Geçen gün
İstanbul Acıbadem'deki
Doğuş Üniversitesi'nde önemli bir etkinlik vardı: "Uluslararası
Ombudsmanlık Sempozyumu."
İskandinav kökenli bir kelime olan ve "temsilci" anlamına gelen 'Ombudsman'ı, Türkçeye, "kamu denetçisi" olarak çevirdiler.
Kamu denetçisi, devlet ile
halk arasındaki gri bölgede yer alıyor. Hakem ile
avukat arasında bir konumu var kamu denetçisinin... Sorunları mahkemeye gidilmeden çözmeye çalışıyor.
***
Kamu denetçiliği ilk olarak 1809'da, İsveç'te uygulanıyor. Peki, İsveçlilerin aklına nereden gelmiş dersiniz?
Sıkı durun: Osmanlı'dan! Bizdeki "ahilik" (lonca) sistemini inceledikten sonra kurmuşlar. Biz ise kendi kurumumuzu şimdi AB üzerinden tekrar oluşturmaya çalışıyoruz.
Zaten bizim olan güzel bir uygulamayı niye yitirdik? Bence bunun nedeni bürokratik oligarşinin merkeziyetçiliği.
Bu merkeziyetçi kafa, kamu denetçiliğine izin verir mi? Vermez!
Nitekim Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığı döneminde bu kurum oluşturulmaya çalışıldı (2006). Ama önce Sezer, ardından
Anayasa Mahkemesi, "Eski köye yeni adet getirmeyin, yargıya şirk koşmayın" diyerek reddettiler.
Referandumda "Evet" diyerek kamu denetçiliğini de kabul etmiş olduk. Yakında yasası yapılacak.
***
Tavşanı şapkadan çıkarayım mı?
İşte geliyor: Bazı ülkelerde askeri ombudsman (İng. military ombudsman) var!
Niye bizde de olmasın?
Askeriyenin kendini
denetleme sistemi yavaş çalışır. Ben askere gittiğimde anlatmışlardı:
Emrindeki erata eziyet eden psikopat bir bölük komutanı varmış. Adamı engelleme çabaları, başladıktan ancak bir yıl sonra başarılı olmuş.
Komutanın "ince işkencelerini" ağzımız açık dinlemiştik.
Halbuki askeri ombudsman olsa, belki de sorun, ayyuka çıkmadan halledilirdi.
Unutmadan: "Askeri" kelimesi sizi aldatmasın, ombudsman "
sivil" olacak!
SABAH