1- Deniz
Baykal 1938,
Kemal Kılıçdaroğlu 1948 doğumlu. Yani Baykal 72, Kılıçdaroğlu 62 yaşında ama Kemal Bey, Baykal’ın abisi gibi duruyor. Memurluk yıpratmış.
2- Deniz Bey
siyaset bilimi doçenti o yüzden yanında akademik ünvanlı siyasetçiye çok ihtiyaç duymazdı. Kılıçdaroğlu SSK Genel Müdürü. Ne kadar akademisyen bulursa sepete atıyor.
3- Baykal için
laiklik yolsuzluktan önemliydi, Kılıçdaroğlu tam bir
müfettiş. Her şeyin üzerine atlıyor.
4-
Deniz Baykal, açıktan açığa
Ergenekon’un avukatıydı. Kılıçdaroğlu daha utangaç. Silivri’deki aydınlardan bahsediyor. Ama ikisi de Ergenekon davasını sevmiyor.
5- Baykal, partisinin üzerinde Ecevit gölgesi olsun istemezdi, Kılıçdaroğlu’nun umudu Ecevit. Mavi tutkusu, 70’lerin söylemiyle aynı efsaneyi canlandırmak istiyor.
6- Baykal, Mehmet Sevigen’den vazgeçemezdi, Kılıçdaroğlu Gürsel Tekin’den vazgeçemiyor.
CHP’liler Sevigen’e de, Tekin’e yolsuzluk iddiaları nedeniyle sıcak bakmıyor. Ama iki lider de bu konuda taviz vermiyor.
7- Baykal Antalyalı, Kılıçdaroğlu Dersimli. Ama ikisi de
Kürt ve
Alevi kelimesini ağzına almıyor.
8- Baykal usta bir hatip, kağıda bakmadan, etkileyici konuşabiliyor. Kılıçdaroğlu kağıttan okuyor ve sıkıcı
ders anlatan öğretmen gibi.
9- Baykal fanatik denilecek kadar koyu bir Galatasaraylı, Kılıçdaroğlu Fenerbahçeli.
10- Baykal Ankara’dan çıkmazdı, Kemal Bey Anadolu’da gezmeyi seviyor.
Endişeli partide endişeli bir Kürt
Radikal’in endişeli moderni
Binnaz Toprak CHP Parti Meclisi’ne girdi.
Artık endişelerini CHP çatısı altında daha rahat dile getirebilir.
Mahkemeye
itiraz reddedilince CHP’nin bir de “endişeli Kürt”ü oldu:
Sezgin Tanrıkulu.
Aslında “Endişeli Güneydoğulu” demek daha doğru olur çünkü Kemal Bey, Kürt lafını ağzına almıyor.
Yakında Demirel’in “Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz” sözü gibi, “Benim adım Kemal, bana Kürt dedirtemezsiniz” derse şaşırmayalım.
Sezgin Bey, Parti Meclisi’nde Kemalist söylemi,
Kürtçe yasağına desteği gördükçe “Ne olacak bu memleketin hali” diye endişeye kapılacaktır mutlaka.
Ateşle oynayan kız
İyi kitaplardan iyi film olmaz kuralı yine işlemiş.
Stieg Larrson’un Millenium üçlemesinin ikinci kitabı, Ateşle Oynayan Kız’ın filminin
İsveç versiyonunu izledim.
Soluk soluğa okuduğunuz kitabı beyazperdeye aktarırken tadını epey kaçırmışlar.
Ama o hacimdeki kitabı özetlemek de sıkıntılı açıkçası.
Yine de farklı bir
ülke sineması örneğini izlemek açısından enteresan gelebilir.
Şimdi Seven, Fight Club,
Panik Odası, Facebook’un kuruluş öyküsünü anlattığı Sosyal Ağ filmlerinden tanıdığımız yönetmen David Finch kitabın film haklarını satın aldı, çekim için düğmeye bastı.
Kitaptaki ünlü gazeteci karakterini
James Bond filmlerinden tanıdığımız Daniel Craig oynayacak.
Bakalım
Amerikan versiyonu nasıl olacak...
Polis yakında ev de basar!
İlköğretimde çocuklara başörtüsü hakkını savunanlar, anne-babaların çocukları üzerindeki hakkını öne sürerken, farklı
yaşam biçimindeki ailelere aynı saygıyı göstermemekte kararlı.
Önce Ankara’da, ardından Aydın’da restoranlar basıldı, çocuklarıyla restorana gitmiş aileler hakkında işlem yapıldı.
Bu iş yıllar önce
İzmir’de başlamıştı, Büyükşehir Belediye Başkanı
Burhan Özfatura, Kordon’daki balıkçı restoranlarıyla ilgili benzer işlem başlatmıştı.
O zaman
İzmir Valisi de şimdiki
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’dü.
İnsanları
taciz etmek yanlıştır, bu politikaya tepki göstermezseniz yakında evleri de basıp çocuklarınızın yanında içiyor musunuz diye denetime başlarlar.