Hasan
Cemal arıyormuş, Taraf’taki söyleşisinde Neşe Düzel’e söylemiş...
“Ben şimdi, ‘Evet, biz
darbe planları yaptık’ diyen bir tek delikanlı
paşa arıyorum! Bir tek delikanlı paşa çıkıp bunu bugüne kadar söyleyemedi.”
Bakarsınız yarın Hürriyet’in
küçük ilanlarının aranıyor bölümünde bir ilan.
“Delikanlı Paşa aranıyor. Ücret dolgundur. Cep: 0532....”
Ara ki bulasın.
Milyon dolar versen kimse çıkmaz ortaya.
Darbe planı suya düşmüş paşanın delikanlısı olmaz çünkü.
Bunlar ellerinde
silah iktidara gelince “delikanlı” olur, darbe yapamazsa ikisüklüm televizyona çıkar hayat dersleri verir.
Mesela Kenan
Evren delikanlı paşadır çünkü
aslan gibi darbesini yapmış, idam ettirdiği gençler için, “Asmayıp da besleyecek miydik” demiş, binlerce kişinin işkenceden geçmesini savunmuş ve “Beyaz Türkler”in saygısını kazanmış bir isimdir.
Ah, ne ton ton adam değil mi!
Siz onu bir de
Diyarbakır Cezaevi’nde yatanlara sorun bence...
Benim bildiğim bir delikanlı paşa Zeki Müren vardı ama onun darbeyle falan ilgisi yoktu vallaha...
Ama hem Paşa, hem delikanlıydı...
Şimdi,
darbe planı yapmış ama darbe yapamamış adamdan delikanlı paşa olur mu?
Karısı bile her sabah, “Ne sümsük adamsın.
Kenan Evren’in
tırnağı olamadın. Senin yüzünden benim yerime
Hayrunnisa Gül oturuyor Çankaya’da” diye her sabah başının etini yiyordur.
Şimdi adam çıkıp ne diyecek, “
Özür dilerim halkım. Elimde silah, emrimde üniversite rektörleri, medya, yargı vardı.
Planları hazırladım ama darbeyi yapamadım” mı diyecek.
Bizde öylesine delikanlı değil, “pısırık paşa” derler.
Erman Toroğlu ne diyordu, “Ben koydu mu, oturtan
komutan isterim” diyordu.
Şimdi, bu paşalar ne desin, “Koyamadık ve oturtamadık. Üstelik k..üstü oturduk...”
Böyle paşaya delikanlı denilir mi yahu.
Paşa dediğin plan yaparsa, darbe de yapar.
Plana rağmen darbe yapamayan ve bir de çıkıp bunu
itiraf eden paşaya delikanlı diyen zor çıkar.
Adamın
emekli maaşını bile keserler.
Kahvede tavla oynayacak adam bulamaz.
Karısının yanısıra bütün millet söylenmeye başlar “cık cık” diye.
Bir de üniformayı çıkarmış, sudan çıkmış balığa dönmüş.
Ne yapsın adam, “Ey halkım
ağız tadıyla bir darbe yapıp canınıza okuyamadım. Çocuklarınızı mapuslara atıp süründüremedim. Ağız tadıyla işkence yapamadım. Gerici başbakanı asamadım.”
Galiba
Hasan Cemal “delikanlı” gazına gelecek bir keriz arıyor.
Erdoğan
posta atmasa bu karar öyle çıkmazdı
Herkes de askeri yargının bağımsızlığına bir övgü var ki, sorma gitsin.
Bir de Bülent Arınç’a yükleniyorlar, “
Hani albay generale ‘hayır’ diyemezdi” diye.
Adam haklı çıktı.
Mahkeme açığa alınmış generallere “hayır”, görevi devam edenlere “
evet” dedi.
Erdoğan’ın
Lübnan dönüşü “balans ayarı” olmasa bu karar çıkar mıydı?
Geçende de yazdım.
Asker emirle yaşamaya alışkındır. Bunu verecek güç ve cesarette
sivil otorite çıkarsa, emre uyar. Erdoğan, “Asker direnirse gereğini yaparız” dediği için yürütme durmadı.
Bunu anlamamak için “Beyaz Türk” olmak gerekiyor herhalde...
Baykal emekli olmadı mı?
Önce
Tony Blair bıraktı,
seçim yenilgisinin ardından da
Gordon Brown.
İngiliz İşçi Partisi de yeni liderini belirlemek için kongreye gitti.
Kongrede Ed ve David Miliband kardeşler çekişti, daha solda duran kardeş Ed seçildi.
Ne Tony Blair ne de
Gordon Brown çıkıp “Bizim partimizin kırmızı çizgileri var. Ed Miliband bunu değiştiremez” demedi.
Zaten de diyemez.
Dese de ağzının payı verilir hemen.
Bizde seçim yenilgisini
zafer olarak gösteren bir anlayış var.
Profesyonel delegelik sistemiyle hep kendini seçtiren bir yapı oluşturulmuş, buna da parti içi
demokrasi deniliyor.
Kurşun askerlerine güvenen eski liderler, dışarıdan ahkam kesmeye devam ediyor.
Kardeşim, siz başarısız olduğunuz için gittiniz, bırakın da Kemal Bey kendi kafasına göre bir
ekip kursun.
Hesabını başarısız olursa verir ama önce bu şansı olmalı.