ama suç işleyen kamu görevlilerinin dokunulmazlığı olduğu gibi,
CHP’nin de bu konuda tam bir dokunulmazlığı vardır.
O yüzden
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı
Yalçınkaya’nın ‘eğer’ ifadeleri taşıyan açıklaması yok hükmündedir.
‘Eğer tespit edersek
davayı açarız’ buyurmuş Başsavcı. Açmazsınız, açamazsınız...
Türkiye’nin mevcut anayasal düzeninde
Yargıtay Başsavcılığı’nın CHP’ye
kapatma davası açma
yetkisi de, niyeti de yoktur, olamaz.
Çünkü bu parti, bugün yaşadığımız bütün sıkıntıların temel nedenlerinden biridir.
Bütün partiler, CHP’nin yargıya da yansıyan ideolojik duruşu nedeniyle kapatılmış, yöneticileri bu nedenle cezalandırılmıştır.
1960 Darbesi’nden başlayarak askerin tüm müdahalelerinin arkasında bu parti ve onun zihniyeti vardır.
Bu partinin Susurluk’un üzerine giden Fikri Sağlar’ın adaylığını kabul etmeyip Ergenekon’un
kilit sanığı Mehmet
Haberal’ı, devletçi
Oktay Ekşi’yi baştacı etmesinin nedeni budur.
Haberal, CHP zihniyetinin bir sonucudur.
Günümüz şartlarında bir ‘Alien’dır (Yaratık,
yabancı) ama eski sistemle kan bağı mevcuttur.
Daha ötesi, CHP şu anda
devekuşu konumunda bir partidir, yani ne deve, ne de kuştur.
Günümüz koşulları ağırlıklı olarak deve olmasına izin vermemektedir.
İktidarın
halk oyundan geçtiğini bilmesi gerçeği onu kuş olmaya zorlamaktadır ama geçmişin günahlarının ağırlığı da uçmasına izin vermemektedir.
Amerikan Büyükelçisi Pearson’ın Derin Devlet yapılanması analizinde eksik olan da tam budur, yani CHP’nin bu yapıdaki rolü.
CHP,
iktidar olmadan asker kontrolündeki
Anayasa Mahkemesi,
Danıştay, Yargıtay gibi kurumlar sayesinde Türkiye’ye hükmetmiştir.
CHP’nin iradesi milletin iradesinden bu yolla üstün kılınmıştır.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin 367 başvurusu ve mahkemenin bunu derhal kabulü asker-yargı-CHP işbirliğinin en açık ve utanç verici dışa vurumudur.
AK Parti iddianamesini bu partiye yakın insanlarla yazdığı iddia edilen sorunlar nedenle CHP’ye
kapatma davası açmaz, açamaz.
Olayın gerçeği budur.
CHP ‘askere gitmeyen herkese bin dolar, her eve 2 bin dolar’ vaadinde bulunsa da, iktidar şansı olmamasının ardında yatan gerçeklik budur.
Halk CHP’nin özünde kendinden değil d
e devletten yana olduğunu görmektedir.
AK Parti’nin en büyük şansı da odur.
Özetle, CHP Derin Devlet’in önemli ama tali bir unsurudur.
TÜSİAD’ın
kavga çıkaracak önerisi
TÜSİAD’ın anayasa değişikliği paketi genelde çok beğenildi,
destek gördü.
Anayasanın ‘Türkiye devleti bir Cumhuriyettir’ dışındaki tüm maddelerinin değişime açık olmasını talep etti TÜSİAD paketi.
Bu,
laiklik, bölünmezlik, başkent,
resmi dil gibi konuları tabu olmaktan çıkaracak bir adım.
Aslında doğru da.
Nasıl ve hangi kurallarla yaşamak elbette şu anda bu topraklarda yaşayan insanlara ait bir karardır.
Geçmişten gelip geleceğe uzanan sonsuz bir yetki değildir bu.
TÜSİAD paketi bu açıdan olumlu ancak AK
Parti’yi rahatsız edecek unsurları var.
Bu da ‘Yeni Anayasayı kimin yapacağı’
tartışması.
TÜSİAD’ın ‘Anayasa
Meclisi’ ve ‘Kurucu Meclis’ önerileri bu açıdan kritik.
Çünkü, bu meclislerin
seçim barajı olmadan, kadın kotası gibi unsurlar gözönüne alınarak oluşturulması isteniliyor.
Yeni dönemin tartışma konusu da belli ki bu olacak.
Doğan Etik Konseyi nerede!
Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti bir gazla Odatv’ye ‘Yılın Haber Portalı’ ödülünü verdi.
Kriter olarak farklı düşünen gazetecilere en çok küfreden,
hakaret eden,
iftira eden
site olmasını gözöne almıştı herhalde. Sonra, Halk TV’nin satışı, Deniz Baykal’a
şantaj, paralı ilişkiler gibi iddialar gündeme geldi.
Cemiyet aradan epey bir süre geçtikten sonra ödülü askıya aldı.
Peki, bir de Doğan
Medya Etik Grubu falan var.
Hatta üyelerinden birinin hayatına ilişkin belaltı iddialar ajandalardan çıktı.
Onların bu olaylara diyecek bir lafı yok mu!
Boru değil, suçlanan Hürriyet’in yazarı.
Bu
etik kurul mu, düdük kurul mu görelim.