Geçenlerde gazeteci arkadaşlarla birlikte
İstanbul Kumkapı'daki Vortvots Vorodman
Ermeni Kilisesi'ni gezdik.
Dönemin usta mimarı Krikor Amira Balyan (1764-1831) tarafından yapılmış bu kilise... ("Kim ki bu Krikor" deyip geçmeyin, ünlü mimarlar sülalesi Balyanların üyesidir. Sarayın Başmimarıdır. Örneğin Beylerbeyi Sarayı ile
Selimiye Kışlası onun eserleridir; dersem herhalde önemini daha iyi anlarsınız.)
1828'de
ibadete açılan kilisenin ilginç özelliklerinden biri ahşap olması. Yapıyı ayakta tutan kalın kalın sütunlar önce görenleri aldatıyor. Dikkatli bakınca onların da ahşap olduğunu anlıyorsunuz.
Neler neler gelmiş bu kilisenin başına: İyice köhnediğinde, 1940'larda
restorasyon ilkelerine uyulmadan, pata küte elden geçirilip çeşitli sosyal faaliyetlerin yapıldığı bir salon olmuş mesela...
1966'da
Varto, 1975'te de
Lice depremzedeleri burada barındırılmış.
İstanbul, 2010 yılı
Avrupa Kültür Başkenti seçilince, Ajans programı kapsamında restorasyonuna başlandı... Kilise Ermeni Cemaatiyle ortaklaşa onarılıyor.
İlginç olan şu...
Restorasyon bittiğinde bina çok işlevli bir kültür merkezi olacak: Yani hem ibadet yapılabilecek, hem de sergiler açılacak, konserler, konferanslar düzenlenecek.
Vortvots Vorodman Kilisesi'ni gezmekten başka, Bezciyan İlkokulu'nda Annie Pertan'ın "Kültürel Farklılığın Renkleri" isimli belgeselini de izledik o gün...
Hani "Kızı başıboş bırakırsan ya davulcuya kaçar, ya zurnacıya" diye bir laf vardır ya...
Meğer Çingenelerde tam tersiymiş: Belgesele göre, aileler, oğullarının müzisyen olduğunu görünce, "Oh kurtuldu" derken, kızları için tercihleri de "çalgıcı" delikanlılar oluyormuş.
***
Ben çok uzun süredir oralara gitmemiştim. İmkânı olanların civarda gezmesini öneririm: Tuhaf bir mahalle yaşamı ile karşılaşacaksınız.
Yenikapı'ya gelip,
tren köprüsünün altından geçip Aksaray'a doğru giderken, sağa sapıyorsunuz. Rahat bir yürüyüşle, 15 dakikada Özel Bezciyan Ermeni İlköğretim Okulu'na varıyorsunuz. Onarılan kilise, okulun yanı başında...
Farklı bir çevre var buralarda: Adım başı
Afrika kökenli bir siyaha rast geliyorsunuz. Ruslar, Ukraynalılar, Azeriler, Özbekler ve diğerleri...
Belli ki
tekstil ticareti onları buraya çekmiş:
Tam bir "72 buçuk" millet hali... Her sokakta bir "
telefon açma dükkânı" var: "Uzatmalı" turistler memleketlerini arıyorlar sabit ve dolayısıyla hesaplı telefondan...
Bir de dikkatimi
berberler çekti. Ne hikmetse her sokakta en az bir berber açılmış.
Kadın kuaförü olsa hadi neyse, kadınlar saçlarına meraklıdır, özel ilgi gösterirler.
Halbuki benim gördüklerimin çoğu erkek berberiydi. Hemen hepsinde de müşteri vardı.
Tek başıma etrafa bakınırken gördüğüm "Wan Minute" erkek kuaförü, aklıma Orhan Veli'nin bir şiirini getirdi:
sokakta giderken, kendi kendime
gülümsediğimin farkına vardığım zaman
beni deli zannedeceklerini düşünüp gülümsüyorum
Görün bakın,
Başbakan Erdoğan'ın "
One Minute" çıkışı ne kılıklara giriyor!
EMRE AKÖZ - SABAH